Yolunu şaşıran insan, önce kendini bozdu. Güzel yaratılmış olan fıtratını bozdu. Ahlakını (yani yaratılışını) bozdu. Aklını ve iradesini kötüye kullandı.
Kendini bozan insan, çevresini de bozdu.
Allah, insanı da, yarattığı her şeyi de iyi,güzel, dengeli ve ölçülü yarattı.[1] Yarattıklarını, insana emanet verdi. Koruması ve istifade etmesi için.[2]
İnsanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle, havası ve suyuyla, toprağıyla; evren emanet insana. İnsan, insana emanet…
Allah (c.c.), bize, emanetleri ehline vermemizi emir buyuruyor.[3] Ehil olan insan; emanetlerine ihanet etmeyen insandır.
Sorulacak Âdemoğlu, emanetlerinden. Sorulacak Allah’ın verdiği bütün nimetlerden.[4] Her şeyin asıl sahibi Allah.[5] Bize ait sandığımız her şeyin bekçisi, emanetçisiyiz biz.
Müminin, emanetlerini koruyan, ihanet etmeyen, bozmayan, değiştirmeyen; kendisine güvenilen insan demektir. Bu nedenle Allah’ın kutlu Elçisi; “Mümin: İnsanların, kanları (canları) ve malları bakımından kendisinden emin bulunduğu (güvendiği) kimsedir.” buyuruyor.[6]
“Kendisine güvenilmeyenin, imanı yoktur.” diyor.[7]
Dünya; emanetleri koruma yeridir. Ahiret; emanetlere vefa mı gösterildiği yoksa ihanet mi edildiğinin sorgulanış ve karşılığının görülüş mekânıdır.
Emanetlerine riayet edenlerin(ihanet etmeyenlerin) kurtulacağını bildiriyor Rabbimiz.[8]
İhanet etmeyin. Bozgunculuk yapmayın.Kendinizi, insanları, üzerinde yaşadığınız yeryüzünü bozmayın. Bozmayın dünyanın dengesini. İfsat etmeyin. Fesat çıkarmayın. Allah, bozgunculuğu (ifsadı)sevmez.
Uyarıyor kullarını Rabbimiz: “İnsanlardan öyleleri vardır ki, onların dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Hâlbuki o, hasımların en yamanıdır. Dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, bozgunculuk çıkarmak,ekini ve nesli mahvetmek için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.”[9]
Bozguncuları lanetliyor Rabbimiz: “Yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lânet onlar içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlar içindir.”[10]
O’nun sevmediği işi yapanlar, lanetlenenler iflah olmazlar. Gazabından kurtulamazlar. Hem dünyaları, hem de ahiretleri mahvolur.
Fitne ve fesat; öldürmekten daha beter, daha şiddetli ve daha büyük.(Günah bir iştir.)[11]
Bir canavar ya da silahsız bir insan, kaç insanı öldürebilir? Fakat atom çekirdeğinin düzenini bozar, bombalar atarlar, füzeler atlarlar… bir hastalığın virüsünüüretip yayarlar; genç, yaşlı, kadın, çocuk binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insanı öldürürler. Sağ kalanların da ekonomik, sosyal, siyasi, ahlaki hayatları mahvolur. Psikolojileri ağır yaralar alır. Dünya alabora olur. Dengesi, düzeni, istikrarı bozulur. Her şey altüst olur.
Bu nedenle Rabbimiz, sadece insanları kendi aralarında değil; (insanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle, toprağı, havası ve suyuyla, atomuyla, biyolojik yapısı ve geniyle) yeryüzünde bozgunculuk yapamamaları için kullarını ısrarla uyarıyor:
“Onlara: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın. (Bozgunculuk yapmayın.)’ denildiği zaman; ‘Biz ancak ıslah edicileriz.’ derler. Şunu bilin ki: Onlar, bozguncuların (fesatçıların) ta kendileridir fakat bunun bilincinde değiller.”[12]
“İnsanların hakları olan şeyleri kısmayın, bozmayın, değerini düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”[13]
Sadece bozgunculuk yapmamamızı değil; bozgunculardan uzak durmamızı, onların yaldızlı, yalan sözlerine kanmamayı, onlara karşı dikkatli olmayı, itaat etmemeyi de hatırlatıyor:
“Onlar, yeryüzünde kargaşa çıkarırlar.(Dirlik düzenlik vermezler, aşırı giderler. Hiçbir bozukluğu düzeltmezler.) Onların emrine itaat etmeyin. (Onların sözüyle hareket etmeyin.)”[14]
İtaat etmemek de yeterli değil. Fitne e fesadı yeryüzünden kaldırmak için bozguncularla mücadele etmemiz isteniyor.[15]
Allah’ın elçileri de, kavimlerini bu konuda uyarıyordu. Mesela; Şuayb (as), kavmine şöyle sesleniyordu:
“Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Dedi ki: ‘Ey kavmim, Allah'a kulluk edin,sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil (beyan) geldi: Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. (Haksızlık etmeyin.)Düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.(Karışıklık çıkarmayın.)Eğer inanıyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır.’”[16]
Musa’nın kavmi de aynı uyarıya muhatap olmuştu: “Musa (çölde) kavmi için su istemişti de, biz ona: Değneğini taşa vur, demiştik. Derhal (taştan) oniki kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara:) Allah'ın rızkından yiyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik.”[17]Elbette o bozguncuların ihaneti, yanlarına kâr kalmayacak. Allah, dilerse uyanmaları için dünyada da onlara hafif cezalar tattıracak. Ahirette ise, hiç kimse yaptığının karşılığını görmekten kurtulamayacak: “Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız?Ya da (Allah'tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?”[18]
“İnkâr edip de (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar var ya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculukları sebebiyle, azaplarını kat kat artıracağız.”[19]
Bozguncuların şerrinden kurtulmak için Allah’a sığınıp dua etmemiz tavsiye ediliyor: “Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a, korkarak ve şevkle (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah'ın rahmeti çok yakındır.”[20]
Lût (as): “Rabbimiz, şu fesatçılara(bozgunculara) karşı bana yardım et.” diyordu.[21] Onun yaptığı duayı biz de bolca yapalım.
Dua edeceğiz. Fakat bilelim ki, duamızın kabul olması için bizim de yapmamız gereken sorumluluklarımız var: “(Yeryüzünde) Fitne (ve fesat) kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.”[22]
“Eğer siz onu (Vahye uyup Allah'ın emirlerini) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat (bozulma) olur.”[23]
Allah’a isyan eden toplum, fitneyi ve fesadı davet etmektedir. Ve bozgunculuk yapanlar, Allah’a isyan etmektedir.
Pişman olup Allah’a yönelmedikçe,O’na itaat etmedikçe; kabul eder mi Allah dualarımızı?
[1] Bkz. Mümin:40/64; Tin:95/4;Araf:7/11; Teğabun:64/3
[2] Bkz. Lokman: 31/20; Casiye: 45/ 12,13; Bakara: 2/28-30; Hac: 22/36, 37, 65; Rahman: 55/10-13; İsra: 17/70; Enam: 6/165; Mü’min:40/64, 79; Tin: 95/4; Araf: 7/11; Tegabun: 64/3
[3] Bkz. Nisa: 4/58…
[4] Bkz. Tekasür: 102/8
[5] Bkz. Sâd: 38/66; Nebe:78/37
[6] Mansur Ali Nasıf – Et-Tacu’lCamiulil Usul Fi Ehadisu’r Resul (Mektebetu Pamuk - İstanbul Arapça bası): 1/27
[7] İbni Hanbel: 3/135, 154,210; Zehebi: 108
[8]Bkz. Mu’minun: 23/8
[9] Bakara: 2/204,
[10] Ra'd: 13/25
[11] Bkz. Bakara: 2/191, 217
[12] Bakara: 2/11, 12
[13] Şuara: 26/183; A'raf: 7/74
[14] Şuara: 26/152
[15]Bkz. Bakara: 2/193
[16] A'raf: 7/85; Ankebut: 29/36
[17] Bakara: 2/60
[18] Sad: 38/28
[19] Nahl: 16/88
[20] A'raf: 7/56
[21] Bk. Ankebut: 29/30
[22] Bakara: 2/193
[23] Enfal: 8/73