Ramazan KAYAN

Tarih: 03.03.2023 15:22

​Depremde Telafi ve Tedavi için…

Facebook Twitter Linked-in

Asrın felaketi tanımlaması ile tanımlanan deprem felaketinin hâlâ etkisi altındayız… Ölümle sıcak temas halindeyiz… Olayı feraset ve basiret ile okumaz, gerekli ibret ve hikmetleri çıkarmaz isek ilahi uyarı sistemi tekerrür eder mi? Eder...

Deprem bize ne dedi? Doğru değerlendirmez ve sonrası ile ilgili duyarlılık ve sorumluluklarımızı yerine getirmede gecikirsek gelecek olan depresyonlara nasıl dayanacağız?

Görünen o ki depreme dayanıklı insanlar yetiştiremedik… Deprem dersimizi iyi çalışmadık… Dağıtıyoruz, dağılıyoruz, dayanıksızız, direncimiz zayıf… Özellikle içimizdeki artçı depremleri, ruhumuzdaki fay hatlarını durduramıyoruz, onaramıyoruz…

Bize depreme dayanıklı yürekler lazım… Korku, kriz, kaos günlerinde kararlılık, tutarlılık, yüreklilik gerekiyor…

Zihinsel anaforların, ruhsal travmaların üstesinden gelebilmek için iç dünyamızı muhkemleştirmemiz gerekiyor…

Gördük ki dünya dar, ömür kısa, ölüm yakın artık uzun emellerden kurtulup acil eylem planlarını yapmamız lazım…

Depremle birlikte yaşamamız gerektiğini öğrendik…

Ayne’l yakin tanıklık ettik: Varsın, bir anda yoksun… Tüm sigortalama yöntemlerine, güvenlik önlemlerine rağmen tehlikesiz bir hayat yok…

Şimdilerde bize yeni bir mühlet verildi… Aslında her uyarış yeni bir fırsattır… Âdem olmaya… Kul kalmaya… İnsani olgunlaşmaya…

Peki, bu amaca yönelik ne yapılabilir? Nasıl bir tedavi uygulanabilir?

Bu vesile ile (4T) tedavi reçetesini paylaşmak istiyorum:

1. Aktif bir tefekkür…

2. Aktif bir tedbir…

3. Aktif bir tevbe…

4. Aktif bir tevekkül…

Pasif değil aktif… Donuk değil dinamik… Edilgen değil etkin…

Aktif bir tefekkür… Allah’ın insana sunduğu engin tefekkür kabiliyetini yeterince kullanamadık, düşünce melekelerimiz körelmeye başladı… Şimdi bunu aktif kılmamız, aklımızı işlevsel hale getirmemiz gerekiyor…

Düşünmek farzdır…

Allah Rasulü (sav) buyuruyor:

“Tefekkür gibi ibadet yoktur” (Beyhaki)

“Bütün zevkleri kökünden yok eden ölümü sıkça hatırlayınız.” (Tirmizi)

İşte Kur’an’ın uyarısı:

“Kur’an’ı okuyup düşünmezler mi? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?” (Muhammed, 24)

Ortak aklın tefekkür zeminlerinde sorunlarımıza çözüm bulabiliriz…

Aktif bir tedbir… Rabbimiz uyarıyor:

“Ey iman edenler! Tedbirinizi alınız” (Nisa, 71)

Aklın, bilimin, tecrübenin öğrettiği tedbirleri teğet geçemeyiz…

Çünkü akıl, bilim, tecrübe Allah’ın bize olan ihsanı değil midir?

Rasulullah (sav) buyuruyor:

“Tedbir almakta acziyet gösterme. Tedbire rağmen bir işe gücün yetmezse Hasbiyallahu ve nimel vekil de.” (Buhari)

Tedbir bizden takdir Allah’tandır…

Atalarımız ne güzel söylemişler:

“Tedbirde kusuru olan takdire bahane bulur.”

Aktif bir tevbe… İşte Allah’ın çağrısı:

“Ey iman edenler! Samimi bir tevbeyle Allah’a dönün.” (Tahrim,8)

Hem de Hz. Âdem ile Hz. Havva gibi nerede kendimize zulmettiğimizi itiraf ederek, af dileyerek tevbe…

İhmal, kusur, hata, haram, hile, hırs ve hırsızlıklarımıza içtenlikli bir toplumsal tevbe gerekiyor…

Aktif bir tevekkül… Allah’a dayanma ve güvenme…

Ancak görevini yaptıktan sonra… Rasulullah’ın (sav) uyarısı:

“(Deveni) bağla sonra tevekkül et.” (Tirmizi)

Derede abdest alan adam, Nasrettin Hoca’ya sorar:

-Hocam abdest alırken yüzümü hangi tarafa döneyim?

Hoca hiç düşünmeden şu cevabı verir:

-Ayakkabılarının olduğu yöne dön.

 

Kaynak: milatgazetesi.com


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —