Ramazan KAYAN

Tarih: 11.03.2025 15:03

Başla…

Facebook Twitter Linked-in

Düşünüyorum, ümmet olarak düştüğümüz bu durumdan nasıl kurtuluruz? Atalet, rehavet, gaflet ve kasvet çemberini nasıl aşabiliriz?

Çok güzel fikirlerimiz, tespitlerimiz, görüşlerimiz, öngörülerimiz, tasavvur ve tahayyüllerimiz var... Fakat nedense bizi geleceğe taşıyacak başlangıçlarda gecikiyoruz, bazen geçiştiriyor, çoğu zaman da gevşedikçe gevşiyoruz…

Muhayyilemiz, müktesebatımız, müfredatımız iyi ama biz yeterince iyi değiliz… Bu birikime mütenasip girişimlerde bulunmuyoruz…

Habire okuyoruz, dinliyoruz, düşünüyoruz, tartışıyoruz, izliyoruz, eleştiriyoruz, yargılıyoruz… Peki, neden yola düşmüyoruz?

Proje üretmekte, analiz yapmakta, akıl vermekte, yorum yapmakta üstümüze yok… Ancak sıra harekete geçmeye gelince neden bu kadar yorgunuz?

Pratiği olmayan teoriler, eyleme dönüşmeyen söylemler, kuvveden fiile geçmeyen faraziyeler, nazariyeler beyhude uğraşlar değil midir?

Hep konuşmak, yazmak, tartışmak, ertelemek, ağırdan almak, zamana yaymak ciddi bir yanılgı değil midir?

İddialarımız var, atılmış adımlarımız yok…

İdeallerimiz var, adanmış yüreklerimiz yok…

İrademiz var, bir şeyler yapmaya heyecanımız yok… Harekete geçecek mecalimiz yok…

İrade zaafiyeti, hedef körlüğü, ruhi çöküntü, akıl tutulması, evham illeti, üretilmiş korkular ile malul olduğumuz için bitik durumdayız…

Geçmişin keşkeleri, geleceğin hayalleri arasında zayi olan günlerimiz var…

Bu başıboşluğu, boşvermişliği, boşlukta bocalamayı, belirsizlikler içinde bunalmayı yenmek için bir şeylere başlamamız lazım…

Tereddüt, endişe, vehim, vehen kuşatmasını kırmak lazım… Korku, kaygı, kuşku, karamsarlık bariyerlerini aşmak gerekir…

Geçmişte yenilmiş, yorulmuş, yıkılmış olsak da yeniden, yine başlamak durumundayız…

Niyetimizi değiştirmeden, moralimizi bozmadan, gayreti elden bırakmadan yeniden besmeleler çekmemiz gerekiyor…

Bir yerden başlamalıyız… Çünkü lafla peynir gemisi yürümüyor… Taşıma suyla değirmen dönmüyor… Elden gelenle öğün olmuyor… Elimizden geleni yapmak zorundayız…

Başlamazsak, kapılar açılmaz, hedefe varılmaz, bereket olmaz, kısmetimiz bizi bulmaz… Başlamazsak bağışlanmayız…

Başlamak yarıdan yarıya başarmaktır…

Şöyle bir başlayalım ki, yarın Rabbimize arz edebilecek bir mazeretimiz olsun…

Sonuç alamasak da başlama sorumluluğumuz var…

İnanıyoruz ki, başlamak bizden, başarı Allah’tandır…

Sen çağır, duyuracak olan Allah’tır…

Sen başla, bitirecek olan O’dur…

Sen at, isabet ettirecek bellidir…

Yeter ki bekleme, bocalama, kendini boşlama, sadece başla…  Küçük başla… Basit başla… Biraz başla… Azıcık başla… Karınca misali bir damla su ile… Yarım hurma ile… Kıyametler kopuyor olsa da bir fidan ile… Karanlığa karşı bir mum ile…

Hz. Lokman (as) ne diyordu?

“Ey oğulcuğum! Yaptığın iş, eğer bir hardal tanesi ağırlığı kadar olsa da ve bir kayalıkta veya göklerde veya toprakta olsa yine Allah, onu senin önüne getirir.” (Lokman, 16)

Bir haykırış… Bir silkiniş… Bir dokunuş… Bir bakış… Bir yakarış… Bir tebessüm… Bir teşebbüs… Bir adım… Bir şiir… Bir slogan… Bir selam… Bir sadaka… Bir sefer… Bir eylem… Bir amel… Bu yolda çok anlamlıdır…

Adım atmadan amaca ulaşamayız…

Başlamak için kurtarıcı beklememiz gerekmiyor… Bir yerlerden işaret, ilham almamız şart değil…

Yeterince dinledik, dinlendik, bilgilendik, bilinçlendik ve bilendik… Şimdi ihya, inşa, ıslah ve irşad zamanı…

Haydi başlayalım… Hep birlikte veya herkes kendi takatince… Mutlaka bir iş üzere olmalıyız…

Nereden, neye ve nasıl mı başlamalıyız?

Öncelikler fıkhımız neyi gerektiriyorsa… Anın vacibi neler içeriyorsa… Mevcut imkânlarımız neye elveriyorsa…

Ancak hemen şimdi, burada başlamalıyız… Start vermeliyiz…

Erteleme hastalığına düşmeden… Çünkü acelemiz var.

 Efendimiz (sav) buyuruyor:

“Gecenin zifiri karanlıklarına benzeyen fitneler ortaya çıkmadan (salih) ameller yapmakta acele ediniz.” (Müslim)

Can boğaza gelmeden…

Güneş batıdan doğmadan elimizi tez tutmalıyız…

Hemen başlayalım…

Alnımız secdeye değsin… Elimiz duaya dursun… Dilimizde istiaze ve besmele olsun…

Başlayalım ki izimiz olsun… Çığırımız olsun… Çağrımız olsun…

Tembellikle savaş zamanı… Gafletten sıyrılıp gayrete gelme vakti…

Başlamak için özgürlük, özgüven ve özveri lazım…

“İkra” ile başlayalım…

“La” ile başlayalım…

“Besmele” ile başlayalım…

İmanımızın önerdiği görevler her ne ise…

“Ey iman edenler!” ile başlayan buyruklar bize hangi sorumlulukları yüklüyor ise… Başlamak zorundayız…

Rahatımızı bozmak, risk almak durumundayız…

Her güne yeni bir eylem yüklemek duasıyla…

 

Kaynak: Milat Gazetesi 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —