Tanım
Zekâtın lugatta bereket, artmak, üremek ve temizlemek manalarına gelir.
Zekât vermek, hem insanı malında bereket ve artışı sağlayacak bir yola götürdüğü, hem de mal ve servetteki fakirin hakkı çıkarılarak cimrilik kirlerini giderdiği ve insanın iç dünyasında bir arınma vücuda getirdiği için bu ibadete zekât denmiştir.
Dini terim olarak zekât; asli ihtiyaçların dışında, üzerinden bir yıl geçmiş, 80.18 gr. altın veya altın değerindeki bir malın, 40’ta 1‘ni ( yüzde iki buçuğunu ) sırf Allah rızası için müslüman fakirlere kayıtsız şartsız vermek sureti ile yapılan mâlî ibâdetin adıdır.
Asli ihtiyaçlar
Bir insanın ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin muhtaç olduğu temel ihtiyaç maddelerine “havaic-i asliye = asli ihtiyaçlar” denir.
İçinde oturulan evler, lüzumlu ev ve giyim eşyası, binek vasıtaları, ticaret için olmayan kitaplar, sanatkârların âletleri, bir yıllık nafaka temel ihtiyaçlardır. Bunlar için zekât vermek gerekmez.
Zekâtın farziyeti
Zekat, İslam’ın beş şartından biri olup, hicretin 2. yılında farz kılınmıştır.
Kur’an’da, 38 ayette zekât vermek emir ve tavsiye edilmektedir. Bu ayetlerin 27‘si namazla birlikte zikredilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۜ وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
”Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür”. (Bakara/110)
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
“Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.“ (Bakara/277)
Peygamberimiz (s.a.v) zekâtın İslâm’ın temel esaslarından, önemli farzlarından biri olduğunu şu meşhur hadisleriyle ifade eder:
“İslâm, beş esas üzerine bina edilmiştir (kurulmuştur). Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in (s.a.s.) O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Beyt’i (Kâbe’yi) haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.” (Buhari, İman 1; Müslim, İman 22;)
Zekatın şartları
Zekât ibadeti ile ilgili şartlar, zekâtın bir kimseye farz olmasının ve verilen zekâtın geçerli olmasının şartları şeklinde iki ayrı başlık altında ele alınır.
1-Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin müslüman, akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması (Kâsânî, Bedâî’, II, 4-5) bir yıllık borcundan ve aslîihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir.
Artıcı olmaktan kastedilen, malın sahibine gelir, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden çoğalma ve artma özelliğine sahip bulunmasıdır.
Zekâtın farz olması için ayrıca nisap miktarı mal ya da servete sahip olduktan sonra üzerinden bir kameri yılın geçmesi ve yıl sonunda da nisap miktarını koruması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 13 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 73-74).
Yıl içerisindeki artış ve düşüşlere itibar edilmez. Zekât bu süre dolmadan önce de verilebilir. (Kâsânî, Bedâî’, II, 15).
2-Zekâtın geçerli olmasının şartlarına gelince, öncelikle “niyet” şarttır. Zekât bir ibadet olduğu için niyetsiz yerine getirilemez (Kâsânî, Bedâî’, II, 40; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 88).
Ayrıca fakire verilmesi ve teslimi demek olan “temlik” de şarttır (Kâsânî, Bedâî’, II, 39).
Yemek hazırlayıp yedirmek gibi ibâte denilen yollarla fakire zekât verilmiş olmaz.
Zekata tabi mallar
Zekate tabi mallar;
Altın ve gümüş ( külçe, para ve ziynet eşyaları),
Tedavülde bulunan madeni veya kağıt paralar,
Ticaret malları,
Toprak ürünleri,
Hayvanlar,
Deniz mahsülleri,
Madenler,
Sanayi, yatırım ve üretim araçları,
Gelir getiren gayri menkuller ve nakil vasıtaları ve kiraları,
Maaş, ücret ve serbest meslek kazançları,
Borsa, hisse senetleri vb. mal varlıklardır.
Bu malların nisap miktarları ilmihal kitaplarında ayrıntılı bir şekilde anlatıldığından biz sadece isimlerini sıralamakla yetiniyoruz.
Zekât kimlere verilir?
Zekât verilecek kimse ve yerlerle ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de Tevbe suresi 60. Ayetinde beyan edilmiştir.
Bu ayete göre zekât verilecek kimseler şunlardır:
1. Fakirler: Nisap miktarından az bir malı olan, dinen zengin sayılmayan kimselerdir.
2. Miskinler/Yoksullar: Hiçbir şeyi olmayan kimselerdir. Bunlar fakirlerden daha düşkün durumda olanlardır.
3. Borçlular: Borcundan fazla nisap miktarı malı bulunmayan ve borcunu ödeyemeyecek durumda olan kimselerdir.
4. Yolcular: Memleketlerinde malı olduğu hâlde, memleketinden uzak düşüp yolda parasız kalan, elinde bir şey bulunmayan kimselerdir. Bunlara, memleketlerine gidebilecek kadar zekât verilebilir. Memleketine gidecek kadar parası varsa bu gibilere zekât verilmez.
5. Allah Yolunda Olanlar: Bunlar, mali imkânsızlığı sebebiyle savaşa katılamayanlar veya hac için yola çıkıp parasız kalanlar ile işini gücünü bırakıp kendisini ilme veren kimselerdir.
Kendilerine zekât verilebilen kimselerin her birine ayrı ayrı zekât verilebileceği gibi, yalnız birine de verilebilir.
Zekât parasını günah yolunda, haram işerde harcayacak veya israf edecek olan kimselere vermek doğru değildir.
Zekât Kimlere Verilmez?
Zekât verilmeyen kimseler şunlardır:
1. Anne, baba, büyükanne, büyükbabalar.
2. Çocuklar ve torunlar.
Erkek ve kız çocuklarına ve her ikisinden olan torunlara zekât verilmez.
3. Karı koca birbirlerine.
Yani, koca, karısına, karı da kocasına zekât veremez.
4. Zenginler, (Nisap miktarı malı ve parası olan zenginlere zekât verilmez.)
Zengin bir kimsenin ergenlik çağına gelmeyen küçük çocuğuna zekât verilmez. Fakat zengin bir adamın fakir olan akil baliğ olan çocuğuna ve fakir olan babasına başkasının zekât vermesi caizdir.
5. Müslüman olmayanlara zekât verilmez. Fakat sadaka verilebilir. Zekât Müslüman fakirin hakkıdır.
6. Zekât, cami, çeşme, yol ve köprü gibi yerlere de verilmez. Çünkü zekâtta temlik şarttır. Yani fakirin eline verilerek mülkiyetine geçirilmesi gerekir. Cami ve benzeri şeylerde ise böyle bir durum yoktur. Çünkü burada da temlik yoktur.
Vergi, zekât yerine geçer mi?
Vergi bir vatandaşlık görevidir; zekât ise dinî bir yükümlülüktür. Ayrıca zekât ile vergi; mükellefiyet, temel gaye, oran, miktar ve harcanacağı yerler (Tevbe, 9/60) bakımından birbirinden farklıdır. Bu itibarla, devlete ödenen vergiler zekât yerine geçmez. Zekâtın ayrıca verilmesi gerekir (Karadâvî, Fıkhu’z-zekât, II, 1118; İslam Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri, (Sonuç Bildirileri) s. 996).
Vesselam.
Kaynak:
Diyanet İşleri Başkanlığı, İlmihal-1, 419.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu, sıkça sorulan sorular, Zekat.