Tarih: 21.08.2020 13:36

Zayed'in 'Emir' olmadan devrilme ihtimali

Facebook Twitter Linked-in

Ahmet Fadıl Erarslan Analiz Etti...

İsrail basınına göre; İsrail ile BAE arasında imzalanan antlaşmanın arkasındaki isim: Muhammed Dahlan. The Times Of İsrael’in manşeti ‘Dahlan’ın şifresi: İsrail-BAE anlaşmasını lanetlemeyen tek Filistinli lider' olurken The Jerusalem Post‘İsrail-BAE antlaşmasını Muhammed Dahlan mı tasarladı’ şeklinde konuya yaklaştı.

Muhammed Bin Zayed oldukça hırslı bir adam. Tarih sahnesinde hiç var olmamış ülkesini, etki alanı çok kısıtlı olmasına rağmen güçlü bir bölgesel aktör haline getirirken bunu da agresif bir dış politika stratejisi ile yürütüyor. Bunu yaparken de çevresinde kendisiyle benzer Makyavelist düşünce yapısına sahip insanları seçiyor. Bu isimlerin başında gelenlerden biri ise; Filistin’de mülteci kampında doğup Ortadoğu’dan Balkanlara değin ulaşan bir network oluşturan Muhammed Dahlan geliyor. Zayed’in zihin dünyasını anlamanın yolu da Dahlan’ın hikayesini okumaktan geçiyor.

Taha Kılınç’ın bundan 4 yıl önce Yeni Şafak’ta yazdığı 'Karanlıklar prensi Muhammed Dahlan' adlı yazı şöyle başlıyor: ‘Bundan yaklaşık 6 yıl önce, Karadağ Başbakanı Milo Djukanovic parlamentoda yaptığı konuşmada, ülkeye büyük yatırımlar getirecek birinden söz ediyordu: “O bizim gerçek bir dostumuz. Bizimle Birleşik Arap Emirlikleri arasında köprü olacak ve onun bu bağlantıları sayesinde ülkemize ciddi yatırımlar yapılacak”.

Dahlan, Zayed'in kurguladığı dış politika için sembolik bir isim. Bu politikayı kurgulayan strateji ise oldukça maliyetli, düşman kazandıran ve hataların bedelininin ağır bir şekilde ödendiği bir yöntem. Geçtiğimiz aylarda The New York Times Magazine'de çıkan 'Muhammed bin Zayed'in Ortadoğu'nun geleceği hakkında kurguladığı karanlık vizyon' dosyası da buna işaret ediyor. Bölgedeki ülkelerde istikrarı bozmaya yönelik hamlelerini Dahlan üzerinden kurgulayan Zayed'i bundan alıkoyan güç ise Türkiye.

Başka bir körfez krallığını, Katar’ı yok etmeye çalıştığında da Türkiye’nin hamlesi ile planları suya düşmüştü. O günlerde Muhammed bin Zayed ve mentorü olduğu Suudi veliaht Muhammed bin Selman, Katar’ı yok etmenin yolunun ABD’yi ikna etmekten geçtiğini düşünüyordu. Buna yönelik planlarını gerçekleştirmek için de en geleneksel yöntemi kullandılar: haraç vermek.

Trump 22 Mayıs 2017 günü Suudi Arabistan’a gittiğinde körfez ülkelerinden alacağı 110 milyar doları garantilemenin mutluluğunu yaşıyordu. Silah antlaşması olarak gerçekleşen bu haracın karşılığı Katar'ın işgaline yeşil ışık yakılmasıydı.

ABD Başkanı'nın ziyaretinden 13 gün sonra Zayed ve Selman, Katar’ı tehdit ettiğinde ABD Başkanı’ndan gelen işgali onaylayan mesajın bedeli yüz milyarca dolardı:

‘Ortadoğu'ya yaptığım son seyahatimde artık Radikal İdeoloji'ye fon sağlanamayacağını belirttim. Liderler Katar'ı işaret ettiler’

‘Suudiler aşırılığın finanse edilmesi konusunda sert bir çizgi izleyeceklerini söylediler ve tüm referanslar Katar'a işaret ediyordu. Belki de bu, terörizm dehşetinin sonunun başlangıcı olacaktır!’

Trump’ın neyden bahsettiği hakkında bir fikri yoktu, umurunda da değildi. Daha önce de belirttiği gibi tek düşüncesi ABD’nin sömürge eyaletlerinden aldığı haracın karşılığını vermekti.
Katar'ı bir haftada işgal edeceğini hesaplayanlar, Türkiye'nin ülkeye hızlı bir şekilde girip müdahil olmasıyla bu planları gerçekleştireme. Katar üzerinden dünyaya vermeyi planladıkları mesaj için harcadıkları yüz milyarca dolarlık rüşvet de çöpe gitti.

Bugünlerde Libya'da olan da farklı değil. BAE'nin üs kurmayı planladığı Vatiyye'ye Türkiye çoktan yerleşmiş durumda. Afrika'nın boynuzu olarak anılan Somali'de ise hastane açma teklifleri dahi reddedilmiş durumda. Komşu ülke Umman'da ise yeni sultan Heysem, Zayed'ten duyduğu rahatsızlığını belirtirken diplomatik kuralları dahi önemsemiyor.

Muhammed Bin Zayed şu an kişisel perspektifi çerçevesinde bölge ülkeleri dizayn etmeye çalışırken en büyük zayıf noktası ise ülkesindeki gücünün son derece kırılgan olması.

Şu an Birleşik Arap Emirlikleri’nde 6 farklı aile yönetimi paylaşmış durumda. Yönetici aile Zayed'in de dahil olduğu El Nahyan iken hikayesi en dikkat çeken Dubai'den bir finans ve cazibe merkezi çıkaran El Maktum ailesi.

Monarşilerde yönetimin en temel meşruiyet noktası kandır. Sizin ne kadar başarılı bir hikayeniz olduğundan ziyade babanızın kim olduğu yönetici olarak ilerleyeceğiniz konumu belirler. Monarşi ile yönetilen devletlerin en hayati meselesi tahtta en az sizin kadar hakkı olan başka alternatiflerinden bulunması.

Zayed'in, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman gibi potansiyel 'sultan' adaylarını 'kafese' koyma şansı da yok. Ülkenin neredeyse trilyonlarca dolarını henüz hiçbir başarıya ulaşmamış stratejilere harcayıp bölgedeki neredeyse tüm ülkelerle arasını bozan Zayed'in alternatifi olan Muhammed bin Raşit el Maktum çok daha düşük miktarlarla başarılı olabildiğini kanıtladı.

Tarih; Makyavelizmin önceliğinin kişisel çıkarlar olduğuna dair sayısız örnek ile doludur. Muhammed bin Zayed bugün Muhammed Dahlan'ın makyavelist stratejileri üzerinden bölgede kaos ateşini yakmaya çalışıyor. Harcanan paraların ve başarısızlığın hesabı El Maktum ya da başka bir alternatifi tarafından sorulduğunda sırtından yiyeceği ilk hançeri Dahlan'ın sokması ile tarih bir başka örnek daha kazanmış olacak. Amaca giden her yolun mübah olmadığını kavramış olacağına ise şüphe yok.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —