Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


Eleştiri ve Ahlak

Yusuf Yavuzyılmaz'ın "yeni" yazısı...


Toplumsal kutuplaşmanın yarattığı ortam, eleştiri kültürünü de derinden etkiliyor. Eleştiri yapmak isterken ahlakı kolayca ıskalayan bir anlayış tehlikelidir. Daha da vahimi bu anlayışın kabul görmesidir. Böylece kendi ideolojik çıkarlarını her şeyin önüne koyan bir anlayış yaygınlaşmaktadır. Bir süredir karne başarısı karşılığında et alan bir çocuktan söz ediliyor. Haber ilk verildiğinde üzerine bir düşünce biçimi inşa edildi. Ancak daha sonra olayın muhabirin bir yönlendirmesi olduğu ortaya çıktı. Bu durum yaşadığımız topraklardaki yaygın bir ahlak sorunu olduğuna işaret ediyor. Oysa yoksulluk üzerine haber yapmak isteyen birinin, bu konuda örnek bulmakta zorlanmayacağı zamanlarda yaşıyoruz. Ancak muhabir gerçek bir sorunu, sahte bir davranışla delillendirmeye çalışıyor.  Belki de bu davranışıyla eleştirmek istediği kesime destek sağlıyor.

Kuşkusuz bu davranış tipi, sadece o muhabirle sınırlı değil. Özellikle siyasal alanda bir olayın gerçekliğinden çok bırakacağı etki daha önemli bulunuyor. Muhtemelen o muhabir böyle davranmakla kendi ideolojisine hizmet ettiğini düşünüyor.

Öyle görülüyor ki, bu zihin olayın doğru yansıtılması konusunda bir ahlaki kaygı gütmüyor. Böylece ortaya yalan haber çıkıyor. Ne yazık ki bu olay muhabirin ahlak dışı bir uygulamasıyla sınırlı değil. Hedefine ulaşmak için her şeyi mubah gören bir anlayış kök salmış durumda.

Benzer bir davranış biçimi futbolda da fazlasıyla var. Futbolcuların ikili mücadelelerde abartılı sakatlık gösterileri, ardından hiçbir şey olmamış gibi oyuna devam etmeleri toplumdaki derin ahlaksızlığın futboldaki karşılığıdır. Hak etmediği bir kazanç elde etmek, bunun için ahlak kurallarını çiğnemek, kazanma hırsının gerisinde kalıyor.

Ne olursa olsun kazanmayı her türlü değerin üzerine koyan pragmatist ahlakın egemen olduğu bir ortamda, futbolcu abartılı bir gösterişle rakibi azaltmanın, kendine avantaj sağlamanın yolunu arıyor.

Bu pragmatist ahlak kendi başarısından ziyade rakibi ahlaksızca azaltmayı düşünebiliyor. Emeğin, hakkın, adaletin değil, gösterişçiliğin egemen olduğu bir toplumda, değerlerin bu kadar araçsallaştırılması da normaldir.

Kuşkusuz bu tür olayların yaygınlaşmasının sosyolojik nedenleri vardır. Bir olayı tek taraflı görmeye odaklanmış bir zihin için seçmeci davranmak kaçınılmazdır. Analiz yaparken karşı tarafta olan hatayı görür ama kendi grubundan olan hatayı görmez, göremez hale gelir. Her iki tarafın hatalarını görenler ise olayı daha adil değerlendirme imkanına sahiptir. Tarihsel veya güncel olayların tek bir faktörle açıklanması oldukça zordur. Bundan dolayı tek sebepli izahlara çok sıcak bakmamak gerekir. Birçok olay arasında varsa ortak yönleri bularak sonuca gitmek gerekir ki, bu da bir hayli zor ve emek isteyen bir yöntemdir.

Sosyolojik anlamda tutarlı ve doğru bir eleştiri yapabilmek için önce eleştirilecek konuda doğru bilgiye sahip olmak gerekir. Genel anlamda doğru eleştiriyi engelleyen indirgemeci bakış, siyaset, spor, ekonomi, din ve tasavvuf değerlendirmelerinde fazlasıyla mevcuttur. 

Doğru ve sağlıklı eleştiri için doğru bilgi, sonra önyargılardan uzaklaşmak gerekir. Oysa ideolojik zihin için doğru değil, kendi çıkarına olan değerlidir. Bundan dolayı, karşılaştığı olayları ve elindeki malzemeyi yorumlarken seçmeci davranır. Sloganların yükseldiği yerde, analitik düşünce yer bulamaz. Bundan dolayı taraftarlarda sesin içeriği değil, şiddeti önemlidir; tabi ki değerlidir de.

Hayatın her anında insanlara iftira etmekten kaçınılmalıdır; emin olmadığınız, sağlam verilere dayanmayan bilgilerle insanları suçlamamak gerekir. Biz düşmanlarımız gibi olamayız. Rahmetli Aliya’nın tabiriyle kitaba uyacağız. Kitaba uyacağız; yani adalete, yani aşırı gitmemeye, yani mazlumları korumaya, yani haksız yere kimseyi suçlamamaya özen göstereceğiz.

Eleştiri ahlakı gerçekten önemlidir. Bu konuda uyulması gereken ilkeler vardır.

1-Öncelikle muhataba saygı duyulacak.

2-Kişisel özelliklere değil konuya odaklanılacak. 

3-Eleştirilecek metin doğru anlaşılacak. 

4-Metne metinde olmayan anlamlar giydirilmeyecek.

5- Amaç tartışmayı kazanmak değil hakikati hedeflemek olacak.

6- Kazanma hırsı ve kaybetme korkusu terk edilecek.

7- Farklı düşüncelere saygı duyulacak.

8- Asla kendisi gibi düşünmeyenler tekfir edilmeyecek.

9- Ahlaki bir dil kullanılacak.

 Bu ilkelere uymayanlar ahlaki ilkelere kayıtsız, sadece kendi grubunun çıkarlarını korumaya ve savunmaya odaklanmış yorumculardır. Olayın ve ifadenin ne anlama geldiğini anlamadan yorumlamaktan çekinmeyen tatminsiz kişilerdir. Bu kişiler, önüne gelene hakaret ederek kendilerini fark ettirmek isterler. Eleştirisinde kullandığı bilgilerin önemli bir bölümü montaj ve yalan olduğunu görüyoruz. Ama bu hiç önemsemiyor. Çünkü onun için gerçeklik önemli değil, önemli olan kullandığı haberin işlevselliği.

Eleştirel düşünce toptan kabul ve toptan reddetmeyi içermez. Bir sosyal veya siyasal olayın değerlendirilmesinde olduğu gibi, bir alimin görüşlerinin toptan kabul veya ret edilmesi aynı zihinsel yapının ürünüdür. Bu tür değerlendirmeler, toptancı, indirgeyici, duygusaldır.

Siyasal ve toplumsal alanda genellikle iki grup insanla karşılaşmak mümkündür,
1- Bir takım insanlar her koşulda kendi siyasal anlayışını ve oy verdiği partiyi, içinde bulunduğu cemaati, başlı bulunduğu örgütü savunmaya odaklanmıştır.

2-Bazı insanlar ise gerektiğinde kendi siyasal anlayışını ve desteklediği partiyi, bağlı bulunduğu cemaati de eleştirirler. Birinciler fanatik militan, ikinciler eleştirel düşünmeyi başarabilen insanlardır. Birinciler pragmatist, ikinciler ilkelidir. Birinciler duygularını, ikinciler aklını kullanır. Hangi düşünceden olursa olsun siz, ikincileri tercih etmek gerekir.

Öte yandan, yapılan eleştirileri içeriğine bakmadan, peşinen kötü niyetli olarak görmek, doğru bir yaklaşım değildir. Kuşkusuz kötü niyetli olanlar da vardır. Ancak kötü niyetle kullananlar vardır diye düşüncenin en temel özelliklerinden biri olan eleştiri yasaklanamaz. Eleştirinin yasaklanmasından doğan zarar, serbest bırakıldığında yapılacak kötü eleştirinin yıkıcı etkisinden kat kat fazladır. Aliya İzzetbegoviç’in eleştirel düşünce üzerinde ısrarla durması sebepsiz değildir.

Verimli bir tartışma, müzakere ve görüş alışverişi son derece önemlidir. Bu düzlemde müzakereyi yürüten kişilerle düşüncesi, ideolojik konumu ne olursa olsun tartışma ve fikir alış verişi verimlidir. Ancak tartışma ahlakına uymayan, konuya odaklanmak yerine ilgisiz konuları öne çıkaran, ideolojik kampının esiri olmuş, eleştirel düşünce yeteneğini kaybetmiş; kazanma hırsı ve kaybetme korkusuna esir düşmüş kişilerle asla tartışmamak gerekir.

“Senin dünyaya bakan penceren kirli ise benim çiçeklerim sana çamurlu görünür” diyor Mevlana. Gerçekten de hayata yön veren paradigma sorunlu ise o paradigmanın içinden hakikati kavramak zor olacaktır. Eleştiri ahlakının birinci ilkesi doğru bilgi üzerine yorum yapmaktır. Eğer dayanak olarak kullandığınız bilgi doğru değil ise yaptığınız yorumların fazla bir anlamı yok.

Asıl soru, bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi inanmayan, bizim ideolojimizi paylaşmayan insanlara nasıl davranacağımız konusudur. Onlar yok edilmesi gereken düşmanlar mı, yoksa birlikte yaşayacağımız insanlar mı, olarak göreceğimiz son derece önemlidir.

Herkesin olayı kendi parti, mezhep, siyasal düşünce ve sahip olduğu paradigma açısından değerlendirmesi normal kabul edilmelidir. Ne yazık ki insanların çoğu kendi anlayışının esiridir. Bu onların olayların farklı yönlerini görmelerini engeller. Bunun nedeni olayı sadece kendi bakış acılarına yarayan delileri öne çıkarıp, diğerlerini görmezden gelme eğilimidir.

Her muhalif, her farklı düşünce, her eleştirel tutum vatan hainliği değildir. Her farklı yorumu, içeriğine bakmaksızın, tekfir silahı ile susturmaya çalışan düşüncenin siyasal karşılığı her muhalifi vatan haini saymaktır. Bu sağlıklı bir durum değildir. 

Öte yandan, söylem ve eylem arasındaki mesafe, söylenenlerin etkisini azaltmaktadır. Sürekli karşımızdakine sigaranın zararlarından bahseden sigara kullanıcılarına benziyoruz. Bu ikircikli tutum, söylemlerimiz doğru da olsa muhatap üzerindeki etkisini azaltmaktadır. İdeal dindarlığın parametrelerini hep karşımızdaki insanlardan bekliyoruz. Oysa öncelikle sorulması gereken soru şu: “Biz ideal dindarlığın neresindeyiz? Bizim Allah’la olan sözleşmeye sadakatimiz ne kadar?” Bazen dışarıya dönük eleştiri, kendi sorunlarını gizlemeye dönük bir amaca yönelebilir. Doğru ve verimli eleştiri içeriye dönük eleştiridir.

Son zamanlarda ahlaki ilkesi olmayan bir hakaret tartışması yürütülüyor. İlkesizlik, tarafların kimin hakaret yaptığına ve kime yapıldığına göre tavır olmasından kaynaklanıyor. İşin vahim tarafı tartışmada ahlaki değerler değil, kişilerin aidiyetleri, politik taraftarlığı belirleyici oluyor. Hakaret eden birini eleştirecek yerde karşı tarafın davranışı örnek gösteriliyor. Oysa ahlak bir davranışı kimin yaptığına göre tavır almayı oynayamaz. Kim tarafından kime yönelik olursa olsun hakaretin yanlışlığı değişmez. Militan fanatik sadece karşıdakinin kusurunu görmeye eğilimlidir. Öte yandan kişinin sanatçı veya politikacı olması hakareti normalleştirmez. Asıl sorun, değerleri değil kişilerin konumlarını önemli saymamızdan kaynaklanıyor.

 

Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR