Popülizm de uyuşturucu gibidir. Bağımlılık yapar. Zararlıdır. Bir kere popülizmin, hamasetin pırıltılı, ışıklı, davetkar kıskacına düşmeye gör, o kıskaç içine aldığı kişiyi tüketinceye kadar çıkmasına izin vermez. Kısa vadede kazandırıyor gibi görünse de uzun vadede hiçbir siyasetçiye fayda sağladığı görülmemiştir.
Zira her alanda popülizm vazgeçilmez olduğunda ortaya vahim sonuçlar çıkar.
Gün gelir, bir kanun adamına, bir devlet adamına, ne söylediğinin farkında olmadan, devletin var olan kanunlarını uygulanması talimatını verdirmek yerine ?kanunların dışına çıkma talimatı? verdirir...
Mevzuyu biliyorsunuz...
Genel Güvenlik ve Uyuşturucu ile Mücadele toplantısında konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ?beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar, eleştirirlerse eleştirsinler?diyerek başlayıp şu vahim sözleri sarf etti: ?Okulun çevresinde bir uyuşturucu satıcısını gördüğünüz zaman ayağını kırmaya polis görevlidir. Benim ülkemin gencinin canına mal olacak bir kişiye gereğini yerine getirme görevidir. Suçu bana atsın.?
Tamam, Soylu´nun bu sözleri, çocuğunu yüreği ağzında okula gönderen, çocukları uyuşturucuya bulaşmış ailelerin dramlarına şahit olmuş, akşam haberlerde okul çevresinde gözaltına alınan uyuşturucu satıcılarını izleyen her ailenin yüreğine su serpecek, ?bakanım çok yaşa? coşkusuyla karşılayacağı bir açıklama elbette.
Sayın Soylu da gayet tabi biliyor ki, hele de okul çevrelerinde minnacık çocuklara uyuşturucu satanların, uyuşturucuya alıştıran şebekelerin değil bir ayağını üstüne iki kolları birden kırılsa, ibreti alem için susadıklarında ağızlarına su götüremeyecek duruma getirilseler kimse ?vah? etmez.
Peki bütün mesele, ailelerin yüreklerine su serpecek açıklama yapmak mıdır? Devlet adamlarının görevi bu mudur? Devlet bu mudur?
Böyle mi davranır devletler?
Bir devlet elbette ki, genç vatandaşlarını, çocukları alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan korumak için bütün tedbirleri almakla görevlidir.
Gençleri uyuşturucu maddelerden korumanın yolu, uyuşturucu satıcılarının cezalarının sokak yöntemiyle kesilmesi midir peki?
Devlet demek hukuk demektir. Kanun demektir. Adalet demektir. Devletler hukuk dışı yollara sapamazlar. Hukuk dışı yollarla sorun çözemezler. Çünkü bir kere o yola girilirse bu işin sonu gelmez. Hukuk ortadan kalktığında devlet ortadan kalkar.
Eğer mevcut kanunlar yetersiz ise kanunları yeterli hale getirme, eğer hiç kanun yoksa oturup sıfırdan kanun yapma, eğer uygulama konusunda bir gevşeklik varsa kanunların uygulanması konusunda her türlü yetkiye sahip olan bir devlet adamın, anayasayı, hukuku, kanunları yok sayıp alternatif yollar önermesini, hatta bu konuda emrinde çalışanlara ?talimat? vermesinin başka türlü bir izahı olabilir mi?
Bu durumda ortaya iki sonuç çıkıyor.
Ya ülkemizde uyuşturucu ile mücadele kanunları yok.
Ya da öyle kanunlar var ki, devlet adamlarımızın, kanun adamlarımız dahi o kanunlara güvenmiyorlar, uyuşturucu ile mücadele gibi ölümcül bir meselede ?suçu bana atın? diyerek fedakarlık yaparak, kolluk kuvvetlerine alternatif hesap görme talimatı dahi verebiliyorlar...
Hangisi?
Demokratik bir hukuk devletinde iki şıkkın da oldukça vahim olduğunu söyleyebilirim. Klişe bir söylemle İçişleri Bakanı´nın ilk etapta seksen milyonun alkışını alacak bu açıklamasının başka türlü bir izahı olabilir mi?
Kaldı ki bu ilk kez de olmuyor. AK Parti hükümetinin başka bir bakanı da FETÖ ile hukuki mücadelenin yürüdüğü bir süreçte yurtdışında yaşayan vatandaşlara ?FETÖ´cüleri gördüğüm yerde boğazlarım boğazlarım. Vallahi siz iyi sabrediyorsunuz? diyerek seslenmişti.
Uyuşturucuyla mücadele, terörle mücadele, FETÖ ile mücadele devletin hakkıdır. Eğer bunlarla mücadele konusunda kanunlarımız, yasalarımız yetersiz ise, kanunlar yeterli hale getirilsin. Ki AK Parti hükümeti, velev ki muhalefet engel çıkartacak olsun, Meclis´te kanun yapma çoğunluğuna sahip. Toplumsal destek arkasında.
Kanun adamları meseleleri hukuk içinde çözmeye çalışmak durumundalar.