Niçin yaratıldığımızı niçin burada olduğumuzu unutmadan yaşamak aslında o kadar da kolay değil. Peki, ne yapmalıyız çözüm nedir? En önemli şey çabadır peki çaba nedir. Hastası olan birinin hastasını iyileştirmek için çare ararken gösterdiği gayrettir. Cihad çabadır çabada olmanın adıdır. Aslında insanın en önemli mücadelesi kendisiyle olanıdır. Ancak kendi nefsini terbiye eden, terbiye etmek için sürekli çaba gösteren güvenilir gerçek bir mümindir. E-M-N kökünün kullanımı, Kur’an’da oldukça önemlidir. Bu kökten türeyen el-İMAN kelimesinin anlamlarına baktığımızda güven anlamının öne çıktığını görüyoruz.
İman; bir kişiyi söylediği sözde doğrulamak, tasdik etmekanlamına gelir ki, inanmak şeklinde de tabir olunmaktadır.Dilbilimciler imanın bu manaya geldiği konusunda ittifak etmişlerdir.İmanda esas olan, bir şeyi gönül huzuruyla kabul etmek, benimsemektir. Yine bu kelimenin şu anlamları da vardır: Güvenmek,gönülden boyun eğmek,iman etmek, İslâm’ı kabul etmek.Bu sözle, tasdik eden kişi yalanlanmaktan emin olur, ya da başkasını yalanlanmaktan emin kılar.İman kişinin emin olması, korkmaması, iç huzura sahip olmasıanlamlarını ifade ettiği gibi, bir kimseye güvence vermek, onu emniyet ve güvene ulaştırmakanlamlarına da gelmektedir.
Günümüz toplumunda her alanda karşımıza çıkan güvene dair konuların pratiğe yansıyan pek çok yönü vardır. Güven olmadan kişisel ya da toplumsal ilişkilerin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması mümkün değildir. Bugün toplumda yaşanan pek çok sorunun altında, “güven eksikliği” veya “güven bunalımı”gibi sebeplerin yattığı görülmektedir. İman edip de imanlarına zulmü bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır. (Enam/82)
Ayette, aynı kökten kelimeler olan iman ve güven bir arada yer almakta ve güvene ulaşma şartı da imana bağlanmaktadır.
Siz değiştiğinizde, iyileştiğinizde güvenilir insan olduğunuzda dünya da kendiliğinden iyileşir ve düzelir. Kişinin cihadı kendisiyle başlar, şeytanın çabası ise diğerlerini yargılamakla. Allah’ın yarattıklarını yargılama hakkımız olduğunu düşünmek bir başka varlığa değer biçmeye kalkmak bizim işimiz olmasa gerek maalesef tartışmayı kazanmaya çalışan çocuklar gibi hareket ediyoruz. Sürekli haklı çıkmak istiyoruz ama dünyada sürekli haklı çıkmak için yaratılmadık ki. Kendimizi geliştirerek hangimizin daha makbul eylemde bulunup ilerlemeyi hak edecek varlıklar olduğumuzu göstermek için yaşam sınavındayız.
“O, amel, davranış ve eylem bakımından hanginizin daha iyi ve güzel olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.” (Mülk/2)
İnsan kelimesinin, kendinden türediği kök olarak iki sözcükten bahsedilir; bunlardan biri üns kelimesidir. Üns, ünsiyet, yakınlık demektir. Bu “yakınlık, yaklaşma duygusu” bir yandan hemcinsleriyle bir arada yaşama durumunda olan insanın başka insanlara karşı yakınlığını, bir yandan da Allah’a bütün varlıkların üstünde olan yakınlığını ifade eder. İnsan kelimesinin, bir de nesy (nisyan) unutmak fiilinden geldiği söylenir. Bu durumda insan, unutkan demektir.
Etrafımızda bu kadar akıl çelici uyarıcıyla birlikte yaşarken niçin yaratıldığımızı ve niçin burada olduğumuzu unutmadan yaşamanın yolu aşkın bir merkezle bağımızı kesmeden kendimizi keşfederek doğru sözlü, güvenilir ve erdemli bir insan olma çabası göstermekten geçer.
Hakiki bir insan olmanın yolu insancılık oynamayı bir kenara bırakmaktan geçer. Derdimizin neden dert olduğunu bilmeden derde çözüm bulamayız.
Bizi erdemli bir insan yapan ne düşüncelerimiz nede hislerimiz sadece pratiğe aktardığımız hareketlerimizdir. Doğru sözlü ve güvenilir olmak, tevhîd inancını benimsemiş bir Müslümanın en bariz özelliğidir.