Günümüzde, türlü yoğunluklar sebebiyle durup biraz düşünmekten, maddeye bakıp derin bir mana arama çabası işinden kaçar oldu çoğumuz. Bakıp sadece yüzeysel görmek, görünenle yetinmek, bilim kurgu filmlerindeki robotların işiydi. Biz insanız ve insana hayal kurabilme yeteneği verilmişti halbuki. Evet biliyorum, bir baktığına, ondan iki mana çıkartmak amacıyla uzunca bakmak için hayat pek elverişli olmayabilir. Vaktin o kadar da geniş olmadığını düşünebilirsiniz ama insan ruhu için bir ihtiyaçtır bu. İkinci kere bakmaktan kastım, gönül gözü ile bakmak...
Bir bakıp iki mana çıkartmak, yani maddeye bakıp bundan hem madden hem de manen iki anlam çıkartmak yaşamdan tat alma yetisini kuvvetlendirir ve ayrıca sorunlarla başa çıkma konusunda kolay çözüm üretebilme maharetinin edinilmesini sağlar.
Arada bir çevreye, ruhu beslemek için gönül gözüyle bakış atmak gerek. Gözünün gördüğü aklının işine yarar; ruhun için ise gönül gözün ile bakıp, güzel şeyler yorumlaman lazım. Size bir örnek vereyim: Geçen gün, güneş çekilmek üzereyken gün ışığı, son bir gayret mutfak çeşmesine yansıyordu. Ben de o sırada çeşmeyi açmış elimdeki tabağı yıkamakla meşguldüm. Çeşmeden akıp, tabağa çarparak savrulan damlaların havada güneş ışığı ile buluşup uçuşmasına gözüm takıldı. Sağ olsun beynim yavaş çekime aldı bu güzel sahneyi. Su damlaları, pırlanta taşlar gibi parlıyordu. Elbette ki bu harikulade şöleni daha fazla izlemek için çeşmeyi açık bırakıp suyu israf etmedim. Çeşmeyi kapattıktan sonra hayal kurma yeteneğim girdi devreye; gözümün önünde, her birinin kucağında paha biçilemez birer pırlanta olan minik güneş perileri dans ediyordu. Size bu anlattıklarım fazla romantik gelebilir; onca iş varken, buna vakit ayırmak gereksiz de gelebilir ama böyle güzel hayallere dalıp bir güzel dinlenmeye ruhumuz sizce ihtiyaç hissetmiyor mu?
Güneşin veda etmeye yakın o nazlı uzanışı ile suya ya da toz zerreciklerine çarpıp onları parlatışını seviyorum ben, bir kere izleyin bence siz de seversiniz.
Bu arada evet hayal kurmalıyız ama çok fazla hayalperest olmadan... Yaşamın gerçeklerini de göz ardı etmeden yapalım bunu. Gerçi bazen biz kendimizi kaptırsak da hayatın bir gerçeği bizi dürtebiliyor; mesela o gün, parlayan su damlacıklarına bakarak hülyalara dalıp giderken, dünyanın karşı karşıya kalması kuvvetle muhtemel sorunu aklıma geldi birden yine. Yazımın ana konusu bu değildi ama çok sık hatırlamakta fayda var; Su kıtlığı ile ilgili herkes üzerine düşeni yapmazsa, su dünya için savaş sebebi olabilir. Geç olmadan kıymetini bilelim ki Allah aratmasın.
Mutlaka hayal kuralım ama bunu, gerçekleri görmemize engel olmadan yapalım.