BYLOCK MAĞDURU OLMADAN ÖNCE, OKUL/ VAKIF ÇALIŞMALARINIZDAN VE NASIL BİR ÖĞRENCİ OLDUĞUNUZDAN, BİRAZ DA SOSYAL ÇEVRENİZDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Öncelikle ben ByLock mağduru ifadesini kabul etmiyorum. Çünkü tamamen halisane niyetlerle örgüt tarafından kandırılmış insanlar söz konusu edilme durumunda mağduriyet kelimesi içine dahil edilebilir. Ancak benim ve ailemin fikren ve amelen böyle bir iltisakım ve ilişkim hiçbir zaman söz konusu olmadı. FETÖ terör örgütünün kendi üyeleri arasında örgütsel iletişimi sağlamak amacıyla kurduğu bu uygulamayla bir alakam olmadığı gibi telefonuma böyle bir uygulama da inmiş değil. Herkesin sahip olduğu gibi benim de bir cep telefonum var. Ben sade bir vatandaş iken tamamen iradem dışında hiçbir dahlim olmadan telefonumdan bu uygulamaya dair sinyal alındığı iddiasıyla gözaltına alındım ve tutuklandım. Örgüt kendisini gizlemek adına böyle bir tezgâh kurmuş olabilir. Ama devletin de buna karşı kurumları mevcut. Yeterli araştırma yapılsaydı ve hatta yapılmak istenseydi şu an böyle bir vaziyet ile karşılaşmayacaktık. Ayrıca teknik incelemenin yetersizliğinin dışında devletin yargı kolları hakikaten bu meseleyi çözmek gayretinde ve cesaretinde olsaydı bu kadar sıkıntı yine yaşanmayacaktı. O sebeple ben ByLock uygulamasının mağduru değilim; ben, her zaman bireyi yaşat ki devlet yaşasın ilkesinde olduğunu iddia eden devletin bireyinin haklarını koruyamadığı ve bu sebeple haksızlık ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalmış masum ve mazlum bir vatandaşıyım.
Şu an İstanbul Üniversitesi´nde Sanat Tarihi bölümü ikinci sınıf öğrencisiyim. Bu olaylar olmadan önce de okuluma devam ediyordum, alanımla alakalı projelerde yer almaya gayret ediyordum. Bu sebeple içinde olduğum bir proje de vardı. Ayrıca bazı öğrenci topluluklarında eğitim ve kültürel faaliyetler ile meşguldüm.
BU SÜREÇ BAŞLADIĞI ZAMAN GENEL OLARAK MUHATAP OLDUĞUNUZ YETKİLİLERİN TAVIRLARI, KONUŞMA ÜSLUPLARI NASILDI?
Karşılaştığım yetkililerin hepsi oldukça sertti. Hakkımda ispat edilmiş bir şey yokken gözaltında kadın memurların sanki azılı bir militanmışım gibi azarlamalarıyla karşılaştım. Çevik kuvvet polisleri tarafından bizzat şahsıma "FETÖ´cü" diye itham da oldu. Bu görevlilerin sürecin nasıl işlediğini bildikleri ve daha yargının vermiş olduğu bir karar yokken böyle davranmaları beni şaşırttı ve keyfiyetten gelen muameleler ile karşı karşıya kalmış olduğumu anladım.
BU SÜRE ZARFINDA SİZİNLE BİRLİKTE EN BAŞTA ANNENİZ VE BABANIZ DA MAĞDUR OLDU. SİZ TAHLİYE OLANA KADAR AİLENİZİN GENEL DURUŞU NASIL OLDU? ARKADAŞ ÇEVRENİZDEN NASIL GERİ DÖNÜŞLER ALDINIZ?
Benim gördüklerimin dışında, her zaman gözlerinden sakındıkları kızlarının böyle bir durumla karşılaşması ailemi oldukça yıprattı. Çünkü bazı yetkili kişilerin bireysel çekincelerinden dolayı böyle bir haksızlığa uğramak ve cezaevi şartlarına maruz kaldığını bilmek ailem için çok üzücü oldu. Dışarıda ailem burada bir yanlışlık olduğunu dile getirmek için defalarca CİMER, BİMER ve sosyal medya hesaplarından siyasi makamlardaki kişilerle iletişime geçmeye çalıştı. Birçok milletvekilinden, gazetecilerden randevu talebinde bulundular ancak her seferinde umursamaz tavırlarla karşı karşıya kaldılar. Hatta bugüne kadar İslami düşünce çerçevesinde köşe yazılarında adaletten, haktan, hukuktan vaaz eden kimi araştırmacı gazeteciler de farklarını ortaya koyamamışlar, araştırma zahmetinde bulunmadan aileme karşı suçlayıcı yaklaşmışlardır. Ancak durumu öğrenen tanıdıklarımız bize böyle bir suçlamayı yakıştırmadığından her zaman yanımızda oldular. Hem aile dostlarımız hem de arkadaşlarım bize en büyük destekçilerdi. Tabii yine de bizleri yakından tanımayan insanlar nazarında üzerimizde böyle bir suçlama ile karşı karşıya kalmış olduk.
SİZ İÇERDEYKEN YAPILAN HABERLER, SİYASİ KONUŞMALAR, İTHAM EDİCİ TOPTAN BAKIŞ AÇISI PSİKOLOJİNİZİ NASIL ETKİLEDİ, NELER DÜŞÜNDÜNÜZ?
Cezaevindeyken birçok gazeteyi ve haber kanallarını takip ettim. Özellikle ByLock uygulamasındaki hatalı işlemlere dair haber aradım ancak tahliye işlenmelerinin başladığı haftaya kadar bu konuda hiçbir ifade maalesef yoktu. Her yayın organı bu konuda oldukça çekingen davranmıştı. Yani düşünsenize, 11.480 kişiden bahsediliyor, bunların birçoğu tutuklu ve sadece bu ilk liste. Ancak bu sayıya rağmen hiçbir yerde haber göremiyorsunuz. Medya sizi görmezden geliyor, yok hükmündesiniz. Bir de bu umursamazlığın dışında tabi örgüte karşı sürekli açıklamalar yapılıyor gerek Cumhurbaşkanından gerek hükümet sözcülerinden sanki cezaevindeki herkes örgütün beyin takımındanmış gibi ağır sözler sarf ediliyordu. Hatta bir seferinde gazeteyi açtım ve sürmanşetten verilen Cumhurbaşkanımızın "?Aklı olanlar Türkiye´yi terk etti aklı olmayanlar burada tuzağa düştü?" açıklamasını okudum ve oturduğum yerde kalakaldım. İmam hatip lisesi mezunuyum, lisedeyken Sinan Erdem Spor Salonunda defalarca Cumhurbaşkanımızın katılım sağladığı programlara gittim, hem orada ve sonrasında bu terör örgütüne karşı yaptığı açıklamaları destekledim, bu doğrultuda hayatımda hiçbir değişiklik olmamışken yalnızca bir yıl sonrasında terör örgütüne üye olma suçlamasıyla cezaevinden cumhurbaşkanımızın açıklamalarını dinledim.
Ve açıkça dile getirmek istiyorum ki söylemlerin ne olduğunu yapılanların ne olduğunu anlamakta zorluk çektim ve ciddi bir hayal kırıklığı yaşadım. En son Tek Tip kıyafet yasası getirildiği ve açıklamaların iyice sertleştiği zaman cezaevindeydim. Adli bilişimci ve hukukçuların çalışmalarıyla hata ortaya çıkmasaydı aynı şekilde yargılanmaya devam edecek ve mahkemeye çıkarken Tek Tip kıyafet uygulamasıyla muhatap olacaktım.
İÇERDE GEÇİRDİĞİNİZ ÜÇ AY BOYUNCA NELERE ŞAHİT OLDUNUZ VE GENEL MEDYA KURULUŞLARININ DİLE GETİRMEYE ÇEKİNDİĞİ VEYA HALKIN BUNLARDAN HABERİ YOK DEDİĞİNİZ BİR ŞEY YAŞADINIZ MI?
Bu olaylardan bir buçuk sene öncesinde birkaç arkadaşımla beraber cezaevlerinde annelerinin yanında mecburi tutsaklık yaşayan çocukların durumlarından rahatsızlık duyduğumuz için Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi´nde bulunan çocuk kreşine ziyarete gitmiştik ve oradaki çocuklarla vakit geçirmiştik.
Daha sonrasında cezaevlerinin şartlarıyla alakalı araştırmalarda bulunmuştuk. Ve bir gece yine Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevinin kapısından içeri tutuklu olarak girdim. Öncesinden zaten ilgili olduğum cezaevi şartları geçirdiğim günler boyunca bizzat yaşadım. İçerdeyken yaşanan olayların dışında hukuksal sürecin de nasıl işlediğine dair gördüklerim oldu. Ve bunu görmek benim için en önemlisiydi. İlk önce önemle şunu söylemek istiyorum; kimsenin suçlu olup olmadığını ifade etmek niyetinde değilim, bu terör örgütüyle örgütsel bir bağı olan herkes hiçbir hafifletici etken düşünülmeden suçlarının karşılığını kesinlikle görmeli. Ancak tanıştığım insanlar arasında, 6 aydır tutuklu ancak iddianamesi dahi hazır olmayan, 11 aydır tutukluluğunun ardından ilk defa mahkemeye çıkma hakkı verilen, 8 ay üzerinde bir iddia ile tutuklu olan ancak mahkemede karışıklık olduğu görülmesiyle tahliye edilen kişiler vardı. Tabi bunların dışında yalnızca iki ay sonrasına mahkeme tarihi verilenler de oldu. Yani biraz da düştüğünüz savcıya ve mahkemeye bağlı durumlar söz konusu. Kaldığım koğuşta iki tane de bebek vardı, onların beslenmesi ve zihin gelişimi için yeterli şartlar sağlanmış değildi, oyuncak için kısıtlama vardı. İçeride defalarca sinir krizi geçiren insanlar oldu. Ortamın psikolojik havasından oldukça yıpranmış ve incinmiş kadınlar vardı.
YAŞADIĞININIZ SÜREÇ SİZE NELER KAZANDIRDI VEYA KAYBETTİRDİ?
Bu süreçte okula devamlılık sağlayamadım, altı aydır içinde bulunduğum sanat projesi vardı ancak son kısmına katılamadım ve çalışmalarım yarım kaldı. Tabii ki iman etmekle beraber imtihan olmayı da kabul ediyoruz. Ben de olaylara bu nazardan bakmaya çalıştım ve içinde bulunduğum durumu kendime olumlu anlamda döndürme gayreti içindeyim.
GENEL OLARAK TOPLUMUN, İSLAMİ CEMAAT VE STK´LARIN BU SÜREÇTEKİ TAVRINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Maalesef ki bu konuyla alakalı konuşmaya çalıştığımda insanların hep çekinceli olduklarını görüyorum. Nedenini anlayamadığım bir şekilde insanlar fikirlerini dile getirmekten geri duruyorlar. İnsanların bu konuda düşüncelerini ve vicdanlarını özgürce haktan adaletten yana kullanamadıklarına şahit olduk. Konuyla ilgili birkaç ses duyulmuş olsa bile tereddütlü ve çok cılızdı, sanki vicdanlar kurumuş gibiydi. Mevcut hükümete desteğimizin, yapıcı eleştiri hakkımızı elimizden almaması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Çünkü yapıcı tenkitlerimiz aslında desteğimizdir. Burada AKDAV Vakfı´nı özellikle de anmak istiyorum; baştan sona kadar bu konudaki yaklaşımı ve aileme olan desteği için teşekkür ederim.
Söyleşi: Betül BOZAN