Engin GÜLTEKİN

Tarih: 30.10.2022 13:41

CUMHUR NERDE? LÜTFEN BANA GÖSTERİN

Facebook Twitter Linked-in

 

Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammedin hicri tarihin başlangıcı olan Mekke'den Medine'ye hicreti bile bayram olarak kutlanmazken Müslüman olduğunü söyleyen bir halkın 29 Ekimi bayram diye kutlaması bu günü bayram olarak kabul etmesi tam bir akıl tutulması, celladına aşık olmak, zihinsel kölelik, tarihi hafıza kaybı ve inandığını söylediği dinde samimi olmaması, dil ile söylediklerine kalben inanmamaları halidir.

"Bedeviler, 'İman ettik' dediler. De ki: 'Siz iman etmediniz; ancak 'İslam (Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiç bir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."  (Hucurat-14)

"Kendilerine kitap verdiğimiz kimselerden sana inananlar, sana indirdiğimizden dolayı, dünyada doğru yolu gösterdiği, ahirette de ebedi mutluluğu vaat ettiği için sevinirler; fakat Müslümanlara karşı birleşen guruplar içinde, o Kur'ân'ın bir kısmını inkâr edenler de vardır. Ey peygamber! Onlara de ki: “Ben yalnızca, Allah'a kulluk etmekle ve O Allah'tan başkasına tanrısal güçler yakıştırmamakla emrolundum. Bütün insanlığı O'na çağırıyorum ve dönüşüm de O'nadır.” (Rad-36)

Her 29 Ekim bize gösteriyor ki; tek yüzü olan, inandığı gibi görünen Müslümanların hayat kesitinin bir yılında  sadece 2 bayramları vardır. Bu müslümanların  tarih, örf, adet, gelenek ve göreneklerinde de böyledir. iki yüzlü, inandığı gibi görünmeyen, inandığını söylediği dinin aksine hareket eden,  sadece dilde Müslümanların 2'den çok bayramları olabiliyormuş.

Böylesi zavallı Müslümanlara şunu söylemek istiyorum ki elinizdek imkanları kaybetme korkusu, bulunduğunuz makamlarin albenisi, birilerine şirin görünme çabanız sizi Allah'tan onun sizin için takdir ettiğinin başınıza gelmesinden koruyamaz.

Tarihi korkaklar, takiyyeciler yazamaz. Onlar ancak tarih olurlar.

Tarihi yazanlar cesur ve inandığını korkmadan söyleyenler ve inandığı değerleri canlarını, mallarını verme pahasına yaşayanlardır.

"La ilahe illallah"  diyerek kelime-i tevhidi bir hayat düzeni edineceğine dair Allah'a söz veren bir milletin inandığı değerleri tarihe gömen dini devlet işlerinden ayıran laiklik ve cumhurun iradesinin olmadığı bir cumhuriyeti benimsemeleri, kökleri 1400 yıl ve daha öncesine rucu eden bir medeniyet tasavvurunu inkar ederek  inançlarında, örf, adet ve geleneklerinde paradoks yaşamaları, yalan söyleyen bir tarihle beslenmeleri gerçekten çok acı bir manzara.. 

Malesef Müslümanların Tevhid inancı parça parça edilmiş  bir durumdadır. Her gurup, cemaat, hizip ve hatta her kişi kendi anlayışında bir inanç benimseyerek Tevhidin bütün ayrılikları tek noktada birleştirmesi inancını ayrılık, bölünme, övünme ve ırkçı söylemlerle terk etmişlerdir.

Müslüman toplumları bölünmeden, yok olmadan kurturacak tek yol İnandığı dinde samimi olmalarıdır. İnandığını söylemeleri ve söylediklerine de inanmalarıdır.

Müslüman toplumları kurtaracak reçete...
Kura'n-ı Kerim anayasa
Hz. Muhammet(s.a.v) ve kendilerine uymamız şart olan elçiler; önderimiz rehberimiz.
Tek İlah, yalnız kendisine ibadet etmek ve yalnız ondan yardım istemek farz olan Alemlerin Rabbi Allah'a tam bir teslimiyet
Anasından hür doğanların özgür yaşadıkları bir vatan (Vatan insanın inancını özgür olarak yaşadığı yerdir.) Yaşadığı topraklara pergelin bir ayağını sabitlemek ve  bir ayağıyla gönül coğrafyasını vatan topraklarına katmak için çalışmaktır.

    


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —