İnsanın özgürlüğü fiillerini temellendiren dili üzerinden sağlanır. Değişik bir ifadeyle, insan, bulunduğu yerde sözü dinleyip ifade edemiyorsa en temel ve fıtri fiilleri oluşturamaz. Fıtri fiillerden kasıt da fıtratına kodlanmış haklardır. İnsani haklar. Bütün insani hakların temelinde de söz vardır. İnsanın sözünü söyleyebilmesi, kendini ifade edebilmesi.
Peki, söz neden bu denli önemlidir?
?Onlar sözü dinlerler ve en iyisine tabi olurlar. Onlar Allah´ın hidayet verdiği temiz akıl sahipleridir.? (bkz. Zumer /18)
Hiç şüphesiz en doğru söz /qavl Kur´an olduğu halde Allah Teala doğrudan "Kur´an´a tabi olurlar" ifadesi kullanmıyor.
Sözün tamamına dair, fikre dair tam bir özgürlükçü ortam yoksa, insan, insani olan söz ve düşünceleri mukayeseli olarak işitme, bu sözlere erişme özgürlüğünden mahrumsa, Kur´an da tıpkı diğer fikir ve sözler gibi aslında engellenmiş demektir. Asıl olan insanın temiz akıl, akıl ?fikir, sağduyu, eleştirel ve mukayeseli farkındalık ortamına sahip olması ve fikirlerini özgür akıl yürütebilme ortamlarında şekillendirmesidir. Yani sözün en güzeli Kur´an´a uyacaksa bu uyma düşünce ve fikir üretebilme ortamı ve özgürlüğü çerçevesinde olmalıdır. Kur´an dışında diğer iyi sözlerin veya daha geniş bir ifadeyle ?sözlerin? yasaklandığı tüm ortamlarda aslında engellenen Kur´an´dır. Çünkü insan sözü mukayese edememiştir. Diğer dünya görüşlerinin ve sözlerin üzerinde özgürce mukayese etme fırsat ve ortamı bulamamıştır. Sadece Ku´an´ın dillendirildiği, Allah Kelamı dışında tüm söz ve fikirlerin kısıtlandığı/yasaklandığı, bu sözlere yani sözlerin tamamına erişimin olmadığı bir ortamda insan aklını kullanamamış, akıl-fikir yürütememiş, fıtratına yerleşik sorgulama ve mukayeseyi yapamamıştır. Bütün bunları yaparak sözün en iyisine eritme özgürlüğünü yaşayamamıştır. Akletmeksizin, düşünüp taşınmaksızın Kur´an´a uyma çabasına girmiştir ki bu uyma şekli onu hidayete götürememiş aksine cehalete sürüklemiş, körü körüne Kur´an´a uyma tehlikesine atmıştır. Kur´an´a, akletmeyenler olarak, körü körüne ve yüzeyel sığlılarda uyma hali, onları her türlü fesat, fitne ortamlarının sebepleri olarak kan dökücüler kılmıştır.
İnsanın özgür iradesiyle sözün tamamına erişimin sağlanması yani en temel özgürlükçü ortamın temin edilmesi Allah´ın muradıdır. İnsan özgür iradesiyle fikrini şekillendirmeli ve kendi özgür tercihi ile sözün en iyisine sahip olma erdemine sahip olmalıdır. Temiz akıl, sağduyu, akıl i´zan sahibi olmak ancak bu şekilde mümkündür. Gerçek akıl ve gerçek akıl yürütme ancak böyle mümkün olur, insanın aklı ancak böyle başında kalır, derin düşünebilme yetisi ancak böyle gerçekleşir. Dahası akla dayalı vicdan ve vicdan hürriyetinin önündeki bariyerler de ancak bu şekilde kaldırılabilir. Temiz aklın felsefi temelleri ve temiz aklın korunarak önünün açılması ancak ve ancak sözün tamamına erişimin olduğu ortamlarda sağlanabilir. İnsanın idrak tekamülünün yolu da buradan geçmektedir. Aksi durumda netice olarak hidayet gerçekleşmez? Şüphe ve daraltılmış ortamlarda hidayetin ışıkları görülemez. Hidayet, aklın özgürce kullanıldığı ortamın neticesidir. Akıl yürütme ve akledebilme yoksa fikir üretme /tefekkür de yoktur. Sadece fikir üretme değil kültür üreterek medeniyet inşa etme de mümkün değildir. Hidayete erme esasen medeni olabilme ve medeniyet üretebilmedir. Medenilik oluşturmada katkı sahibi birey olarak, güzel amellerin sahibi olarak, Allah´ın huzuruna çıkabilmedir.
