Günahların derinliklerinde mutluluk arayanlara sorulsa: “Mümin değil misin ki, Allah'ın sevmediği şeyleri seviyor, istemediği işleri yapıyorsun? Bilmiyor musun ki, Allah, ‘İnsanlardan öyleleri var ki, Allah’tan başka şeyleri O’na eş tutuyor ve onları Allah'ı sever gibi seviyorlar.’ (2/Bakara, 165) buyuruyor.”
Sevgi bir tohumdur; hangi toprağa düştüğü, niçin ekildiği önemlidir. Sevgi bir duygudur; nasıl hissedildiği ve neyi etkilediği dikkate alınmalıdır. Aynı zamanda muhabbet, kiminle kurulduğu açısından da değerlidir. Sevmek, muhatabın değerlerini ve konumunu kabul etmektir.
Sevgi, Yaratan’ın bütün varlığa ikram ettiği en güzel değerlerden biridir. Sevgi, yöneldiği şeyden değer kazanır. Herkes bir şeyleri sever; sevmek ve sevilmek, insanın temel ihtiyaçlarındandır. Sevgi, insanın dostu olduğu gibi, düşmanı da olabilir. Eğer insan, neyi, nasıl ve niçin seveceğini Kur'an-ı Kerim’in ayetlerinden öğrenirse, sevginin dostluğunu görür. Öncelikle Allah’ını ve Resul’ünü sevmekle sorumlu olan insan, sevdikleri veya nefret ettikleri üzerinden hesap verecektir.
Allah’ı seven, küfre, şirke, riyaya, fısk ve harama razı olmaz. İslam’ın sevgiye çizdiği ölçüden yüz çevirenlere uyarısı nettir: “Yakında Allah, öyle bir grup ortaya çıkaracak ki, Allah onları sevdiği gibi, onlar da O’nu severler.” (5/Mâide, 54) Buradan anlaşılmaktadır ki, Yüce Allah’ın kuluna muhabbeti, onu nimetlerle donatmasıdır; kulun O’nu sevmesi ise, O’nun katından kurtuluşu istemesidir.
Allah'a iman, O’nun hükümlerini sevmektir. “... Allah size imanı sevdirdi.” (49/Hucurât, 7) Sevmek, razı olmaktır. Razı olan, rızaya uygun hareket eder. Bu nedenle mümin bir insan, Allah'ın sevgisini kaybettirecek her şeyden uzak durur. Hiçbir şey, Allah’ın sevgisinden ve O’na güvenmekten daha değerli değildir.
Kendini Müslüman olarak tanımlayan ama davranışları günaha hatta küfre bulaşmış olan kişiler üzerinden düşünelim. Bir kısım insanlar, Allah’tan daha çok sevdikleri şeyler vardır: Parayı sever, faize razıdır; menfaati sever, adaletsizliğe razıdır; gösterişi sever, riyaya razıdır; kötülüğü sever, zulme razıdır; dünyayı sever, zevke sefaya razıdır. Liste uzayıp gider. Eğer bir şey, Allah'ın sevmediği ve insan davranışlarında kalıcı olarak var olmasını istemediği bir şeyse, bu yanlıştan uzak durmak gerekir. Sevginin sınırının da Allah'ın izni kadar olduğunu unutmamak önemlidir. Fazlasını istemek, Rabbin emrine isyandır.
Sevgide ölçüyü kaçırmak, insan için aklını yitirmek kadar olumsuz sonuçlar doğurabilir. Kalbin Rahman’a teslimiyeti huzura kavuşturur. Rahman’ın rızasının dışında oluşan her sevgi sahibinin durumu, düşman istilasına uğramış bir ülke gibidir; hiçbir köşesinde huzur yoktur. İman izzetine aykırı düşen bir sevgi, müminleri küfrün karanlıklarına sürükler.
İnsanlar sevdikleri şeyler için hazırlık yapar, bunu hem fiili hem de sözlü olarak gösterirler. Allah’ı sevenlerin hayatında, nefsinde, neslinde, evinde, sokağında, idaresinde, adaletinde, paylaşımında, yaşamında ve ölümünde Allah'ın razı olduğu sözler ve davranışlar gelişir. Sevdiğine değer vererek yapılan güzel işler, muhabbeti güçlendirir. İmanı gereği her halini Allah'a olan sevgisine şahit tutan nice can, Rahim olan Allah'ın ödülüyle buluşacaklardır.