Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Nevzat KAYA


Başka derdimiz yok, bize heykel lazım!

Yazarımız Nevzat Kaya'nın "yeni" yazısı...


Sahi Resullullah kalkıp şehirlerimize gelse, meydanlardaki devasa putları görse, okullarda, hastanelerde, devlet dairelerinde, kısaca kamunun yaşadığı tüm alanlarda yüzlerce, binlerce putlar görse ne derdi.

Bir takım özel günlerde insanların tören adı altında bu heykellerin önünde saygı duruşunda bulunduğunu, şiirler, methiyeler dizildiğini, bu beton yığınlarına manen iletilmek istenen mesajların özel defterlere yazıldığını, "sen olmasaydın biz olmazdık" kabilinden nutuklar, mersiyeler dizildiğini görse sizce bunlara ne derdi.

Allah aşkına tüm bunlar şirk değilse nedir?

Değil diyorsanız lütfen biri bize şirkin tanımını yapsın. Evet, bu şirkin ta kendisidir. Üstelik öyle küçük şirk ya da anlaşılmayacak kadar gizli bir şirk falan da değil. Bu şirkin en açığı olan büyük şirktir.

Bu konuya niçin mi girdim?

Malumunuz Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan Bey'in onca meydanlardaki heykeller yetmiyormuş gibi, yeni bir tören alanı için yeni heykeller inşa edeceği bilgisi gündemde dolaşıyor da onun için. Şimdilik durduruldu denilse de kamuoyuna bu yeni heykel meydanının maketi çoktan paylaşıldı bile.

Daha bir kaç sene önce Tayyip Bey'in, kendisi için balmumundan yapılan heykeline "bizim böyle bir derdimiz de anlayışımız da yoktur" deyip yapılan heykelin ortadan kaldırılmasını istediği düşüncesine bir mana veremeyip, CHP'nin bu ülkedeki tek mirası olan heykel zihniyetini, AK Parti seçmeninin oylarıyla o makama gelmiş birinin devam ettirmeye çalışması, herhalde kamuoyuna cevaplanması gereken önemli bir konudur diye düşünüyorum.

Böylesi bir garabeti aklı selim hiçbir Malatyalı içine sindiremez/sindirmemeli. Malatya halkı kimsenin ideolojik fantazilerini üzerinde gerçekleştireceği bir halk değildir. Lütfen bundan vazgeçin. Halkın faydasına olacak işleri önümüze getirin.

Çıplak heykelin hikayesi;

Malatya'da çıplak heykelin hikayesini bilmeyen yoktur. Ordu Evi'nin karşısında 1950'den önce CHP'nin tek parti döneminde yapılan, Atatürk'ün de omuz attığı bu anadan üryan çıplak genç adam heykelinin (af buyurun) önündeki şeysi önceleri ayan beyan ortadaymış.

Gelen geçenlerin, özellikle de kadınların büyük bir utançla ezile büzüle oradan geçerken lanet okuduğu böylesi bir zamanı da gördü Malatya insanı.

Sonra birileri bir gece o çıplak heykelin önündeki şeyi kırıp şeysiz bırakınca heykeli, failler bulunamamış ve bu konuyu da dönemin idarecileri kırılan şeyin üzerine bir yaprak koymakla bulmuşlar çözümünü. Bu yaprak bugün hala aynı yerde duruyor.

O gün bugündür resmi törenlerde bütün devlet erkanı, önü yaprakla örtülmüş bu heykelin önünde saygı duruşunda bulunur, mesaj yüklü özel defterler imzalanır, şiirler, mersiyeler okunur, böylece resmi bayramlarını bu çıplak heykelin önünde kutlarlar.

Maalesef bugüne kadar bu aymazlığı ortadan kaldırmak için bu konu o kadar gündem yapıldı ki, onca milletvekilleri, makam mevki sahibi kişiler, bu işten kendileri de rahatsız olmalarına rağmen bir türlü bu garabeti ortadan kaldıramadılar.

Selahattin Bey de heykelleri sever;

Atatürkçülerin heykelleri sevdiği gibi Başkan Selahattin Bey de heykelleri sever. Dini ritüelin yerine bir boşluğu doldurma ihtiyacından kaynaklanan heykellerle dolu meydanlar, Atatürkçülerin ideolojilerini tahkim edecek önemli görsel alanlarıdır. Bu yüzden nerede bir meydan bulsalar hemen oraya heykel dikerler.

Malatya'nın onca sorunları varken, yollar köstebek yuvasına dönmüşken, yakıt fiyatlarının tavan yapmasına rağmen trendi düşmeyen bir trafik kaosu halen devam ederken, kenar semtlerin yığınla alt yapı ve üst yapı sorunları varken, milyonlarca lirayı ancak CHP'li belediyelerden beklenecek böylesi bir çalışmaya israf edecek bir sorumsuzluğa kimsenin hakkı olamaz.

Üstelik yukarıda bahsettiğim gibi şirk dininin zahirinden başkaca bir mana ifade etmeyecek böyle bir çalışmanın getireceği vebal, bu projeyi yapan, destekleyen, göz yuman herkesin üzerinde olacağı bilinmeyecek bir durum değildir.

Şirk üzerine bir hatırlatma;

Bakın en basit şekilde anlatmaya çalışayım. Matematikte sıfır(0) her zaman yutan elamandır. Bir çarpı sıfır, sıfırdır. Bir milyon kere çarpı sıfır, yine sıfırdır. En büyük sayı çarpı sıfır, yine her zaman sıfırdır. Herhalde buna itiraz edecek kimse yoktur.

Şirk de böyledir. Bir salih amel çarpı şirk eşittir sıfırdır. Bir milyon kere salih amel çarpı şirk, yine sıfırdır. En büyük sayı kadar salih amel çarpı şirk, yine her zaman sıfırdır. Bu yüzden şirk, inanç dünyamızda her zaman yutan elaman olarak karşımızda durmaktadır.

Bir amelin Allah katında makbul olması ancak şirkin bulaşmadığı bir tevhid inancıyla mümkündür. Bu yüzden Yüce Kur'an "İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır." der. (En'am 82).

Bir de şu ayete bakın; "Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.” (Zümer:65)

Hal böyle iken sınırlarını ve çatışma alanlarını bilmeyenler, bugün İslam'ı ve şirki bir arada, iç içe karmaşık bir iman ve amel ile bizlere, neslimize sunuyorlar. Böylece helak yurduna giden yolları aşındırarak en sona doğru habersizce yürüyorlar/yürütülüyorlar.

Gerçek İslam, insanın başına bela açar. Elbette Allah’tan belamızı istemiyoruz ama şunu da bilmeliyiz ki, her şeyin azı kafi, İslam'ın azı ise kafi değildir. Bu iş aslına uygun bir şekilde ya tam olmalı ya da Allah'ın bize ihtiyacı olmadığının farkında olmalıyız.

Birileri bizleri kandırıyor. Çocuklarımıza şirki öğretiyorlar. Alıştıra alıştıra normalleştiriyorlar. Bunu yüzyıldır yaptılar/yapıyorlar. Üstelik bunların çoğunu müslümanım diyenlerin elleriyle yapıyorlar. Bunlar hem namaz kılıyorlar hem de bu şirk dininin ritüellerini belirli gün ve tarihlerde eksiksiz yerine getiriyorlar.

Tamam sistem, düzen, kanun, nizam böyle emrediyor. Bir çok müslüman bu ayrıntıyı belki biliyordur ama bu gücü aşan bir durum derseniz, bunu kabul ediyorum. Nihayetinde Allah kalplere bakar ve hükmünü de ona göre verir. Fakat hiç bir mecburiyet yokken heykel sevdasına düşenlerin amaç ve niyetlerinin de bize verdiği bir mesaj vardır herhalde.

Artık bu çağdaş devrim yobazları öğretilerinden vazgeçsinler. Kimsenin inancı, fikri, ideolojisi bizi ilgilendirmez. Bizi ilgilendiren bu ülkenin ve bu şehrin insanlarına hizmet etmeleridir. Büyük sorunlarımız var. Bu sorunları çözüm noktasında verilen yetki ve iradeyi iyi kullansınlar başka da hacet istemeyiz. 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR