Birçoğumuzun ortak bir endişesi var o da şu ki gittikçe kötüleşen dünyada, biz bir şekilde yaşayıp gidiyoruz ama bizden sonraki neslin durumu ne olacak?
Evet bu endişe boşuna değil fakat diğer yandan da umut verici şeyler oluyor. Aynı zamanda çocuk romanı yazarı olmamdan dolayı, çocuklarla yakın olmanın harika avantajını yaşıyorum ve bu sayede umut ve mutluluk verici hadiselere rastlıyorum. Çevremde, anne ve babası tarafından kale surları içinde yaşıyormuşçasına korunup kollanan, rahat bir yaşam süren çocuklar var; diğer yandan,birçok çocuk kadar konforlu bir yaşama sahip olmayan çocuklar da görüyorum; hatta bazısı, anne ve babasından daha yetişkin çocuklar… Ailesinin sunduğu ya da sunmadığı yaşam koşullarının dışında, olumlu ve olumsuz şartlarından ayrı, çocukların bizzat kendilerinin şekillendirdiği dünyaları gördüm; gördüğüm o dünyaların kahramanları onlar. Yakınımda olan ya da karşılaştığım çocuklarda öyle bir güç görüyorum ki gittikçe kötüleşen dünyanın hakkından onlar gelecek, diyorum içimden.
Ben, çocuklara çok fazla öğüt veren biri değilimdir; bunun yerine doğru bir örnek olmayı tercih ediyorum. Onlara öğüt ve ders verecek harika eğitimcilerimiz var zaten. Çocuklarla sohbet ederken, ortak bir nokta yakalayıp, iletişimi o yoldan güçlendirmeyi seviyorum; elbette bunu yaparken onların yaşındaymış gibi davranmıyorum çünkü aradaki hassas çizgiyi de korumak gerek…
Geçenlerde başına kötü hadiseler gelmiş bir kediciği bulunduğu yerden kurtarıp harika bir yuva edinmesini sağladığımızda çocukların gösterdiği çaba, cüsselerinden çok daha büyüktü. Bir grup çocuk o kadar mükemmel şekilde organize oldu ki bunu hayretle izledim. Onların tabiri ile iyi bir ekip olduk. Diğer yandan,sokakta buldukları bir ev kedisinin, evden kaçmış olabileceğini tahmin edince kırtasiyede ilan bastırıp kediyi buldukları bölgede birçok noktaya yapıştırıp sahibine ulaştılar ve bir grubumuzda onlarla oldu etti mi iki kedi kurtarma grubu. Onlar gibi birçok çocuğun son zamanlarda bu tarz çabasına çokça şahit oldum. Beni en çok duygulandıran olaylardan biri de kedilere mama verirken, yanıma gelen on,-on bir yaşlarında üç çocuğun, “abla biz bir kedi saklıyoruz; geçenlerde burda bir adam ona zarar verdi biz de onu alıp gizli yerimizde koruyoruz. Yerini kimseye söylemedik,” dedi. Düşünsenize ufacık çocuklar, kocaman adamın (!) zarar verdiği yaralı bir kediyi kanatları altına almışlar. Bazı söyleşilerimde çocukların bana sorduğu şu soruya ne diyeceğimi bilememiştim. DÜNYANIN GİDİŞATINDA ÇOCUKLAR
Birçoğumuzun ortak bir endişesi var o da şu ki gittikçe kötüleşen dünyada, biz bir şekilde yaşayıp gidiyoruz ama bizden sonraki neslin durumu ne olacak?
Evet bu endişe boşuna değil fakat diğer yandan da umut verici şeyler oluyor. Aynı zamanda çocuk romanı yazarı olmamdan dolayı,çocuklarla yakın olmanın harika avantajını yaşıyorum ve bu sayede umut ve mutluluk verici hadiselere rastlıyorum. Çevremde, anne ve babası tarafından kale surları içinde yaşıyormuşçasına korunup kollanan, rahat bir yaşam süren çocuklar var; diğer yandan,birçok çocuk kadar konforlu bir yaşama sahip olmayan çocuklar da görüyorum; hatta bazısı, anne ve babasından daha yetişkin çocuklar…Ailesinin sunduğu ya da sunmadığıyaşam koşullarının dışında, olumlu ve olumsuz şartlarından ayrı,çocukların bizzat kendilerinin şekillendirdiği dünyaları gördüm; gördüğüm o dünyaların kahramanları onlar.Yakınımda olan ya da karşılaştığım çocuklarda öyle bir güç görüyorum ki gittikçe kötüleşendünyanın hakkından onlar gelecek, diyorum içimden.
Ben, çocuklara çok fazla öğüt veren biri değilimdir; bunun yerine doğru bir örnek olmayı tercih ediyorum. Onlara öğüt ve ders verecek harika eğitimcilerimiz var zaten. Çocuklarla sohbet ederken, ortak bir nokta yakalayıp, iletişimi o yoldan güçlendirmeyi seviyorum; elbette bunu yaparken onların yaşındaymış gibi davranmıyorum çünkü aradaki hassas çizgiyi de korumak gerek…
Geçenlerde başına kötü hadiseler gelmiş bir kediciği bulunduğu yerden kurtarıp harika bir yuva edinmesini sağladığımızda çocukların gösterdiği çaba, cüsselerinden çok daha büyüktü. Bir grup çocuk o kadar mükemmel şekilde organize oldu ki bunu hayretle izledim.Onların tabiri ile iyi bir ekip olduk. Diğer yandan,sokakta buldukları bir ev kedisinin, evden kaçmış olabileceğini tahmin edince kırtasiyede ilan bastırıp kediyi buldukları bölgede birçok noktaya yapıştırıp sahibine ulaştılar ve bir grubumuzda onlarla oldu etti mi iki kedi kurtarma grubu. Onlar gibi birçok çocuğun son zamanlardabu tarz çabasına çokça şahit oldum. Beni en çok duygulandıran olaylardan biri de kedilere mama verirken, yanıma gelen on,-on bir yaşlarında üç çocuğun, “abla biz bir kedi saklıyoruz; geçenlerde burda bir adam ona zarar verdi biz de onu alıp gizli yerimizde koruyoruz. Yerini kimseye söylemedik,” dedi. Düşünsenize ufacık çocuklar, kocaman adamın (!) zarar verdiği yaralı bir kediyi kanatları altına almışlar. Bazı söyleşilerimde çocukların bana sorduğu şu soruya ne diyeceğimi bilememiştim. “Biz, güçsüz ve zarar gören hayvanları yetişkinlerden nasıl koruyabiliriz?”
Bazı çocuklarla konuşurken, sanki ünlü bir filozofun kitaplarından esinlenilerek konuşuyorlarmış hissine kapılmam, müthiş bir duygu. Hayatta en çok önem verdiğim his, şefkat hissidir. Onlardaki şefkati gördüğümde, umudum canlanıyor; dünyaya dair, bazı yetişkinlerin kıyamet kopsun diye türlü iğrençliklerle zifiri karanlığa gömmek istedikleri dünyaya…