Birliktelikten kasıt, bireyken ?Vasat Ümmet ?olmaktır. Vasat Ümmet kavramı hem ?Vasat? hem de ?Ümmet? tanımlamasıyla anlaşılacağı için vasat olmayı sağlayan duruşu da ?vasatilik? veya ?vasat duruş? olarak anlamlandırmak mümkündür.
Allah´ın Kitabı bir bütün halinde anlaşılıp uyulduğunda Müslüman kişilikte oluşan duruş ?Vasat Duruş?tur.
Ümm/ana, merkez anlamına gelen Ümmet de insanlık için vasatın ve adaletin şahidi olarak örnek tanıklıklarla görevli bir topluluktur.
Hayatın her alanında vasat duruşlar gerçekleştirerek İslami endişelerle topluluk söz konusu olduğunda şekillenen yapının adı Vasat Ümmet´tir. Allah Teala da zaten Müslüman topluluğa bu adı vermektedir. Ümm , ümmi ve imam kelimeleri aynı kökten türeyerek bize: bir fiili yapmaya niyet etmek, bir şeyi hedef almak, şehre ait olmak, bir topluluğun önünde olmak, bir şeyi sevk ve idare etmek ve ana olmak yani fikir üretmek de dahil bir şehirli (ümmi) donanımıyla üreterek öne geçmek, öncüler olmak? Bir annenin evlat doğurması misali farklı fikirler üreterek sözün tamamına ulaşmayı ve en iyisine uymayı hedeflemek açılımları sağlamaktadır.
Sözün tamamı bütüncül bakmayı, bütüncül yaklaşmayı sembolize emektedir.
Peki, vasat olamamayı nasıl izah edeceğiz? Değişik bir ifadeyle, ?Vasat Ümmet ? şeklindeki birliktelikleri ortaya çıkaramamayı nasıl izah edeceğiz?
Vasat olamamak uçlarda gezinmektir. İfrat ve tefrit arasında savrulmak. Kitab´a ifrat ve tefrit bakış açısıyla bakarak sapmak. Kitabı bir bütün olarak değil de, kendince önemli ve öncelikli parçalara ayırarak kitabın bazı kısımları üzerinden, bazı ayetler üzerinden savrulmak? Savrulurken de birliktelik hali üzerinde olduğunu sanmak, ?Kurtulan Fırka? vehminde olmak? Kendisi kurtuluşu bulmuşken diğerlerinin yoldan çıktığını sanmak?
Birliktelik oluşturmanın Kur´an´a yaklaşımla doğrudan alakalı olduğunu ayrıca belirtmeye gerek var mıdır? Bütüncül veya parçacı yaklaşımların sonuca doğrudan etki ettiğini söyleyebiliriz mesela!
Bir bütün halinde Kitab´a sarılmak aynı zamanda Kitab´ın tamamına sarılmayı da ifade ettiğinden savrulma kontrol altına alınmış olmaktadır.
?Kendi dinlerini şialara/fırkalara ayıran ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her hizip kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır. ?(Rum-32)
Dinde ayrılığa, tefrikaya düşmek hizipleşme getirdi, her hizip kendi yanındakilerle sevinerek böbürlendi. Yani bu hal üzereyken en doğru yolda olduğunu savundu. Vasat olmaktan savrulurken kendisini hak üzere sandı. Ya bir uçta şiddetti yükseltti veya diğer uçta onursuzlaştı. Lakin kendini doğru yol üzere sandı?
Vasat Ümmet´in dinamiklerinden Vasat Duruş bu yüzden ziyadesiyle önem arz etmektedir.
Vasat Duruş´u ayrıntılı bilinmek, vasat olmayı tanımlamak gerekmektedir.
Vasat: İki eşit tarafı olan şeyin ortası, ortanca, orta yol, dengeli, makul, adil, insaflı, hayırlı?
Orta yerde, adil ve görünür?
Görünür olanın gizlisi saklısı olmaz. Görünürde olan şeffaftır, hesap verilebilir pratikleri vardır? Hakkında polemik oluşturulamaz, üzerinden kapalı kapılar arkasından hesap-kitap yapılamaz.
Duruşuyla vasat olarak orta yerde ve görünür olmak kendiliğinden güven sağlar, şahitliği de kabul görür.
Vasat kavramını açmaya devam etmeliyiz.
Türemiş halleriyle: ´vasit´: şerefli, soylu anlamlarına gelmektedir. Filan adam kavmi içinde ´vasit´ dendiğinde; onun soy olarak kavminin en üstünü, şeref olarak ta en şereflisi olduğu anlaşılır. ´vasût´: güneşin gökyüzünü ortalaması, ´vâsita´: gerdanlığın ortasındaki değerli taş, ´vesâta´ arabuluculuk, ´mütevassıt´: ortada, merkezi anlamlarında kullanılır?
?İçinizden hayra çağıran, ma´rufu emredip münkeri meneden bir ümmet bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.? (Âl-i İmran, 3/104)
?Siz, insanlık için ortaya çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. Ma´rufu emreder, münkerden sakındırır ve Allah´a iman edersiniz.? (Âl-i İmran, 3/110)
Vasatlık veya vasatilik günümüz kavramlarıyla ?nötr? olma ve nötr kalma anlamındadır. Kimya ilminde, nötr 1´ den 14´e dizilen sayılar göstergesinde 7 noktasında kalmadır. Bu çizelgenin bir tarafı git gide asiditeye diğer tarafı git gide bazik hale doğrudur. Nötr manasında vasatlık ifrat ve tefrit uçlarına meyletmeden dengede, orta yerde kalmak. Değerler temelli kendinden taraf olmak. Kendinden uzaktakilerin tarafında yer almamak. Akıllı/makul, adil, hayırlı kalmak. Zira kendinden uzaklara taraf olunca vasatilik kaybolur. Nötr olmayan adil de olamaz.
Yineleyecek olursak vasatilik kendini var eden değerlere taraf olmaktır. Daha geniş bir ifadeyle değerlere taraf olmaktır. Konumlanırken nerede olması gerektiğini bilmek? Bir duruş sahibi olmak. Dururken de değerleri (kıymetleri) değerli kılarak duruşu devam ettirmek.
Birey olarak duruş sahibi olmak, toplum (ümmet) olarak duruş sergilemek.
"Böylece sizi vasat bir ümmet kıldık ki, insanlara karşı şahitler olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun?" (Bakara, 2/143)
Vasat duruş çok net tanımlanmıştır: İnsanlara karşı şahitlik etmek, insanlar nezdinde güvenilir ve adil şahitler olmak için değerler üzerinden merkezi nötr halini korumak?
Bir yerde Müslümanların şahitlikleri sorgulanıyorsa, temelindeki vasatlıktan kopuşları akla gelmelidir.
Yinelemek amacıyla, ?Vasat Ümmet? kavaramı İslami birlikteliğin Kur´an´daki adıdır. Amaçlar doğrultusunda iş bölümü yaparak topluluk, yani ümmet olmaktır.
Günümüzde, Müslümanların temsil ve insanlığa şahitliklerinde ciddi sorunlar yaşandığından ?değerler temelli vasat duruş? öne çıkartıldı.
Erdemli olmak erdem benzeri değerlerin toplamıyla kemal bulan bir haldir ve insanlara şahit olan vasat ümmetin erdemli beraberlik neticesinde ortaya çıktığı da açıktır.
Vasatlık, nötr tanımlamasıyla, merkezde olabilmektir. Merkezde konum alarak insanlar için adaleti sağlamak. Olayların, fikirlerin, durumların en merkezinde bulunmak? Merkezde olunca da tüm insanlık için belirleyici kalabilmek. Böylece adil olmak. Adil şahitler ancak evrensel hakkı ayakta tutabilirler. Hakkın evrensel ölçekte ayakta tutulması çabası da Kur´an´daki şahitlikle ve derken vasat birey ve ümmet olmayla yakından ilintilidir.
?Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah´tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide, 5/8)
?Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer dilinizi eğer- bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisa, 4/135)
Yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığı üzere, bir tavır veya tutumun kabul edilebilirlik ölçütlerinden en önemlisi insanı ve insanlığı öncelemesidir. Zira adalet de taraflardan her tarafa eşit mesafede durarak bakmak ve karar vermektir. ??Allah ikisine de daha yakındır? yani tüm bahsi geçen taraflara, hakkı ortaya çıkarma mesafesi açısından, en yakın olmak ve adil olmak. Her tarafı adalete en yakın potansiyelde kabullenmek ve önyargıdan uzak olmak?
Bir birliktelik şayet ?insanlık? için kurgulanmıyorsa adalet tecelli etmez. Tüm insanlar nezdinde adil olamayanın şahitliği söz konusu değildir. Söylemi tüm insanlığı kuşatamayanın şahitliği de eksiktir. Peygamber bu manada güvenilen bir öncüdür. Bu yüzden ?Emin? lakaplıdır. Hayırlı bir insandır. Sorunu çözmede tarafların tamamına eşit mesafede yani merkezdedir. Kabe´nin tamiri sırasında Hacerül Esved´i yerine yerleştirirken herkesi olaya dahil etmiş ama taşı yerine o yerleştirmiştir. O denli güvenilirdir ki düşmanları en değerli emanetleri ona teslim etmişlerdir.
Risalet öncesindeki hayatında, örneğin Hılf´ul Fudul (Fudul: Faziletliler, Erdemliler) dayanışmasında değerler merkezli bir mensubiyet birlikteliği söz konusuyken ?Değerler Dini? olan İslam´ın nüzulü sürecinde de Peygamberin nasıl bir duruş ortaya koyacağı bellidir. Duruş yön ve yüzden uzak değildir.
Kur´an´da yer alması hasebiyle de tüm Müslümanların duruşu da esasen tanımlanmıştır.
?Hanif olarak yüzünü din için ikame et, sakın müşriklerden olma? (Yunus-105)
?Hanif olarak yüzünü din için ikameet, Allah´ın fıtratı ki insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah´ın yaratmasında bir değişme olmaz. Kayyum olan din budur lakin insanların çoğu bilmezler? (Rum-30)
İKAME kelimesi, kökü itibariyle (q-v-m); doğrultma-doğrulma, sağlamlaştırma (inşa), kıyamet, ayakta durma, ayakta tutma, dönme-yönelme, kıymet (değer), kavim, kıyam (itiraz, başkaldırı), kayyum, ikamet, müstakim, istikamet. vs. Anlamları bulunmaktadır ki bu anlamlar genişletilerek çoğaltılabilir anlamlardır.
??Kayyum olan din budur lakin insanların çoğu bilmezler? (Rum-30)
Yani değerler dini bu dindir. Din değereler bağlamında hâkim kılınmazsa soyutluktan kurtulamaz. Vasatilik sağlanmazsa da şahitlik gerçekleşemez. Değişik bir ifadeyle Vasat Ümmet ortaya çıkamaz.
Günümüz Müslümanları açısından temsilde başarısızlıklar sorgulanacaksa duruşlar, bireyler ve değerler üzerinden sorgulama yapılmalıdır. Duruşları nasıl, ne tür bireylerden oluşmaktalar ve değerlere sadıklar mı?
Neticede değerlerin temsilinde yeterliler mi?
İnadına vasatlar mı?
Başta iktidar olmak üzere, güce dair ağırlıklara karşı vasat duruş ortaya koyamayanların artık vasat olamayacakları, yani şahitliklerini yitirecekleri kesindir. Onların marufu iş edinmeleri ve münker olanı da nehyetmeleri mümkün değildir. Vasat Ümmet olamayanların ?merkezi konumda olma? ihtimalleri de yoktur. Değişik güç odaklarının güdümünde kalmaya devam etmek artık sünnetullah gereğidir. Çünkü vasatilik yitirilmiştir. Vasatilik gidince de uçlarda savrulmalar, uçlara doğru savrulmalar başlar. Duruşlar hastalıklı olur, radikalizm ifrat rengiyle, nemelazımcılık da tefrit haliyle güç odaklarının değirmenine su taşımaya evrilir. İkame edilemeyen yüzler kirlenir. Temsiliyet, yani şahitlik vasfı kaybolur.
Çözüm nasıl olmalıdır?
Çözüm değerler temelli vasat duruşlardan başka yerde aranmamalıdır.
Yüzler, tıpkı peygambere emredildiği gibi, ikame edilmelidir.
Müslümanlar; ahlak, eminlik/güvenirlik, hak-adalet yanlısı olmak, hakkı herkes için savunmak, zayıfın hukukunu korumak, haksız yere kan dökmemek, ölçü ve tartıda / ticarette, şahitlikte, namuslu olmakta vs. de yüzlerini ikame etmek durumundadırlar. Kendileriyle/fıtrat ile yüzleşmeyi gerektirecek durumdalarsa tek çözüm, yüzlerini yeniden ikame etmeleridir. Yüzlerin ikame edilemediği durumlarda yüzlerindeki lekeler yüreklerine ?vicdanlarına-amellerine yansıyacak, amelleri/pratikleri güven kaybına devam edecektir. Zaten, değerler dini olan İslam da değer yitimine uğrayanlar tarafından temsil edilmekten münezzehtir. Evrensel (nassa ait, insani olan) ne kadar değer varsa mutlak iyinin bileşenleri olduğundan, evrensel değerlere (kıymetlere) sahip olunmadıkça kendisinde en ufak bir eğrilik bulunmayan, müstakim olan din de temsil edilemeyecektir.
Soyut kavramlar üzerinden birlikteliklerin akıbeti yeni bölünmüşlükler ve ayrılıklar iken değerleri tanımlamak için istişareler etmek ve tanımlanmış değerleri öne çıkararak dinin hâkim kılınmasına çabalamak daha sıhhatlidir.
Tarihsel süreç göstermiştir ki, insanlık, soyut halden somut hale, yani değerler üzerinden tanımlı hale gelmeyen dini anlamıyor. Hal böyle olunca da etiketinde ?İslam? yazılı ancak özünde farklı ve türlü türlü dinler gündeme gelmektedir. Bu dinler Allah katında tek kabul görecek olan Rabbani Din´in perdelenmesinden öte bir işlev görmemiş olmaktadır. Kısacası, Kur´an´da bahsedilen değerlerin günümüz evrensel insani erdem ve değerlerle de anlaşılması dinin anlaşılmasına ciddi katkılar verecektir.
Konuyu sonuçlarına bağlayacak olursak:
Erdemli beraberliklerde değerler temelli vasatilik yeri gelecek Kalem Suresi´nde (Kalem, 17-28) bahsi geçen hadisedeki ?ve-vasatuhum? kimliğiyle en makul yorumları önceleyecek ve ?bahçenin/ emeğin? tarumar olmasını önleyecektir. ?Onların en makul olanı: - Ben size (Allah´ı) tesbih etmeniz gerekmez mi, dememiş miydim? dedi.? Yeri gelecek vasatilik, insanlığın etrafında dönüp dolaştığı merkezi çekim gücüne kavuşmayı sağlayacaktır. Müslümanlar dünyanın vasat yani adil, dengeli, makul, hiçbir taşkınlığa mahal vermeyen, işlerinde eksiklik bırakmayan Vasat Ümmeti ortaya çıkarabilecektir. Vasatilik dinde aşırılıkları da gideren bir bakış olarak birliktelikleri anlık duyguların şerrinden koruyabilecektir. (Dinde aşırıya gitme hak. Bkz: (Nisa-171, Maide-77, Hud-112) Maide-72,) Erdemli birlikteliklerin engelleyicileri olan ?ifrat?, ?tefrit?, ?ğuluv?, ?tuğyan?, ?ifsat?, ?udvan?,?teaddi?, ?zulüm? vb ?hallerinin vasata yakın olan ve vasatiliği destekleyen ?adalet, ?mizan?, ?kıst?, ?istikamet?, ?hikmet? ?vb. hallerinin en sağlam zemini olan değerlerin anlamlı fail ve temsilcileri de vasatilerin eliyle somutlaşacaktır.
Son söz olarak diyebiliriz ki, tarihimizde vasatilik vasfını kaybettikleri için hiçbir değer tanımayan ifrat ve tefrit uçlarında İslam ve insana olabildiğince zarar veren, kötü örneklikleriyle geriye yıkımdan başka hiçbir şey bırakmayan misalleri oldukça çoktur. Bunlardan dolayı telafisi imkânsız yaralar da yeryüzünde açıldı ve derinleşti. Geriye zahmetli bir tek duruş kaldı: değerler temelinden vasat durarak Vasat Ümmeti oluşturmak?
Zor ama denemeye değer!