Sözün tamamına erişim ve sözün tamamını dinleyebilme hususuna tekrar tekrar dönmeliyiz.
Din adına zorlamalı yol ve yöntemler, söze erişimi ve sözünü ifade edebilmeyi engellediğinden en önce ?dinde zorlamanın olmadığı? Kur´an yoluyla çelişmektedir. Doğru ve yanlışın tamamen ortaya konması da ancak ve ancak özgür fikir ortamlarında mümkündür ve en kuşatıcı haliyle Kur´an mutlak doğrunun adresi olduğu için, akılın önü açıldıkça, özgür tercih ortamı sağlandıkça temiz aklın sahipleri ve temiz akla dair ne varsa onun ilkeleri ışığında kişi sözün en iyisine zaten erişmiş olacaktır. Kendince sözün en iyisi deyip de uyduğu söz gerçekte en iyisi değilse bile özgür fikir ortamında kalmaya devam etme şansı ve fırsatına sahip olduğu için akletme yeteneğinin bir doğal sonucu olarak tercihleri de daha olumlu bir seyirle yani rüşte ulaşma seyriyle olgunlaşacaktır.
Günümüzde özgüvenleri olan ?akleden/düşünen/üreten? insan ortamları oluşturmak tüm insanlık hayrına bir sorumluk olmasaydı yani hidayet bu denli önemli olamasaydı yüce Allah bu konuya defalarca değinmezdi. Çünkü hidayet mutlak iyilik hali sonucudur.
Konuyu günümüze taşırsak, evrensel sözün tamamı dinlenecek, söze dair ne varsa, yaşanılan şartların dünya fikir hareketleri, fikir çıktıları da dahil her şey mukayeseli ve özgürce incelenebilecek, bunun ortamları sağlanıp güven altına alınacaktır ki insanlık da hidayet yolunu bulabilsin. Bir iktidar içinde hidayet üzere olmanın ve hidayet ortamları filizlendirmenin en somut göstergesi hiç şüphesiz sözün/fikrin/düşüncenin kısıtlanmaması ve tam aksi özgürlük ortamları için güvene alınmış, söz sahipleri için güvence verilmiş ortamlardır.
Konuyu kavramsal temelde noktalamak arzusundayız.
Söz hakkı insanın en temel haklarındandır.
Özgür olmak imanın da temelidir. Özgür olamayan birey bir tür köledir ve fikirsel alanda köle muamelesi görenleri özgür düşünce ortamlarına kavuşturma çabası itikadî bir meseledir aynı zamanda. Yani insanın özgürce düşünebilmesi ve kendini söz üzerinden ifade edebilmesi itikadî bir zorunluluktur. Peygamberler zorla fikir dayatmamışlar, sözü söyleyip/tebliğ, akletme ortamları oluşturmaya çalışmışlar, zorla hidayete yönlendirmemişlerdir. Kur´an´ın ifadesiyle insanların üzerinde muhafız olmak için gelmemişlerdir. (bkz. Şura/48). Eğer dayatmanın her türlüsü bir tür zorbalıksa Allah bunu zaten yasaklamış olmaktadır.
Yeniden; sözün tamamına ve tüm söze, toplam söze dönecek olursak, insan sözün tamamını dinleyebilmeli, sözün tamamına erişebilmelidir. Aksi durumda insanın eşitliği ilkesi ortadan kalkmış olur. Sözün tamamına erişmede insanlar eşit değilse, eşitlikçilik ilkesi ihlal edilerek insana zorbalık dayatılmıştır. İnsan kendisini özgürlüğe yani hidayete eriştirecek en temel hakkından alıkonulmuştur. İnsanların önüne, eşit şekilde/fırsatlarda, sözleri serbestçe araştırma ve mukayeseli fikir üretme ortamı konulmadığında insanlık topyekûn özgürlükten , hidayetten alıkonulmuş demektir. Bu manada herhangi bir din kisveli iktidar ortamında Müslümanlara yaşatılan pozitif ayrımcılık bile eşitlik ilkesini bozduğundan esasen köleleştirme demektir. Kitap ehlinin kınandığı halin bir benzeri olarak İslam kisveli / dine zorlamalı dayalı Rab´lığıdır. Çünkü insanlık/ kitap sahipleri için insanlığın ortak kelimelerine erişim engellenerek Allah´a gerçek manada kulluk engellenmiştir. (bkz Al-İmran/64) Din Müslümanların lehine bir zorbalıkla uygulamaya konmuş, diğerlerini ise kısıtlayarak hayatın içinde ötekileştirmiş ve hidayet tekele alınmıştır. Peygambere yasaklanan muhafızlık rolü kurumsallaştırılarak muhafazakar iktidar şekliyle icra edilmiştir. Çoğu kereler de dayatılan din İslam kisveli hurafeler dini olmuştur. Hurafe dinin en bariz özelliği kendinden olanları kayırıp, kendinden olmayanları hayatın dışına itmek, mahrum bırakmaktır. Kendinden olanlara kol kanat gerip kendinden olmayanlara baskı uygulamaktır. Kendi iktidarlarında diğerini ötekileştirerek sözün tamamına erişimleri ve kendilerini ifade ederek, mukayese ortamlarından hidayetleri engellenmiş, bu da din adına bir zorbalıkla yapılmıştır. Allah´ın bu insanlar için adil hakem olması ortamı engellenerek din adına zulmedilmiştir. Dahası iradesi kısıtlanan kişi Allah´ın adil hakemliğinden mahrum bırakılmıştır. O insan/lar denenme ortamını özgürce yaşayarak güzel iş ve amel üretmekten alıkonulmuşlardır. ?O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı.? (bkz. Mülk/2) ayetinin hükümce ortaya çıkması engellenmiştir. Ölüm dayatılmış, hayat/diri olma, kendini ifade edebilmesi de yasaklanmıştır. İnsani hak ve hürriyeti sınırlandırılarak hidayeti engellenmiştir kısacası. Tüm din kisveli sahte hurafe iktidarlar gibi peygambere yasaklanan muhafazakarlıkla muhafazakarlaşmış ve muhafazakar tüm iktidarlar gibi zulmetmiştir. Muhafazakâr iktidar putuna tapıcılık üzerinden zulüm kurumsallaştırılmıştır. Allah´ın yeganeliği /tevhidi üzerinden toplumun yeganeliği/tevhidi zarara uğratılmıştır. Toplum ayrıştırılmış, parçalanmış, toplumsal tevhit ve bu toplumda bireylerin eşitliği ilkesi tehlikeye düşürülmüştür. Bireylerin eşit ortamlarda Allah´a yakınlaşma fırsat ve ihtimalleri zayıflatılmıştır. Toplumsal istişarenin bileşenleri büyük ölçüde yok edilerek toplumsal ortak aklın doğması ve medeni toplum oluşturmaları engellenmiştir. Neticede toplumsal hidayet riske edilmiştir.
Bahsin son sözünü söyleyecek olursak:
Bireysel ve toplumsal özgürleşme Kur´ani temellerinden koparılmış, ?sözün tamamının dinlenmesi? ve ?en güzel olana itaat edilmesi? engellenerek Allah´a asi olunmuştur? Ne yazık ki asırladır Allah´a asi toplumlar Allah´a itaatkar bireyler yetiştirememiş ´İslam Dünya´sı adlı dünya da cehaletin girdabında kalakalmıştır.