Muhammet YETİŞ

Tarih: 22.05.2020 16:09

Bu Gidiş Nereye!

Facebook Twitter Linked-in

Yaşlı gezegenimiz üzerindeki insanlarla beraber döndüğünden beri döngü hep böyle olmuştur. İnsanlar ne yaptığını ayırt edemeyecek kadar şeytanın ve nefsin büyüsüne kendini kaptırdığında ve dünyanın dönüş hızına ayak uydurduğunda ilahi öğreti, fıtrat ve akl-ı selim devre dışı kalmıştır. İnsan iradesi freni patlamış, iniş aşağı giden yüklü bir kamyon gibi kontrol mekanizmalarını kaybetmiştir. Söz artık nefis ve şeytanındır. Ne vahiy akla gelir; ne değerler devreye girer; ne de izan sahibi uyarıcılar dikkate alınır. Yularını şeytana kaptırmış nefisler zulüm, cinayet ve melanette birbiriyle yarışır. Bu durumu merhum şairimiz Mehmet Akif  ‘Bir Gece’ şiirinde çok çarpıcı biçimde ifade etmiştir:

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;

Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!

Yapılan kötülükler, işlenen cürümler yetmez; azgınlaşmış nefisler bununla tatmin olmayacaktır. Derken yaptıkları hukuksuzlukları sürekli hale getirmek ve sonraki nesilleri de ifsat etmek için bu hukuksuzluklarını kanun haline getirmek için insanlara dayatma sürecine girerler. İşte bu noktada ilahi irade devreye girer. ‘Bu gidiş nereye!’ (1) Ey insan dur ve düşün; bu gidişatın, yaşayış şeklin seni nereye götürecek; nerede duracaksın; daha ne kadar alçalacaksın?.. Kainatı yaratan, yaşatan ve yönlendiren yüce Allah tarihe müdahale etmiştir. Peygamberler göndermiş, yoldan çıkan toplumları fıtratlarına geri çağırmıştır. Ayetler, uyarılar, mucizeler… çoğu zaman yeterli olmamıştır insanları derinden sarsmaya; onları kendine getirmeye tufanlar, zelzeleler, kasırgalar yetmemiştir. İnsanlığı ancak helak paklayacaktır. Lakin Allah’ın azabı gelince iş işten geçmiş; denizin dibindeki tövbeler işe yaramamıştır. (2) Çok az insan akl-ı selim yolunu seçmiş, fıtratına dönerek ilahi çağrıya cevap vermiş, elçilere tabi olarak kurtulmuştur. Zaten insanlığın devamı da bu az sayıda hidayet yolcusu vesilesiyle olmuştur.

Döngü böyle devam edip giderken 1400 yıl önce her türlü cürmün işlendiği, insanlığın ayaklar altına alındığı, ilahi çizginin görünemeyecek kadar bulanıklaştığı bir dönemde Rabbimiz tarihe tekrar müdahale etmiş ve kutlu nebi üzerinden insanlığı bir kez daha sarsmıştır: ‘ Bu gidiş nereye?’ Kutlu nebinin 23 yıllık mücadelesiyle insanlık tekrar kendi mecrasında akmaya başlamış; ilahi vahyin hayat verici esintileri zulmün kavurduğu dünyayı tekrar serinletmiştir.

O günden bugüne köprünün altından çok sular aktı. Fakat insanlık dönüp dolaşıp yine aynı noktaya geldi. Birkaç yüzyıldır dünyanın direksiyonunu elinde tutan güçler tarihteki Nemrutlar, Firavunlar, Karunlar, Hamanlar ve Bel’amlara rahmet okutacak zulümler gerçekleştirdiler. Kıskaçlarına aldıkları dünyayı bir ateş topuna çevirdiler. Yeryüzünü kan gölüne çevirdiler, nice ocaklar söndürdüler. Nesli tüketilen toplumlar, hapishaneye çevrilen şehirler, yağmalanan ülkeler, kıyılan canlar, kirletilen ırzlar, yok edilen doğa ve tarih… Yüz binleri bir anda öldüren biyolojik/kimyasal/nükleer silahlar; şeytanın aklına gelmeyen işkence çeşitlerinin uygulandığı hapishaneler; sömürülerek açlıktan ölmeye mahkum bırakılan insan toplulukları… Kıyıya vuran Aylan bebekler, çelme atılan mülteciler, kaçırılıp organları satılmak için vahşice parçalanan yetim/sahipsiz çocuklar… Evet zalimlerin elinde rotasını kaybetmiş bir dünya ve insanlık… Bütün bunlar olup biterken farkına varmadan sürüp giden ve tükenen bir ömür. ‘ Bu gidiş nereye! ‘

Hepimiz tüm yaşanan dayanılmaz zulüm ve hukuksuzluklara rağmen gidişatı hiç düşünemedik. Gelecek/kariyer planları sekteye uğramadı. Yatırımlar devam etti, mallar yığıldı, paralar istif edildi. Kendi hesabımız yetmedi, çocukların; hatta torunların da hesabı yapıldı. ‘Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir koruyucu sahip gönder, bize katından bir yardım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan  zayıf bırakılmış ezilenler adına savaşmıyorsunuz?’ (3) uyarısı bizi korkutmadı. Biz mallarımızı kaybetmekten, ürünlerimizin eksilmesinden, ölmekten korktuk. (4)

Evlerimiz lüks ve şatafatın merkezi haline geldi. Oysa onları kıblegah edinmemiz emredilmişti. (5) Evimiz gibi çocuklarımız, işimiz, akraba ile ilişkilerimiz, komşuluk hukukumuz fıtrattan sapmış; kontrolden çıkmıştı. Hayatımız hızla akıp giderken kapitalizmin de rüzgarıyla tam bir tüketim canavarına dönüştüğümüz bir ortamda ruhumuzu geride bırakmış; onu artık unutmaya yüz tutmuştuk.

Bir iki ay öncesine kadar böyle devam ederken yine aynı soruyla sarsıldık: ‘Bu gidiş nereye?‘  Meşhur, me’şum ve melun Koronavirüs hayatımızı bir anda işgal etti. Bir saat bile ertelemeye tahammül edemediğimiz işlerimiz süresiz bir şekilde durdu. Evlerimize kapandık. Yıllardır yapmamız gerekip de yapmadığımız tefekkürü yapmak zorunda kaldık. Evet… ‘ Bu gidiş nereye? ‘ Bu durumdan ders ve ibretler çıkaracağımız konusunda başlarda umutluydum. Herkes hayatını gözden geçirmeye başlamış, olumsuz alışkanlılar değişmiş; evler, aileler, çocuklar; akrabalar, komşular, dostlar, arkadaşlar yeniden keşfedilmişti. Kriz fırsata çevrilebilir; kendimize çekidüzen verme, hatalarımızı düzeltme, unuttuklarımızı hatırlama; Rabbimize tekrar yönelmek için iyi bir fırsat yakaladık. Yapmamız gerekip de yapmadıklarımızı; yapmamamız gerekip de yaptıklarımızı tersine çevirmek için Rabbimiz bize tekrar bir fırsat verdi. Avrupa ve Amerika’da hoparlörlerden Kur’an okutulması; peygamberimizin temizlikle ilgili hadislerinin bilboardlara yazılması insanlık için umut verici gelişmeler.

Ancak fıtratına yabancılaşmış kimi insanlarımızın yaptıkları; açlık korkusuyla işyeri yağmalama girişimleri, hırsla boşaltılan market rafları görüntüleri süreçten ibret almak bir tarafa sanki bu insanlardaki açlık ve ölüm korkusunu tetiklemiş görünmekte. Kurdu görüp dehşetten ona doğru giden koyun gibi gittikçe daha kontrolsüz bir hal alınıyor gibi. Ankara Barosu’nun Prof. Dr. Ali ERBAŞ’ın zina ve işcinsellikle ilgili men edici konuşmasına karşı suç duyurusunda bulunması, ESED’in yeniden İdlip’e saldırması, İsrail’in Suriye ve Gazze’ye tekrar saldırması, Avrupa ülkelerinin kendilerine yardım için gönderilen maskeleri birbirlerinden çalması vb. örnekler bu süreçten yeterince ibret alınmadığını gösterse de akl-ı selimin ağır basacağına olan inancım daha güçlü. Dünyadaki mevcut kötü gidişatın değişeceği ile ilgili kuvvetli göstergeler umudumuzu arttırıyor. Bazı şeylerin değişeceği muhakkak; lakin sürece yön vermede rol alamazsak eskiyi de arama gibi bir risk var. Sorumluluğumuz çok büyük. Rabbimizin, yeryüzünün halifeliği sıfatını verdiği İslam dünyası kendi içinden önderler, imamlar, liderler çıkararak kurulacak yeni düzene müdahil olmak zorunda. Müslümanlar olarak hem kendimize, hem dünyaya adaleti, merhameti tekrar getirmek zorundayız. Rabbim kitabı, hikmeti ve sünneti kuşanarak bu sorumlulukları hakkıyla yerine getirmeyi ümmete nasip etmesi temennisiyle…

Dipnotlar:

1-Tekvir Suresi-26

2-Yunus Suresi-90

3-Nisa Suresi-75

4-Bakara Suresi-155

5- Yunus Suresi-87


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —