Bazısının zannettiği gibi münafık, Müslüman değildir. Ve hiçbir zaman da olamaz. O küfrünü pis emellerini gerçekleştirmek için gizleyen adi bir imansızdır. Müslüman gözükür fakat Yahudilerle ve Hristiyanlarla iş tutar, onlarla beraberdir. Bunlar tarihin her döneminde ortaya çıkmış büyük fitnelere, katliam ve savaşlara sebebiyet vermişlerdir. Onlar Allah’a ve insanlık değerlerine savaş açan güç odaklarının yanında durarak çıkar ve menfaatleri doğrultusunda hareket etmişlerdir. Tıpkı günümüzde olduğu gibi.
Bu hiç mi hiç dürüst olmayan, renkten renge giren, takla üstüne takla atan, iki de bir kabuk değiştiren, kendilerini doğruluk timsali olarak gösteren kötü niyetli, çok yüzlü kişiler, dürüst olan İslam dininin hakiki uyanları olarak kendilerini göstermekte ve Müslümanlar arasında çok rahat bir şekilde hilekarca, kurnazca davranışlarını yaşayabilmektedirler.
Ne yazık ki, dine saygılı Müslümanlar da bu insanların kusurlarını görmemezlikten gelmeyi erdemli bir davranış olarak görme gafletine düşmektedirler.
Neticede koyun postuna bürünmüş kurtlar, istedikleri kötü emellerini rahatça gerçekleştirebilmektedirler. Bugün bölgemizin düştüğü durum ve Filistinli mazlumların ahvali ortadadır. Küfür cephesinin en büyük saç ayağı işte bu tür yapılar ve anlayışlardır.
Bunlar İslami referansları kendi kişisel kabahatlerini örtbas etmek için kullanır. Bunlar sinsi karakterli, dini bir geçim kaynağı, saltanatlarını sürdürmek için basamak olarak kullanırlar. Haliyle bunlar Kur’an ve Sünnet Müslümanları olamaz. Kur’an ve peygamber Müslümanlığında böyle bir şey yok. Gerçek inananlar ile, inancını geçim sebebi yapanlar aynı değillerdir. Günümüzde sarık, takke görünümlü olanların ne tür entrikalar çevirerek paralarına para kattıklarını ve her şeyi gördükleri yerde midelerine indirdiklerine şahit olmaktayız.
Din kisvesi altında ne tür ticaret merkezleri kurduklarını görmekteyiz.
Dünya hırsı ile bütünleşen bir beyin yanı başındaki vahşeti ve kanı göremez.
İslam’dan ve insanlıktan kopuş her şeyde körlüğü getirir.
Bu körlük başta beyinde, gözde, kalpte, kulakta ve vücudun diğer bütün azalarında olur.
Dün olduğu gibi bugün de Dünya’nın bir çok ülkesinde dini istismar ederek mazlumların kanı üzerinde yüzen siyasiler var.
Bir de bu siyasilerin etrafında pervane olan deyyus, fırıldak, ikiyüzlü ehli nifak, araya muhterem dini kişilikleri tavassut ettiren bürokrat bir sürü zevat ve en küçük dünyevi işini yaptırmak için bütün kutsallıklarda (dikkat et kumsallık demiyorum) bin türlü takla atan inançlı görünümlü mahlukatı görememezlikten gelemiyor insan..
Hazret-i peygamberin şu hadisi çok dikkat çekicidir: “Bir gün gelecek, Müslümanlar! Çok görkemli mescitler! yapacaklardır. Namaz vaktinde ezan okunduğu zaman o mescitler namaz kılmak için gelenlerle dolacaktır. Fakat Allah’a yemin ederim ki; onların içinde tek bir Müslüman da yoktur.”
Hey gidi dünya hey!..
Nereye gidiyorsun?
Tersine mi dönüyorsun?
Hortumcuların vatanseverlik kisvesine bürünmeleri,
Önüne gelenin şeyhlik iddiası ve milyon dolar servetler,
Zorbaların masumane çıkışları, timsah gözyaşları,
Firavunların ise, hep barış iddiasında bulunmaları,
Yalancı, üçkağıtçı ve dolandırıcıların, memleketin en dürüst insanlarının kendileri olduklarından dem vurmaları ve en üst kademelere yuvarlanmaları.
Müslümanlıktan zerre kadar nasibini almamışların, en hakiki dindar olarak görünmeye çalışmaları ve dini kendi tekellerine almaları gibi vahim durumlar bugün bizi perişan hale getiren durumlar hep bu tip insanlar sayesinde.
İşte o dinsiz ve münafık olan kötüler dört koldan saldırıya geçerek kendi yapmış oldukları en büyük istismarı ehli imana mal ederek dindarları, dini ve ilmi kendilerine şahsi menfaat temin etmekle itham edip, suçluyorlar.
Eğer bugün o ehli ilim ve dindarlar böyle bir yanlışlığa taraf değillerse ve bu yanlışlığı yapmıyorlar ise, bu durumu davranışlarıyla gösterip, ispatlamaları ve kötüleri yalanlayıp susturmaları gerekir.
Onlara karşı berrak ve net olan Kuran’i mesajı ortaya çıkarmalı. Toplumlara hurafeler, fıkra, masal, hikâye yerine din olarak Kuran’ı götürmeli, Kur’an’ı anlatma, anlama noktasında gayret serf etmeliler.
Yok eğer yapamıyorlarsa, demek ki iyiler kötülerin eline kendilerini vursunlar diye ciddi bir silah vermişlerdir.
Düzeltiyoruz!
Hiçbir hakiki Müslüman, dinini beş paraya satmaz. İnancını alay konusu etmez. Vahşete ve katliamlara çanak tutmaz. Mazlumların, ezilmişlerin, mahrumların imdadına koşar.
Din ile dünya avına çıkmaz. Hakkı üzmez, hakikati daraltmaz. Zira hakikati daraltanlar büyük bir vebal altındadır.
Bugün dünyadaki bu türden davranışları sergileyen nice yapı var. Bu yapılar sebebiyle dünya bir kaos ortamına, bilinmezliğe doğru sürüklenip gidiyor.
Bu tür davranışlarda bulunanlara karşı tedbirli olmak en akıllı davranıştır. Çünkü bu türdeki yanlış davranışların zararları hem insanlık ailesine, ahlaki değerlere, dini değerlere, tabiatımıza, hayvanlarımıza ve dünya üzerindeki canlı cansız her şeyedir.
Kimsenin “Hakkı” üzmeye ve kötüleri üste dizmeye, vahşi canavarlara alkış tutmaya hakkı yoktur. Varsa da biz uyarıyoruz gerisi onlara kalmış bir şey.
Çünkü “Hakkın hatırı alidir, (yüksektir) hiçbir hatıra feda edilmez.”
Nerede
Çok aşırı bir dürüst görürseniz Mihenk taşınız Vahiy olsun(!)
Çok aşırı bir titiz(!)
Çok aşırı bir namuslu(!)
Çok aşırı bir seven ve de
Çok aşırı bir dindar(!) görürseniz hemen şüphelenebilirsiniz. Bu konu da direk Allah’la bağlantı kurup (Kur’an) o size haber vermiş zaten...
Çünkü, dinde aşırılık yoktur.
Dinin müntesiplerinde de olmamalıdır.
Zaten özellikle bu zamanda, zalim başına adalet külahını takmış, zulmünü o külah altında daha kolay ve tepkisiz icra ettiği de ayrı bir gerçektir.
Bakınız burnumuzun dibinde siyonist yahudilerin yaptıklarını bütün bir dünya sessiz ve sedasız bir şekilde seyrediyor.
Yıllardır bunlara karşı dönüp dolaşıp her daim uyanık olmalıyız demekten öteye geçemiyoruz. Oysaki insanlık adına bir şeylerin yapılması bir mesafenin kat edilmesi gerekmiyor mu?
Bizi gerileten bu tür anlayışlara karşı tavrımız neden kesin ve net değildir. Bizler neden kendini geliştirme ve anlayışlarımızı değiştirmeye yönelik bir çabanın içine girmiyoruz...
Bakınız bu anlayışa sahip kötü karakterli insanların son yaşanan vahim ve vahşi katliamlar karşısında nasıl tavır aldıklarını, hak batıl mücadelesinde hangi saflarda yer aldıklarını görüyoruz.
Çocuklar öldürülüp, kadınlar işkence ve tecavüze uğrarken nasıl da keyif üstüne keyif çattıklarını o dini bütün zevatları mızı hep birlikte gördük ve görmeye de devam ediyoruz.
Basiret temennisiyle!..