Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


DÖNEMSEL VE TARİHSEL KRİZLER: TEHDİTTEN FIRSATA BİR DÖNÜŞÜM

Azizi Darıcı Yazdı;


Dönemsel veya tarihsel krizler, hayatın sonu değildir. Toplumsal değişimin negatif yönde seyretmesi, kötülük alanlarının çoğalması, insanların kendi benliklerinden uzaklaşması, ahlak ve adalet duygusunun zedelenmesi bir buhran dönemi içinde olduğumuzu gösterebilir. Lakin her kriz; kendi içinde bir fırsat alanı, kendini yenileme zamanı, hayatın muhasebesini tövbe ile tekrardan sırat-ı müstakime buluşturma anıdır. İlahi mesaj bu anı, "Rabbinizin size acıyıp esirgemesi, elbette umulabilir. Ama siz günaha geri dönerseniz, biz de azaba geri döneriz." (İsra Suresi, 8) ayetiyle dile getirmektedir. Bu ifade, krizlerin sadece dünyevi değil, aynı zamanda uhrevi bir muhasebe vesilesi olduğuna işaret eder. Kriz, hayatın sonu değil; bireyin ve toplumun kendini sorgulama, yeniden inşa etme imkânıdır.

Hayatımız, niyet ve eylem arasındaki sonuçlardan ibarettir. Sorumlu ve sorumluluk sahibi insana düşen görev; niyetini halis kılmak, eylemlerine doğruluk ve ahlak katmaktır. Toplumsal dönemlerin şartları ne olursa olsun insana düşen görev, vahiy eksenli hayatı önceleyerek Allah onaylı bir yaşama "evet" demektir. Sünnetullah ile çelişen hayatların, zamana ve mekâna kattıkları geçici hazların albenisi; "Onların hali, bir ateş yakan kimsenin haline benzer ki; o ateş çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların ışığını alıp, zifiri karanlıkta bırakıvermiştir." (Bakara Suresi, 17) ayetinde geçen anlık etki kabilindendir ve bu hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Hayat, risklerle doludur. İnsan tabiatı bu risklere karşı genellikle muhafazakâr bir yaklaşımı tercih eder. Lakin önlem almamak veya tercihte bulunmamak, bu risklerin olumlu ya da olumsuz etkilerinden muaf olduğumuzu göstermez. Dünya artık internet, sosyal medya, ekonomik ilişkiler ve siyasi olaylar ağıyla birbirine bağlı bir köy halini almıştır. Artık diğer memleketler o kadar da uzakta değiller. Sevinç ve üzüntüleri, korku ve kaygıları, umut ve hayal kırıklıklarını aynı anda yaşar hale geldik. Her ne kadar bu olayların yarattığı etkiler, gelir dağılımındaki adalet ölçeğine tam olarak yansımamış olsa da; dünya artık keşfetmenin sınırlarından çok, hakikati anlama ve anlamlandırma alanında muhtaç bir görüntü sergilemektedir.

Aksi halde, ahlaki ve toplumsal krizleri aşmak imkân dâhilinden çıkacaktır. Asıl yaşanan krizlerin sebebi de insanın kendi üzerinde taşıdığı ama unuttuğu ya da unutmak istediği ilahi temsiliyet onurunu yitirmesidir. Ekonomik ve siyasi krizler, birer arızi durumdur; esas değildir. Zalim insan; siyaset mekanizmasını, ekonomik parametreleri, uluslararası denge politikalarını, konjonktürel iletişim ağını, makro ve mikro büyüme hedeflerini, yerel ve milli çıkarları, diploma geçerliliğini bilmiyor olan değildir. Filistin’e, Gazze’ye atılan bombalar, tam da bu işin "erbabı" olan insanların elleriyle atılmaktadır. İşin içinde bilgi ve teknoloji olmadan gerçekleşmesi mümkün olmayan bu olayların faillerine baktığımızda anlamamız gereken şudur: Ahlak ve vicdan olmadan insan denen varlıktan söz etmek beyhudedir.

O yüzden zalimin bilmediği şey; imanî, ahlakî ve erdemli davranışların insan bilincine, kalbine ve hayatına oluşturduğu rahmet ve merhamet duygusunun; adalet ve ahlakla kurduğu bağın, huzurlu bir dünyayı mümkün kıldığıdır. Yani nefsini ilah edinen insanın, "ilahçık" triplerine girmesidir. Bu tiplemenin sürüklendiği girdapta insanı bekleyen etki; dünyada anlamsız ve boşuna tüketilen ömürlerin hikâyesine konu ve konuk olmaktır. Psikolojik ve sosyolojik travmalarla geçen insanlığa sunulan reçeteler, maddi anlamda insanın nefsini okşayan ama ruhsuzlaştırarak farklı bağımlılıklar üreten çözümler olmuştur. Ancak sonuç olarak, farklı krizlerin doğurduğu olumlu bir gerçeklikle karşılaşmış değiliz. Modern hayat, sanki bu tür krizlerin üretim merkezi gibi durmakta ve buradan beslenmektedir.

“Dönemsel veya tarihsel krizler hayatın sonu değildir.” demiştik. Peki kimin için?

Hayatına anlam ve değer katanlar için. İslam’ın imanî, vicdanî, ahlakî değer ekseninde büyüyenler için. Adalete, hukuka, hakka âşık olanlar için. İnsanın kıymetini bilenler için. Merhameti ve rahmeti insanlık adına Allah’a dua edenler için. İlim ve hikmeti, dünyaya saygı ve sevgiyi aşılamak için öğrenenler için. Ötekileştirmeden, nefret etmeden hayatı ve insanlığı anlamak için çaba harcayanlar için. Güç ve iktidarı insanlığın refahı adına kullanmak, zalimin kurduğu tuzakları bertaraf etmek isteyenler için.

Hayatımız, niyet ve eylem arasındaki sonuçlardan ibarettir. Modern hayatın kriz üretici yapısına karşı anlam arayışı ve hakikat yolculuğu yeniden başlamalıdır. İnsan, sadece maddi ihtiyaçlarını değil; ruhunu da doyurmak zorundadır. Mahkeme-i Kübra’da bu hayatın hesabı sorulacaktır. Bu nedenle niyetlerimiz halis, eylemlerimiz adil ve vicdanî olmalıdır.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR