Tarih: 21.04.2020 17:53

Zihniyetten kültüre geçiş

Facebook Twitter Linked-in

Yeni Şakak Gazetesi yazarı ve kültür adamı Ömer Lekesiz, zihniyet ve kültür konusunu analiz etti...

İlahî şeriat, akli şeriatı sınırlamaz, bilakis siyaset, iktidar, çıkar, sömürü... nedeniyle onun etrafında oluşturulan sınırları da açar. Akli şeriat da aynıyla İlahi şeriat etrafında oluşturulan sınırları, tefekkür, akletme, düşünme... esasında aşma özelliğine sahiptir.

İlahî şeriatın akli şeriatı sınırlamamasının asıl nedeni, Allah’ın yaratılışında bir sınırlanmanın mümkün olmayışındandır. Diğer nedeni ise Allah’ın, aklı duyuların verisine tabi kılması ve duyuların akla verdiği şeylerin de sürekli bir değişmenin hükmü altında bulunması nedeniyledir.

Örneğin, din sadaka verilmesini bildirir, ancak onun verilme şeklini bir hükme bağla(ya)maz. Çünkü sadaka vermenin maksat ve şekli kalp, gönül ve duyuların akla verdiğiyle oluşan duygulara, buna tabi olarak ibnü’i-vakt olanlar arasındaki uzlaşmaya göre oluşur. Diğer bir söyleyişle hilkate rağmen şeriat olamayacağı için, hilkatin ihtiva ettiği değişme unsuru, her neslin hatta her ümmetin zamanına farklı olarak yansır.

Şeyh Muhyiddin, bu durumu iyilik ve kötülük kelimeleri üzerinden daha da genelleştirerek şu tespitte bulunur:

“İyilik ve kötülük, iyi ve kötü için özlerinden kaynaklanan iki niteliktir. Fakat bir şeyin iyiliği ve kötülüğü, yetkinlik ve ya eksiklik veya maksat veya yatkınlık veya doğa veya nefret veya alışkanlığa göre algılanır. Bazı şeylerin kötülüğü ve iyiliği sadece Hakk’ın bildirmesiyle –ki şeriat demektir- anlaşılır. Böylece ‘şu kötü, bu iyidir’ deriz. Bu şeriattan bir bildirimdir, hüküm değildir. Bu nedenle zamana, şahsa ve hal koşuluna göre iyilik ve kötülükten söz ederiz.” (FM, 1:118)

Yukarıdan beri, Sünnetullah’ı müdrik olarak, O’nun sahibine lafız değil mana yoluyla inanmak, bu inanışta hilkatin kalbimize, gönlümüze ve aklımıza yüklediği değişkenliği gözeterek şarinin dosdoğru yoluna mahsus İlahi ve akli tekliflerini, emirlerini ve tavsiyelerini hayat tarzı olarak seçmeyi zihniyet terimi içinde toplarız.

Bu manada, zhn / zihin kökünden Osmanlı Türkçesiyle türetilmiş bir kelime olarak zihniyet, “Belirli görüş, inanç ve alışkanlıkların etkisiyle oluşan düşünme tarzı, zihin yapısı” demektir (Misalli Sözlük). Bakış açısı, / perspektif, dünya görüşü, şeyleri düşünmeye ve anlamaya dair nazari ve pratik yönelişlerin tümü şeklindeki ifadelerle tanımını genişletebildiğimiz zihniyet, deyim yerindeyse tıpkı varlığımızla içinde yüzdüğümüz hayat gibi, hem zemin hem de ufuk / bakış planında zirve olarak mekan edindiğimiz, bir anlam ve idrak deryasıdır.

İlahî şeriat, yani öz yoluyla sabit ancak yukarıda zikrettiğimiz şekliyle hilkat ile aklî şeriat cihetinden değişime açık olan zihniyet, bu niteliği nedeniyle, varlığı ancak kendisiyle mümkün olan kimi yapıların tasallutuna da açıktır.

Bu yapıların en başta geleni ve en önemlisi ise kuşkusuz, kültürdür.

İlişkilendirildiği temaların ve ihtiyaçların sayıca çokluğuna tabi olarak anlamı da çoğalan kültürün, bizim konumuz esasına anlamı da şöyle olabilir: Uzun süreli zaman dilimlerinde üretilen ancak belli bir zihniyetin süzgecinden süzülerek oluşan hayati tutum ve davranışların tümüdür. Üretilmesi bakımından inanç, sanat, fikir, gelenek, zihnî ve fizikî değerlerin tamamını içine alır.

Latince “colere” fiilinden türetilmiş olan kültürün, bu dildekine göre ilk manası işlemek, terbiye etmek, yetiştirmektir ki, bundan ilk kasıt da tarımsal üretimdir.

Sözlüklerden edindiğimiz bilgiye göre kültür, 19. yüzyılın sonlarında “Ortak töre ve simgeler” anlamıyla Alman akademik dilinde ortaya çıkmış, diğer dillere de ondan yayılmıştır.

Üretilen şey olarak kültür, üretilmesine esas zemin olarak ilgili zihniyetin, bizim buradaki kastımızla dinin hem yardımcıdır hem de onun tahrifinin / tahribin ilk şubesidir.

Şöyle ki, dinin her türden anlayışa erişecek şekilde yaygınlaşmasında en etkili yol olan kültür, asıl enfeksiyonal etkileşim kabiliyetiyle dıştakini içe, içtekini dışa taşımakla da zihniyetler açısından olumlu olanla olumsuz olana karşı mesafesizdir. Diğer bir söyleyişle zihniyet, kültür nedeniyle fethederken fethedilir.

Zuhura çıkarılışı ve kullanılışıyla zaten modern karakterli olan kültür, Modernizm tarafından zihniyetlerin tamamına, adeta onları kendi içinde massedecek tarzda baskın hale getirilmiştir. Öyle ki başta din olmak üzere hemen her tanım kültür ekiyle birlikte ifade edilmeye başlanmış ve dışında kalan her şeyin onun içine çekilmeye talip olmasıyla, zihniyet kavramını kendi derinliğine iterek önemsizleştirmiştir.

Kültür artık büyük bir güç olarak dünyanın ilgisi ve sorundur.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —