ALTAN TAN

Tarih: 28.04.2025 16:09

Deprem ve kentsel dönüşüm

Facebook Twitter Linked-in

İstanbul'da meydana gelen 6,2'lik deprem, yürekleri ağızlara getirdi.

Allah'a çok şükür ki 6,2'den yüksek değildi ve çok kısa sürdü.

Yoksa beklenen korkunç deprem olacaktı ve herkesin ısrarla söylediği büyük yıkımlar meydana gelecekti.

Bu 6,2'lik deprem aslında, bizim İslami literatürde "şefkat tokadı" dediğimiz bir şefkat tokadı gibi oldu.

Peki, "şefkat tokadı" ne demek?

Kimse ölmedi, kimsenin canı yanmadı ama ciddi bir uyarı geldi.
 


Yıllardır aynı şeyleri tartışıyoruz.

1999 depremi, en son önceki yıl 11 vilayetimizi etkileyen, 50 binin üzerinde insanın canına mal olan büyük deprem...

Hemen hemen her gün aynı şeyleri konuşuyoruz ama ne yazık ki yapmamız gerekenleri yapmıyoruz, yapamıyoruz.

Kentsel dönüşüm, kentsel dönüşüm, kentsel dönüşüm her gün söyleniyor.

Bir an önce İstanbul'da en az 600 bin acil olarak yıkılıp yeniden yapılması gereken hane ve daire olduğu söyleniyor.

Ancak bununla ilgili ciddi bir yatırım, ciddi bir çalışma ve ciddi bir hazırlık yapılmıyor.

Benim mesleğim inşaat mühendisliği.

Son zamanlarda, konuşmalar ve konular gereği, sık sık bunu tekrarlamak zorunda kalıyorum.

Ama ne yapayım? Soru bildiğim yerden çıkıyor: İnşaat, yeniden yapılanma, kentsel dönüşüm...

Yani bir ömür, bütün o siyasi ve ilmî konuların dışında kafa yorduğum, emek verdiğim ve bir fikriyat oluşturduğum konu bu: Kentsel dönüşüm, yeniden yapılanma.


"Tuzu kuru" dediğimiz "bilgili kişiler", yarım metrekare için birbirini mahkemeye veriyor

Şimdi, en başta İstanbul'dan başlayalım.

Hükümetin hakkını yememek lazım. Birçok yeni düzenleme yaptı.

Mesela eskiden bir binada bir tek kişi muhalefet etseydi, "Ben bu binanın yıkılmasını istemiyorum" deseydi, o bina 10 yıl, 15 yıl kalıyordu.

Hükümet, önce bunu yüzde 2-3'e, sonra yüzde 50 + 1'e indirdi. Yani şu an bir binada oturanların yüzde 50 +1'i hisse olarak, "Tamam, biz bu işi yapacağız" dediği zaman bu iş oluyor. Ama kazın ayağı öyle değil işte.

Bir örnek vereyim:

Ben 50 yıldır Kadıköy'de evi olan bir ailenin çocuğuyum. babam 1975'te Kadıköy Çemenzar'da bir daire almıştı.

O daire 10 yıl önce yıkıldı ve yeniden yapıldı. Yani bizim 50 yıldır (1975-2025) bir ayağımız Kadıköy'de.

Uzun yıllar orada fiilen oturdum. 25 yıla yakın da Kadıköy'de oturdum. Şimdi Kadıköy'den örnek verelim.

Herkesin ortak kanaati şu: Türkiye'nin en okumuş, yazmış, maddi durumu iyi, halk tabiriyle "tuzu kuru" dediğimiz, "bilgili olanlar" -niye tırnak içinde? Çünkü ben hiç o kanaatte değilim. Ama işte emekli general, emekli büyükelçi, emekli vali, genel müdür… Türkiye'nin beyaz yakalılarının en yoğun olduğu semt Kadıköy-  yarım metrekare için birbirlerini mahkemeye veriyorlar.

Asla bir ittifak kuramıyorlar.

İttifak kursalar bile, diğer yarısı öbür yarısına düşman hale geliyor.

Yani bu kadar iyileştirmelere rağmen...

Bir müteahhit orada bir kentsel dönüşüm teklifi verdiği zaman, bir şekilde onları anlaştırana kadar anasından emdiği süt burnundan geliyor.

Bu kerli ferli zatlar, açıktan para isteyen mi dersiniz, komisyon isteyen mi dersiniz, sırf komşusu yarım metre daha fazla almasın diye her türlü kaprisi yapanlar mı dersiniz, neler neler…


15 aydan evvel kazma vuramıyorsunuz

Sonuçta diyelim ki 1 yıl uğraşıldı ve yüzde 50 + 1 sağlandı.

Bir karot alıyorsunuz binadan, bu en az 1 ay sürer. bina çürük deniliyor.

1 kişi itiraz ederse 1 ay daha uzuyor, 2 ay oldu.

O 2 aydan sonra bu sefer binanın boşaltılması için belediye 105 gün süre veriyor, 3 buçuk ay.

3 buçuk ayın sonunda da mutlaka birileri çıkmıyor o binadan, özellikle altında dükkân olan binalarda.

O 3 buçuk aydan sonra gelip elektriğini, suyunu, gazını kesiyorlar.

Ama Kadıköy Belediyesi bunu 106. gün yapmıyor. En az 1 ay sonra gün veriyor.

Etti mi 2 ay karot, 3 buçuk ay boşaltma; 5 buçuk ay.

1 ay da tekrar elektrik su kesme; toplam 6 buçuk ay.

Elektrik su kesildi ama yine dükkan çıkmadı. Onu da en az 1 ay sonra gün veriyor.

Yaşadığım şeyleri söylüyorum yani, ezbere değil.

Sayın Kadıköy Belediye Başkanı'na da sesleniyorum:

Eğer bu söylediklerimde bir ihtilaf varsa, hemen basının önünde konuşalım bunları.

Ne etti? Toplamda 7,5 ay.

Bitti, bu sefer binayı yıkacaksınız.

"Hayır, yıkamazsın" diyor; "Yıkım ruhsatı var."

1 ay da bu, ruhsatın çıkması. 8,5 ay.

Ruhsat bitti, binayı yıkacaksınız, en az 1 ay da bu, 9 buçuk ay etti.

binayı yıktınız, ruhsatımı ver, projeleri vereyim, hayır, git arsanın tapusunu, binanın tapusunu değiştir, kat mülkiyetinden arsaya dönsün.

Orada da bir 15-20 gün... Ay ay ay dedim ve unuttum şimdi üst üste toplayarak, en az 10 ay.

Bundan da bitmiyor, bu 10 ay sonra projenizi Kadıköy Belediyesi’ne veriyorsunuz, 4 aydan evvel ruhsat alamıyorsunuz.

Gerekçe ne?

"Büyük bir yoğunluk var."

Özrü, kabahatinden büyük.

"Yoğunluk var"; bunu beleşe yapmıyorsun ki.

Dünyanın parasını alıyorsun, ruhsat harçları alıyorsun.

Personel al, mimar al, mühendis al, makine mühendisi al, geniş işletme kadrosu oluştur.

Bunun özrü kabahatinden büyük.

Cevap ise, "Yoğunluk var. İşte ne yapalım, ancak bu kadar oluyor."

15 aydan evvel o anlaşmayı yaptıktan sonra sizi oraya kazma vuramıyorsunuz.

E şimdi bu kentsel dönüşüm nasıl olacak?

Nasıl hızlanacak?


Sözde en "beyaz yakalıların" yoğun olduğu yerde durum bu

Yine Kadıköy özelinde konuşuyorum.

Hani bütün bir Türkiye’nin belki en önemli, en rantı yüksek, en işte sözde dediğim gibi, en okumuş yazmışın olduğu yerdeki sorunları anlatıyor.

Diyarbakır’ı, Urfa’yı, Mardin’i, Trabzon’u, Muğla’yı, Çorum’u, Edirne’yi değil...

binaların yeni imar kanununa göre cepheleri uymuyor.

Yani diyelim ki iki binanın birleşmesi lazım, üç binanın birleşmesi lazım.

Bunlar anlaşamıyor.

E peki belediye ne yapıyor?

Bir kere, parsel bazında kentsel dönüşüm kesinlikle yanlış.

Bunun ada bazında, mahalle bazında olması lazım.

Yolların, parkların, otoparkların ona göre düzenlenmesi lazım.

Belediyenin bu ihtilafları çözecek adımlar atması lazım.

Vatandaşı zorlaması lazım:

Sen 2 bina, 3 bina, 4 bina birleşmeden kardeşim burada bir şey yapamazsın. Ben binayı da boşaltıyorum. Çık dışarıya, istersen yap, istersen yapma.


E olur mu? Burası dağ başı mı?

Arkadaşlar, bu son Hatay ve Maraş depreminde, Malatya-Adıyaman depreminde sadece Diyarbakır’da devlet, resmen yani gelip kimseye sormadan, kontrolleri yaptıktan sonra 25 bin haneyi boşaltıp mühürledi.

Milletin evinden buzdolabını, yorganını almasına bile izin vermedi.

25 bin haneyi sokağa koydu ve sonra da bunları tek tek yıktı.

E peki bunu İstanbul’da niye uygulamıyorsunuz?

En tehlikeli yer İstanbul, efendim biz İstanbul’da nasıl yapalım?

