Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Nezir ERGENÇ


ALLAH PEYGAMBERİ VE ONUNLA BİRLİKTE OLAN HER ŞEYİ KORUMUŞTUR; YANİ DİNİ KORUMUŞTUR

Nezir Ergenç'in yeni yazısı;


A Hoca dedi ki: Hz. Peygamberi yalancılardan, abartıcılardan, hayalcilerden korumaya çalışıyorum; bu sebeple “hadis” denilen rivayetleri Kur’an’a arz ediyorum.

B Hoca dedi ki: Peygamberi korumana gerek yok; zira Allah O’nu zaten korumuştur. Nitekim Hıcr suresi 9. ayette:  Şüphesiz Zikr’i biz indirdik; O’nu (kendisine Zikir indirileni) korumak da bize düşer, buyurulmaktadır.

A Hoca dedi ki: Burada geçen “ezzikr” Kur’andır; dolayısıyla korunan da Kur’an’dır, Hadisler değil.

B Hoca dedi ki: Evet, neredeyse icma düzeyinde tefsircinin de dediği gibi buradaki Ezzikir’den maksat Kur'an'dır. Ancak ayetin ikinci kısmında yani vavdan sonra gelen cümlede “ve inna lehu lehafızun”  ad geçen “lehu”  ifadesindeki “hu” zamiri mantık, delil ve konu bağlamında Hz. Peygambere aittir. Çünkü konunun başlangıç ayeti olan 6. Ayette “ey kendisine Zikir indirildiğini söyleyen kişi; kesinlikle sen mecnunsun” itirazı vardır. Yani diyorlar ki Müşrikler, ey kendisine Kur’an indirildiğini söyleyen Muhammed! Sen cin çarpmış yani hayal gören, zihni bulanık; cinlerin söylediklerini tekrarlayan vehim sahibi birisin. Söylediklerinin doğru olma imkânı yok; aklını yitirmiş birisin…

9. ayet bu karşı söyleme yani iki konuya iki cevabı ihtiva eder; bir, evet indirilen Zikir yani Kur’an bir gerçektir ve Onu ben (Allah) indirmiştir. İki, sizin mecnun- deli, akılsız-  dediğiniz kişi ise tümüyle benim muhafazamda; O’nu cinlerden, şeytandan, vehimden; ayetlere önünden, arkasından, kendinden bir şey katmaya karşı Onu koruyacak olan da benim. Keza; O’nu her türlü iftiradan, günahtan, suçtan; ve hatta fiziki, ruhi nakısalardan- çirkinlik, aptallık gibi - da ben korurum.

Dolayısıyla tarihi bir şahsiyet olarak Hz. Peygamber adıyla, sanıyla- siret- korunduğu gibi yaşadığı coğrafya, iklim, birlikte olduğu toplum ve sosyolojisiyle, arkadaşları, eşleri, çocukları, evi, mescidi, yatağı vs. bütün yaşantısıyla korunmuş bir halde kendinden sonraki dönemlere ve insanlara aktarılmıştır. İndirilen zikir olan Kur’an dahi bu korunma programının bir parçasıdır. Kur’an tek başına korunan bir kitap değil; coğrafyası, iklimi, sosyolojisi, psikolojisi, tarihi, felsefesi ve sairesiyle birlikte korunarak zamanın akışına bırakılmıştır.
Müslümanlara bugün için düşen görev ise; sağdan, soldan, önden, arkadan bulaşan kimi kirleri, bulaşıkları temizlemek olmalıdır; asıl değil cürufları temizlenip atılmalı. Peygamberi temize çıkaralım derken yapılan en büyük hata Kur’an’ı sadece bir metin olarak yalnızlaştırıp- ki Kur’an bundan şikâyet etmişti: ve elçi dedi ki: 'Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.' Boşlukta bir kitaba indirgemek şeklinde olmuştur.
Kur’an’ı mehcur kılmanın en etkili yollarından birisi de onu kendisine indirilen elçiden, coğrafyasından, dilinden, tarihinden, sosyal ve psikolojik ortamından koparıp salt bir metin düzeyine düşürmektir.

Bu tartışma böyle sürüp gitti. Ne trajik bir durumdur ki hocalar, ilim adamları, mütefekkirler söz konusu Kur’an ayetleri olunca ihtilaftan kurtulamıyorlar. Ayetler her biri için diğerini yaralayan, sakat bırakan ve hatta öldüren kılıçlara dönüşüyor. Hâlbuki tam tersi olması gerekmez mi; yani birleştiren, bütünleştiren, aynı hedef ve gayeye sevk ettiren olmalı değil mi?

Kur’an dinin mihverinde dururken onu çevreleyen elçinin sireti, ashabın fehmi; dil, hikmet, gelenek, felsefe, tabiat … ile birlikte bir Din bütünlüğü perspektifine sahip bugüne, bugünün dünyasına söyleyeceklerimiz olmalı değil mi?

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR