Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ömer Naci YILMAZ


BİZİM İNSANIMIZ

Ömer Naci Yılmaz'ın "yeni" yazısı...


İçinde bulunduğumuz toplum, birbirinden farklı insanlar ve kültürler ile şekillenir. Yaşadığımız bu topraklarda, komşularımız, arkadaşlarımız, dostlarımız, hatta hiç tanımadığımız insanlar... Her biri hayatımızın bir parçası, bir şekilde bizimle var olurlar. Bu insanlar bizim insanımızdır. Bizim onlarla olan ilişkimiz, sadece bireysel bir etkileşim değil, toplumsal bir bağın da temelini oluşturur. Bazen sevinçlerimizi birlikte paylaşırız, bazen hüzünlerimizi birlikte yaşarız. Düğünlerimizde birlikte neşelenir, cenazelerimizde birlikte hüzünleniriz.

Bu insanlar bizim yanımızda olduklarında, bir arada olduğumuzda hayatın her anını daha anlamlı kılarlar. Birbirimize olan saygı ve sevgi, insan olmanın temelinde yer alır. Ancak unutmamalıyız ki, yüz yüze, göz göze geldiğimiz bu insanların hayat tarzları, siyasal görüşleri ya da dünyevi tercihlerine bakarak onları küçümsemek, dışlamak, hatta olumsuz bir bakış açısına sahip olmak bize yakışmaz. İslam’ın öğretilerine göre, biz bir insanı sadece dış görünüşü ya da yaşam biçimi nedeniyle yargılamamalıyız. İnsanların hayat tarzları bizim onları anlamamızda, onlara karşı tutumumuzu belirlememizde tek kriter olmamalıdır.

Daha da önemlisi, insanların siyasi tercihleri ya da inançlarındaki farklılıklar, aramızda bir mesafe, bir duvar örmemelidir. Bugün toplumda sıklıkla karşılaşılan kutuplaşmalar, bizleri birbirimize yabancılaştırmaya çalışırken, bizler bu kutuplaşmalara asla prim vermemeliyiz. Siyasi tercihler, bir insanı küçümsemenin, onu dışlamanın bahanesi olmamalıdır. Her insanın bir seçim yapma hakkı vardır ve bu seçim, onun değerini belirlemez. Bu farklılıkların arasından sıyrılarak, insanları oldukları gibi kabul etmek ve onlarla empati kurmak, toplumu daha güçlü ve daha sağlıklı kılar.

Peki, bu kadar derin ve güçlü bir toplumsal bağa nasıl ulaşabiliriz? Belki de en doğru yolu, Kuran-ı Kerim’in bize sunduğu öğretilerde bulabiliriz. Rabbimiz, "Ey iman edenler, bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin, belki de onlar (Rableri indinde) kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar, belki de onlar (Rableri indinde) kendilerinden daha hayırlıdırlar. Birbirinizi ayıplamayın ve birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın." (49/ Hucurat, 11) ayetiyle bizlere çok önemli bir ders verir. Burada vurgulanan şey, başkalarını yargılamak, dışlamak ya da küçümsemek yerine, herkesin kendi değerini ve önemini anlamamız gerektiğidir.

Bu ayet, toplum içinde birbirimizi ne kadar değerli gördüğümüzü, bir arada var olmanın ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatır. Belki de dışarıdan bakıldığında farklı gibi görünen o insan, Rabb’in katında bizden daha hayırlıdır. Kimseyi dışlamadan, kimseyi küçümsemeden, her bir insanı saygı ve sevgiyle kabul etmek, bizim inancımızın da gereğidir. Toplumda var olan her birey, bizim insanımızdır. Bu insanlar, bazen en yakın komşumuz, bazen uzak bir dostumuz, bazen de hiç tanımadığımız bir yabancı olabilir. Ama her bir insan, bizim bu dünyadaki varlık amacımızın bir parçasıdır ve onlara bakış açımız, insan olmanın gerekliliği olarak şekillenmelidir.

Toplumların en sağlam temeli, karşılıklı saygı ve sevgidir. Ancak bu saygı ve sevgi, ayrımcılıkla, dışlamayla, küçümsemekle ya da alay etmekle kazanılamaz. Her insanın kendi içindeki değerini bilmesi ve başkalarının da bu değeri takdir etmesi gerekir. İnsanların dış görünüşlerine, yaşam tarzlarına, siyasi görüşlerine bakarak yargı yapmak, sadece toplumsal barışı zedeler. Bu noktada, Kur’an bize bir rehber olur ve bizi birbirimize karşı daha nazik, daha anlayışlı, daha hoşgörülü olmaya davet eder.

Bir insanı tanımadan, yargılamak ne kadar yanlıştır. Bir insanı dışlamak, ona değer vermemek, Allah’ın yaratma sanatına saygısızlıktır. Her insan, bir şekilde Allah’ın takdiriyle var olmuştur ve o insanın hayatı, seçtiği yollar, Allah’ın bilgece takdirinin bir parçasıdır. Bize düşen görev, bu insanları yargılamak değil, onlara saygı göstermek ve birlikte huzurlu bir şekilde yaşamaktır. Unutmayalım ki, bir toplumu ayakta tutan en önemli şey, o toplumun bireyleri arasındaki dayanışmadır. Bunu sağlamak, sadece dış görünüşlere ya da dünya görüşlerine bakarak insanları değerlendirmemekle mümkündür.

İnsanların arasında sevgi, saygı ve hoşgörü kültürünü yaymak, sadece toplumu değil, her birimizi de iyileştirir. Çünkü ancak birbirimizi sevdikçe, hoşgörü gösterdikçe, farklılıklarımızı kabul ettikçe, gerçekten bir insanlık ailesi olabiliriz. "Bizim insanımız", sadece bizimle aynı görüşü, aynı inancı paylaşan değil, farklılıklarıyla da değerli olan her bir insandır. Bu insanlarla sevinçlerimizi ve acılarımızı paylaşarak, gerçek anlamda bir toplum oluşturabiliriz. Zira sevgili peygamberimiz Medine İslam/ İnsan Devleti’nin temellerini bu anlayışlar üzerine bina etmiştir.

Sonuç olarak, insanlar arasındaki ayrımcılığın, önyargının ve dışlamanın hiçbir zaman yerinin olmaması gerekir. Hepimiz aynı Allah’ın kullarıyız ve bu dünyada her birimizin değeri, sadece ve sadece Allah’ın katındaki iyiliklerimizle ölçülür. Bizim insanımız, her bir insanın özünde taşıdığı değerle var olmalıdır.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR