Yediklerimiz ve içtiklerimiz sadece bedenimizi etkilemiyor, aldığımız her gıda önce bedeni sonra kalbi sonra da ruhu değiştiriyor.
Sağlıklı beslenmek derken ne anlıyoruz?
Gıdaların temiz ve doğal olmaları onların sağlıklı ve temiz olduğunu göstermez, helal yollardan kazanılmış olması da şarttır.
Yani ancak doğal ve temiz gıdaları helal yoldan, alın teriyle satın aldığımız veya yetiştirdiğimiz gıdalarla beslendiğimizde sağlıklı beslendiğimizi söyleyebiliriz.
Bir gıdanın hem temiz hem helal yoldan elde edilmiş yani hak edilmiş olması şarttır.
Böyle olmazsa ne olur?
Tasavvuf alimleri der ki şüpheli şeylerle beslenen bir kimsede ibadet aşkı ve kulluk heyecanı olmaz.
Haram ve şüpheli gıdâlardan kalbe ancak kasvet, sıklet ve gaflet sirâyet eder.
Temâyüller, nefsânî arzulara göre şekillenmeye başlar.
Böylece gönül hantallaşıp duygusuzlaşır, yalnız kendi menfaatini düşünür.
Merhamet ve şefkat fukarâsı hâline gelir.
Böylesi kalp ve bedenler, baştanbaşa bir kötülük barınağı ve ahlâksızlık yuvasına döner. Neticede İslâm ahlâkı ve yüce fazîletler âdeta unutulur.
**
Mısırlı Arap mutasavvıf İbrâhim Desûkî diyor ki; ?Ey kardeşlerim! Haram yediğiniz sürece, hikmet ve mârifet hakkında bir şey elde edeceğinizi zannetmeyin.?
Hâlbuki ağızdan geçen her lokma, helâl olduğu takdirde kişiye feyiz ve mânevî bir zindelik verir.
Gönül âlemini inkişâf ettirir.
Beden için de sıhhat ve âfiyet vesîlesi olur.
Haram lokmanın, kalbe yapmış olduğu kötü tesirler hakkında pek çok ikazlar var.
Meselâ Mevlânâ şöyle diyor:
?Bu seher benden ilham kesildi.
Anladım ki vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi.
Bilgi de hikmet de helâl lokmadan doğar.
Aşk da merhamet de helâl lokmadan doğar.
Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse bil ki o lokma şüpheli veya haramdır.?
Büyük Selçuklu Devleti döneminde Bağdat´ta yaşayan Kadiri tarikatının kurucusu Abdülkâdir Geylânî´ye göre de ?Haram yemek kalbi öldürür, helâl yemek ise canlandırır.
Lokma var seni dünya ile, lokma var seni âhiret ile meşgûl eder.?
**
Bakara süresi 168´inci ayet de ?Ey İnsanlar yeryüzünde helal ve temiz olanlarından yeyin? uyarısı ile sağlıklı beslenmenin sadece temiz gıda ile olmayacağını, helal olması gerektiğinin de net şekilde altı çizilir.
Yani bakkaldan marketten alışveriş yaparken aldığımız ürünlerin ambalajlarında doğal mı, kimyasal katkı yapılmış mı, domuz eti var mı diye incelediğimiz kadar, cüzdanımızdaki o ürüne vereceğimiz paranın da ne kadar helal olduğuna bakmak ve harama karışıp karışmadığına dikkat etmek zorundayız.
Tabii sağlıklı beslenmek istiyorsak!
**
Sağlıklı beslenme anlayışımızın eksik olma sebepleri arasında dış güçler etkili olmuş mudur?
Olmuştur.
İngiltere´nin eski başkanlarından ünlü siyaset ve adamı William Ewart Gladstone´un sömürgeler bakanı iken 1845 yılında Lordlar Kamarası´ndaki o meşhur konuşmasını unutursak hem sağlıklı beslenme anlayışımızdaki eksikliği hem de İslam dünyasının bugünkü perişan halini anlamakta zorlanırız.
173 yıl önce şunu söylemiş; ?Kur´ân, Müslümanların elinde oldukça, onlara kesin olarak gâlip gelmemiz imkânsızdır. Ya bu Kur´ân´ı Müslümanların elinden almalıyız, ya da onları Kur´ân´dan soğutmalıyız.?
Yalnız her şeyi onlara bağlamak, suçu başkalarının üstüne atmak konuyu eksik ve yanlış anlatmak olur.
Biz de müsaittik.
Nasreddin Hocanın o meşhur ?Hırsızın hiç mi suçu yok? fıkrasını bir de tersten okumak lazım.
**
Ramazan´da bir ay boyunca oruçla hem bedenimizi hem de nefsimizin ayarlarını biraz olsun düzelttiysek ne mutlu bize.
Şimdi 11 ay ayarlarla fazla oynamadan idare etme zamanı.
Bir dahaki ayar dönemi olan Ramazan´a kadar temiz ve helal beslenmeye dikkat edersek katma değerimizi artırmış, kaliteli ve nitelikli bir insan oluruz.
Hayatımızı güzelleştiren de, zenginleştiren de, fakirleştiren de, hasta eden de, adam eden de, köle eden de beslenme anlayışımız.
Bu anlayışı köklü hale getirmek için okullara sorumluluk dersi konmasını öneriyorum.
Küçük yaşta edinilecek sorumluluk, gelecek nesillerin sağlıklı beslenmesini sağlayacaktır.