600 bin hane, yani en tehlikeli 600 bin hane.

Yoksa ikinci safhada 1,5 milyon hane. 600 bin deseniz 4 kişilik, 2 bin 400 bin kişi eder.

1 buçuk milyon deseniz, 6 milyon kişiyi sokağa koymak demek.

Nereye gidecek bunlar?

Yani geldim, bunu mühürledim, boşalttım. Öbür türlü de olmuyor.

Onun için arkadaşlar, böyle işler, yani televizyonlarda çıkıp, "İşte bunu hızlandıracağız, şunu yapacağız" diyorsanız, bir belediyedeki ruhsatı bile çözemiyorsanız, bu birleşmesi gereken parsellerin üzerine şekil koyup icbaren, yani mecburi olarak bunların birleşmelerini, anlaşmalarını sağlayamıyorsanız ve bunun ötesinde de ada bazında bir imar planı yapamıyorsanız, bu sadece lüftak.

Bir fikir tepe felaketi var İstanbul’u bilenler için.

Gidin, aynen New York’un Manhattan’ı gibi, 40 katlı, 50 katlı, 60 katlı binalar, daracık yollarda.

E tamam, buraya bu ruhsatı verdiniz.

Yanlış, yüzde 100 yanlış.

Kadıköy’ün genelinde emsal 2.07, Fikirtepe’de 4,14... 2katı.

Yani, 100 daire yapılması gereken yere 200 daire izni vermişsiniz.

Yollarınız yetmiyor, su kanallarınız yetmiyor, kanalizasyonunuz yetmiyor.

E bunu ada bazında da düzenlediğiniz vakit, yollarını, parklarını, okullarını, altyapısını da buna göre düzenlemeniz lazım.

Yani, yoksa git işte dairenin yık, hadi yap.

Yahu, dairenin yık, yap denilen yerde bile anlaşma zaten 1-2 yıl sürüyor; anlaştıktan sonra da 15 aydan önce kazma vuramıyorsunuz.

İşte anlattım, bir daha başınızı ağrıtmayayım.

Onun için arkadaşlar, bugün bu hamasetleri bir yana bırakıp, ada bazında hatta, hatta mahalle bazında doğru düzgün kentsel dönüşüm projeleri hazırlamak lazım.

Hiçbir şey yapamıyorsanız, mahalle bazında olmuyorsa, bunları ada bazında; ada bazında yapamıyorsanız, parsel bazında birleşmeleri zorunlu tutacak, otoparkları sağlayacak bir düzenlemeye gitmeniz lazım ve bu 15 aylık süreyi maksimum 3 aya indirmeniz lazım. Maksimum.

Bir anlaşma yapıldıktan sonra, 3 ay zarfında bunun bütün boşaltılması, inşaat ruhsatı, yıkımı üç ay zarfında olmuyorsa, bu işte ipe un sermek demektir.

Oradaki memurların keyfine göre yıllarca beklemek demektir.

Tabii anlatacağım çok şey var.

Yani, birçok şeyi belki eksik bıraktığım için, "Ya bu adam bu kadar mı biliyor? Daha başka bir sürü mevzu var mı?" diyorsanız; haklısınız.

Çok daha uzun konuşmak lazım.

Ciddi programlar yapmak lazım televizyonlarda.

Yani, A’dan Z’ye kadar, bürokrasisinden tekniğine kadar, mali finansa kadar.

Mesela, devlet, evvelki sene 2023’te bir kanun çıkardı.

Yarısı hibe, yarısı kredi, 1 milyon 400 bin para vereceğim dedi.

E, üzerinden 24 ay geçti, hâlâ 1 milyon 400 bin.

1 milyon 400 binle ne yapabilirsiniz?

"Efendim, bütçede para yok."

E peki yıllarca deprem paraları topladınız, bunlar nerede?

Para yoksa bile, hani bazen derler ya, "Yemenden içmenden kes, sağlığına harca."

Yemenden içmenden kes, çoluk çocuğuna harca. 1 milyon 400 bin, 2 sene öncenin 1 milyon 400 bini bugün neye tekabül ediyor?

Dolar olarak, döviz olarak, demir, çimento, beton fiyatları olarak.

Onun için sorun çok büyük.

Dediğiniz gibi, birçok şeyi eksik bırakmış olabilirim.

Bilmediğimden değil, vakitten dolayı, işte on dakika bir mühletim var.

Ciddi ciddi bunları tartışmak lazım ve Kadıköy’ün de, yani işte bu sözde en...

Tekrar söylüyorum, en beyaz yakalıların yoğun olduğu yerde durum bu.

Kadıköy, Sayın Belediye Başkanı’na da duyurulur.

 

Kaynak: Independent Türkçe


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —