Ramazan KAYAN

Tarih: 17.01.2023 23:21

Çok şey değil bir şey...

Facebook Twitter Linked-in

Bir yerden başlamalıyız…

Bir şeyler yapmalıyız…

Daha fazla gecikmeden, geçiştirmeden, gevşemeden, gevelemeden, görmemezlikten gelmeden…

Umursamazlık aymazlığına kapılmadan, vurdumduymazlık duyarsızlığına düşmeden, uyuşukluk ve umutsuzluk girdabına girmeden…

Ertelemeden elimizden geleni mutlaka yapmalıyız…

Olmazları “Ol” emri ile olduranın emri gereği, hep işin olurunda olmalıyız… Yaşama olumlu bakmalıyız…. Yeter ki gözümüz oyunda oynaşta olmasın… Olur mu olur!

Hele bir yola düşelim, yolun açık olduğunu göreceğiz…

Her yola çıkmanın menzile varamayacağı ihtimalini de göz önünde bulundurarak, ancak yola çıkmadan da asla menzile varılamayacağı bilinci ile yürüyeceğiz…

Varmadan önce yolda olmayı dert edinerek yola yoğunlaşacağız…

Her birimiz; “Ben kimim ve benim yaptığımla ne değişecek” tuzağına düşmeden teyakkuzda olacağız…

Bugün kulluk ve hareket zeminimizi tehdit eden iki tehlikeden bahsedebiliriz:

Bir; “Benden geçti” diyenin tükenmişliği…

İki; “Vay be, ben neymişim!” diyenin kibri…

Evet, “Benden ne köy olur ne de kasaba” “Ben bir hiçim” şuursuzluğu nasıl bir maraz ise “Ben olmasam bu işler yürümez”, “Ben büyük projelerin adamıyım”, “Klasıma uygun rol isterim” havası ile burun kıvıranların taşıdıkları illet az sıkıntı vermiyor…

Bu durumda analiz yapmak yerine şunu dememiz gerekmiyor mu?

“Bu taşın altına elimi koymazsam benim ne anlamım kalır ki?”

Ne mi yapacağız?

Nemrud’un ateşine su taşıyan karınca misali gücümüz neye yetiyor, elimizden ne geliyorsa onu…

Azına çoğuna bakmadan… İleri geri konuşanlara aldırmadan…

Kınayanların kınamasına takılmadan… Hasbi bir gönülle yapacağız görevlerimizi… Yola çıkacağız ve arkamıza bakmadan yürüyeceğiz yarınlara…

Oturup seyretmeye razı olmadan… İşin içinden sıyrılma kurnazlığına kaçmadan… Sorumluluğu başkasına yıkma kolaylığına tenezzül etmeden bir şeyler yapmaya teşebbüs edeceğiz…

“Acaba” lara, “ama”lara,”nasıl”lara takılı kalmadan küçük çaplı da olsa katkımızı esirgemeyeceğiz…

Biz, bırakıp gitmişlerden, usanıp bırakmışlardan, yorulup yıkılmışlardan, içi geçmişlerden, kendisi olmaktan uzaklaşmışlardan olamayız… Çünkü biz Müslümanız yani mükellefiz…

Müslüman, Müslüman kaldıkça mutlaka bir şeyler yapmalıdır… “İki günü denk geçenin ziyanda olduğu” bilinci ile hareket etmelidir… Yarınlarda kurtuluş akçesi, ahiret bohçası, zor geçitlerin azığı olacak bir şeyler hazırlamalıyız…

Biz varız ve buradayız demeliyiz…

Yapacağımız işin çapı, sikleti, ebadı, adedi, tonajı rakamı önemli değil… İlahi ölçekte neye tekabül ettiğine biz bakalım…

Çok şeylere değinmek istemiyorum… En azından bir iş, bir eylem üzere olabilelim… Sadra şifa olacak, salih amel kapsamına girecek, kulluk standartlarına uygun düşecek bir şey olsun… İlahi hoşnutluğu hedefleyecek gösteri malzemesi olmayacak bir şey…

Şerefli yazıcıları memnun edecek, şeytanı üzecek bir şeyler olsun yeter ki…

Her ne yapacaksak, hemen, şimdi burada olmalıdır… Çünkü mazur değiliz… Malul değiliz… Mahrum değiliz…

Ne olacaksa olsun!

Bir ses ol… Bir nefes ol… Bir umut ol… Bir uyaran ol… Bir uyandıran ol… Bir öğüt ol… Bir örnek ol… Bir soran ol… Bir çözen ol… Bir gönül ol… Bir başlayan ol bitiremezsen bile… Bir sorgulayan ol… Bir affeden ol… Bir af dileyen ol… Bir dertlenen ol…

Önce niyet sonra gayret…

Bir mum yakarak, bir fidan dikerek, yoldaki dikeni kaldırarak, yarım hurma vererek, bir taş atarak yol alabilirsin…

Ötekiler için, öte dünya için yapacaklarını ötelemeden hemen başla…

Bazen bir selam, bir sohbet, bir secde, bir dua, bir tebessüm, bir telefon, bir teşekkür dünyalara bedel değil mi?

Şimdi yeniden “Bismillah” diyerek, doğrulmak vakti!

 

Kaynak: milatgazetesi.com


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —