Ey insanlar! Bakın biz sizi, bir erkekten ve bir kadından yarattık. Sizi birbirinizi tanıyasınız diye, milletlere ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz Allah katında en takvalı, şerefli ve itibarlı olanınız, yaşantısını, yolunu, yordamını Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışanlarınızdır. Çünkü Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır. (Hucurat, 13)
Kadim bir ahlâkî sözcük olan Kerim kelimesi, Mekke Cahiliyesinde, en yüksek değer ifade kelimelerden biri idi. Ana hatları ile doğuştan asalet ile eli açıklık olarak anlaşılıyordu. Âmâ İslâm'dan önce hiç kimse, asaleti, Allah korkusu ile tanımlamayı düşünmüyordu. Korku hissinin, cezalandırma korkusundan çok daha fazla şeyler ima ettiğini akıldan çıkarmamak gerekir. Bir insanın gerçekten asil (kerim) yapı ve şahsiyette oluşunun kanıtı, dünyevi konulardaki cesaretinde aranmamalıdır.
Gerçek kerim, elindeki bütün imkânı, aklına estikçe ve düşünmeksizin çarçur etmeye cesaret eden kişi değildir. Gerçek kerim, Son saati yaklaşan hesap gününü her zaman aklında tutarak büyük bir ahlaki dürüstlük içerisinde hayatını devam ettiren kişidir. Rabbimizin, Hucurat suresinde, kerim kelimesini, Allah’tan samimiyetle korkma, sakınma anlamındaki TAKVA kavramı ile tanımlayışı son derece önemlidir. Takva ve ittikâ kelimeleri Ve-Kâ
fiilinin mastarı olan vikâye den gelmektedir. Ve-Kâ fiilinin değişik mastarları da vardır.
Bu mastarların hepsi: bir şeyi muhafaza etmek, eziyetten korumak, himâye etmek, zarar verecek şeyden onu sakınmak, ondan çekinmek bir şeyi başka bir şeyle, bir tehlikeye karşı korumaya almak manalarını taşırlar.
İttikâ ve onun ismi olan takva, lügat itibariyle, kuvvetli bir himayeye girmek, korunmak, kendini muhafaza altına almak demektir. müttakî ismi ise takva’nın ismi fâili olup, takva ile muttasıf olan kimse anlamına gelmektedir.
Bu, kendisinde şek ve şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır. (Bakara, 2)
Hz. Ömer (r.a), Übeyy İbn Kâb’a takva nedir? Diye sorduğunda Übeyy Dikenli yolda hiç yürümedin mi? dedi. Hz. Ömer: Yürüdüm! Deyince Übeyy o zaman ne yaptın? Dedi. Paçalarımı sıvayıp gayret sarfettim cevabını aldıktan sonra İşte takva budur dedi.
Kur’an-ı Kerim’de takva, ittika ve vikaye mastar ve isimleri, iki yüz elli sekiz (258)ayette geçmektedir. Bu rakam Kur’an’ın takvaya verdiği önemi göstermektedir. İttikâ; seninle korktuğun şey arasına, seni koruyacak bir engeli koymandır. Kısaca ittika bir şey vasıtasıyla kendini savunmadır. Allah korkusu, ancak, Allah'ın hesap gününün sahibi olarak kabul edildiği tevhid inancına göre bir ahlak kaidesi halini alabilir. Kur'an'ın bakış açısına göre, insanın hayattaki temel tavrı, kendini bırakma şeklindeki keyfe düşkünlük değil, yaklaşan hesap gününü çok iyi bilmekten doğan mutlak samimiyettir.