Casuslar bilgi çalar. casuslar ilerde kullanmak İçin girdiği veya yaşadığı ülkenin faydasına veya zararına olacak proje bilgi resim görüntü haber çalarlar.
Casuslar bir ülkeyi savaşa ve barışa sürükleyecek kadar tehlikeli ve önemlidir.
Genelde bu işleri güçlü emperyalist ülkelerin ikinci ve üçüncü dünya ülkelerinde elini kolunu sallayarak bazen yerli insanları bazen yabancı insanları kullanırlar.
Casusluk aynı zamanda dolaylı veya direk bilgi çalma, yönetme ve yönlendirme bilgi toplamak için yerli veya yabancı insanları kullanılma işlemidir.
Günümüzde en çok casus kullanan ülkelerin başında Amerika, İngiltere İsrail, Rusya Almanya ve Fransa gelmektedir.
Casusların diğer bir ismi Hafiye olarak bilinir. Gizli sırları haber veren. Kendi asıl şahsiyetini gizleyip, kendini iyi şahsiyet şeklinde göstererek ve gizli yollarla bir devletin askeri, siyasi ve mali durumlarına dair haberleri başka bir devlet menfaatına olarak toplayıp bildiren kimse olarak bilinir.
Suriye´deki kriz başladığından beri, Türkiye´nin doğusu casus yuvası haline geldi. Gizli kameralara yakalanan paralı yabancı insanlar, sayıları artırılan CIA görevlileri...
Almanlar, Fransızlar, İngilizler... Neredeyse her köşe başından bir istihbaratçı çıkmaya başladı. Peki kim bu insanlar? Birbirlerinin ayaklarına basmadan nasıl çalışıyorlar? Nerelerde kalıyorlar? Amaçları, çalışma yöntemleri ne? 1986 ile 1989 yılları arasında İstanbul´daki CIA ekibinin direktörlü olan ve 18 yıl Amerikan ajanı olarak çalışan Philip Giraldi´ye şöyle diyor. ?Onlara hiçbir zaman güvenemezsin. Çünkü hem seninle konuşur hem de öbür taraftakilerle. Sana verdiği kötü istihbarattan dolayı onlara güvenmezsin. Ama bir yandan da elindeki istihbarat imkânlarından onları ufak da olsa yararlandırırsın. İletişim malzemesi verirsin. Bazı uydu fotoğrafları verirsin. Telefon dinleme kaydı verirsin. Ama hiç bir zaman gerçek anlamda casuslara tam güvenemezsin çünkü bazen çift taraflı çalışırlar. Bazen casusları çözmek çok zaman alır. Mesela dün İstanbul´da altı aydır takip edilen BAE (Birleşik Arap emirliği)nin iki ajanı yakalanır, bu ajanlar,bağlı olduğu şahıs ise aslen Filistinli olan ama İsrail´e çalışan Ortadoğu´nun çoğu yerinde parmağı olan BAE prensinin başdanışmanlığına atanan ve aynı zamanda ülkeyi yönlendiren Dahlan´dan başkası değildir.
Bu Dahlan aslen Gazzeli olup Mahmud Abbas´la çalışarak ülkenin üst düzeyine gelmişti, daha sonra casusluğu ortaya çıkınca İsrail onu BAE prensi Muhammed bin Zahid´ın başdanışmanlığına atanmıştır, prens bile bu casusun emrinde çalışır.
Örneğin Irak savaşında binlerce lejyoner ve casus birimleri ülkede cirit atıyorlardı. Bir gün çıkan bir patlamaya müdahale eden Irak ordusu olay yerine intikal eder olay yerinde çift kabin içerisinde Arap kıyafetini giymiş iki İngiliz casusu yakalar, ama bir türlü teslim olmazlar, bir süre sonra Amerika´ya bağlı bir birlik helikopterle gelir halatı arabaya atar ve iki casusun içinde bulunduğu arabayı havadan alıp götürürler.
Genelde Ortadoğu´da savaşların ortaya çıkması casusların büyük rolü vardır, bunlar kıvılcımı çakar köşeye çekilirler, bu durumları anlamak ve çözmek için zaman ister, İşte bu geçen zaman içersinde iş işten geçer insanlar ve mazlum halklar binlerce ölü yaralı ve acılarını geride bırakmış olur.
Halklar genelde bu olayların müsebbibini anlamakta çok geç kalır, hatta bazen 30 yıl sonra emperyalist ülkeler başka ülkelerde yaptıkları casusluk olayları anlatırlar, çünkü daha sonra kimse onları sorguya çekmez, zaman aşımına uğramış olarak kalır.
İslam devleti ve İslami hareketlerde casusluk ahlakıyla, İslami olmayan emperyalist devletlerin çalışmaları farklı işlemektedir, küfrün casusları iktidarları İçin her yolu meşru görürken İslam veya din eksenli çalışan devletler böyle değildir.
Çünkü Müslümanlar Allah´tan korkarken Müslüman olmayanlar sadece güçten korkarlar. Müslümanlar yeryüzünün iyiliği için çalışırken Müslüman olmayanlar bağlı olduğu ülkelerinin emperyalist emellerini gerçekleştirmek için çalışırlar.