“Aileyi korumak fethimizdir “çalışmamız dahilinde gerçekleştirdiğimiz programlar zincirine Mehmet Akif Ersoy ‘un ölüm yıldönümünde onu yetiştiren aileyi anlatmak, anlamak şüphesiz aile kalemize koyacağımız önemli bir tuğla olmuştur.
Gerek şairliği gerekse ahlakıyla bu derecede mükemmel olan birinin bu başarısı yalnızca şahsi çabasıyla ilgili olamazdı. Daha önemli sebepler olmalıydı.
Programa iştirak eden değerli yazarlarımızdan Mustafa Özçelik Akif ‘in ailesine dair çok güzel anekdotlar paylaştı.
Bu mükemmel insanın her haliyle aramızda yaşama sebebi neydi?
Bu sorunun cevabını Mithat Cemal’in kitabından alıntıyla. “Mehmet Akif Ersoy-Hayatı-Seciyesi-Sanatı” adını taşıyan bu kitabın “Akif’in seciyesi” bölümünde yazar bu sebepleri şöyle açıklamaktaydı: “Kur ’anlı ev, pehlivanlı mahalle ve rasathaneli mektep.” Demek ki Akif’in böylesi bir insan olmasında üç mekân önem taşımaktaydı. Bunlardan ilki dini hayatın samimi şekilde yaşandığı bir aile- ev ortamı, ikincisi yazarın “pehlivanlı” olarak nitelediği ama daha geniş bakıldığında evin değerleriyle bütünleşen sokak ve mahalle, üçüncüsü ise ilim ve fen eğitimini çok iyi şekilde veren okul. İşte Akif, bu üç çevreden aldıklarını şahsi çabasıyla daha da geliştirmiş bir örnek insandı. Başka bir deyişle bu üç mekan, Akif’i Akif yapan mekanlardı.
Bu üç çevrenin üçü de önemliydi elbette ama asıl payı muhakkak ki eve vermek gerekir. Çünkü ev aile demektir ve her çocuk ilk telkinlerini burada alır, şahsiyetini burada oluşturur.
Şüphesiz ki ev, bir yapı, bina olmanın ötesinde bir mekândır ve orayı anlamlı kılan içinde yaşayan fertlerdir.
Akif’in babası oldukça dindar bir şahsiyettir. Ama bu durumu taklidî bir imana dayalı olmayıp bizzat ahlâk, prensip ve samimiyet olarak yaşadığı bir haldir.
Annesine gelince, ona da yakından baktığımızda benzer özellikleri görürüz. Damadı Ömer Rıza Doğrul, onun yakın plan fotoğrafını şöyle anlatır: “Tam manasıyla bir İslâm/Türk kadını idi, sağlam bünyeli, sağlam seciyeli, anlayışlı, tecrübeli ve derin görüşlü bir kadındı. İtikadı tam bir müslümandı. Beş vakit namazını ihmal etmez, ibadetlerinden haz duyar, inançlarını yaşar, feragat ruhunu canlandırır, iyilik etmek için koşmaktan bahtiyarlık duyan ince ve yüksek ruhlu bir insandı.”
Babanın bugün de imrenerek bakacağımız bir başka özelliği ise çocuklarıyla çok yakından ilgilenmesidir. Bir baba düşünün. Çocuklarını her sabah erkenden kaldırıp, banyolarını yaptırıyor, elbiselerini giydiriyor, kahvaltılarını yedirip okullarına öyle gönderiyor. Son derece müşfik ama bir o kadar da disiplinli davranıyor. Terbiye meselesinde dayağa, şiddete asla yer vermiyor, her şeyi iletişimle halletmeye çalışıyor. Diğer yandan mesela onları o küçük yaşlarda camiye alıştırmak için peşinden camiye götürüyor. Annenin de babadan bu manada çok farkı yok. Alnı secdeden kalkmayan bir kadın olarak çocuklarını milli manevi değerler noktasında hem sözleri hem de örneklik teşkil edecek davranışlarıyla onlara rol-model olan bir anne portesi taşıyor. İşte onun inançlarındaki bu son derece samimi, ihlâslı tavrı Akif’in şahsiyet oluşumunda oldukça etkili olmuş görünmektedir. Emine Şerife Hanım, çocuğuna kazandırdığı hassasiyetlerle muhtemelen onun şairliği üzerinde de etkili olmuşa benzemektedir. Nitekim oğlunun ilk şiir denemelerini dinleyip onu takdir ve teşvik eden bir anne tutumu sergilediğini biliyoruz.
Nitekim Akif bu huzurlu mutlu ortamı bir şiirinde “Çocukluğumda, evet bahtiyar idim cidden/Harim-i ailemin farkı yoktur cennetten” şeklinde anlatacaktır. Böylesi bir aile ortamında yetişmek Akif’in şiirlerinde de aileye dair önemli söyleyişlerin yer almasına da sebep olmuştur Akif, bu yüzden aileyi toplumun temel direği güvencesi olarak görür.
Sonuç olarak söyleyecek olursak; Mehmet Akif’i böylesine önemli bir şahsiyet yapan, karakterini inşa eden, kısacası Akif’i Akif yapan en etkili kurum ailesi yani annesi ve babası olmuştur. O yüzden Akif’i yetiştiren bu ailenin özelikleri bugünkü anne babalara da örneklik teşkil edecek nitelikler taşımaktadır.
Programa iştirak eden yazar Şakir Kurtulmuş, aile içinde çocukluk devresine dikkat çekerken, en büyük izlerin bu dönemde oluştuğu yineledik. Şakir hocamın bir şiiriyle o günlere özlemi yürekçe hissedelim.
Çıksam basamakları emekleyerek
Varsam yeniden
Çocukluğumu yaşasam...
Yaşasam
Yeniden
Çocukluğumu
Geri dönme ihtimali olmayan
Bir fotoğraf karesinin içinde
Hapsolmuş çocukluğumu
Yaşasam…
Çocukların torbalarına bak
…
Yazar Özcan Ünlü ‘de aile içinde yaşanmışlıkların; insanın toplumsal duyarlılığı ve toplum içinde varoluşundaki etkisine dikkat çekerek, güzel şiirleriyle anne fedakarlığına zarif kelimeler yükledi.
Sen üzülme dedi annem el fettah çek yüz kere
İnsan dedi kaybolunca kendi evreninde
Ne asansör işe yarar evladım ne vinç ne füze
İnsanın içinde bir merdiven var
Sen şairsin dedi görebilirsin insanın içinde
Kuşlar var sen bilirsin sevmeyi el fettah çek yüz kere
Sonra birdenbire duvarda asılı o simli seccade
Kaybolunca annem gecikti bir hikmet mucibince
Çok üzüldüm parmağım suyu eşeledi
Hastane odasında öylece donakalmış gözlerim
Bir serum müddetince kıvrılıp tekrarladım
El fettah el fettah el fettah
Sonra incinmek istemedim tabi dinledim annemi
Nefesine ayna tutup dinledim göğsündeki hırıltıyı
Herkes bilsin istedim sürekli tekrarlanan
En güzel şiirdir annelerin nefesi
...
Son olarak özel eğitim ve rehberlik hizmetleri genel müdürü Mehmet Nezir Gül hocamız da günümüz Akif ‘leri için ailelere düşen görevlerden bahsetti.
Potansiyeli yüksek çocukların ilgi ve yeteneklerine göre yetiştirmek gerekir. Mehmet Akif ‘e sunulan imkanları, günümüz şartlarında belki daha fazlasını da sunmak mümkündür çocuklara.
Zemin oluşturmak en başta ailenin görevidir.
Bu konuşmaların eşiğinde Akifleri yetiştiren aile olmak gayreti kuşandık. Kutlu bir eylemdi aileye dair yapılan her şey vesselam.
Kaynak: Milat Gazetesi