Zamanın ve şartların değişmesiyle İslam´ın hükümleri değişir mi?!

Siyami Akyel- 19.03.2018

Zamanın ve şartların değişmesiyle İslam´ın hükümleri değişir mi?!

İslâm dininin ana kaynakları, ?Kitap, Sünnet, İcmâ-ı ümmet ve Kıyas-ı fukaha?dır. Bunlara, ?Edille-i Şer´iyye-i aslîye? denilir. Bu ?aslî deliller?in haricinde bir de ?fer´idelliller? vardır: ?Mesalih-i mürsele, istihsan, örf-adet, sahabe kavli ve istishab vb.?.

Kitap: İslâm uleması, mücerred olarak ?Kitap? denildiği zaman Kur´an-ı Kerim´in kastedildiğinde müttefiktir ve İslâm dininin birinci kaynağıdır. İslâm´da hüküm koyma yetkisi Allah´a (C.C.) aittir ve kanun koyucu ?şâri? Allah´tır.

Sünnet: Hz. Peygamberin (S.A.V.) söz, fiil ve takrirlerine sünnet denilir. Sünnet, İslâm´ın ikinci kaynağıdır. Hz. Peygamber (S.A.V.), Allah´tan gelen vahyi açıklama yetkisine sahip olduğundan ikinci hüküm koyucudur. Kur´an-ı Kerim´den sonra ikinci kaynağın sünnet olduğunda görüş birliği vardır. Sünnet´in şer´i bir delil olduğu ayetlerle sabittir. ?Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi de yasaklamışsa ondan sakının? (Haşr, 7), ?Peygambere itaat eden Allah´a itaat etmiş olur? (Nisa, 80), ?Hayır, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp, verdiğin hükme içlerinden bir sıkıntı duymaksızın rıza ve teslimiyet göstermedikçe iman etmiş olmazlar? (Nisa, 65) ayetleri buna misaldir.

Kur´an-ı Kerim ve Mütevâtir Sünnet´le sabit, anlamı açık ve kesin olan naslarda hüküm değişmez, ictihad caiz olmaz. Mesela: ?Namaz, Oruç, Hacc, Zekât´ın farziyeti? ile ?Faiz, Zina ve Rüşvet?in haramlığı gibi. Yine kesin naslarla belirlenen şer´i miktar ve ölçüler ?Namaz vakitleri, rek´atları? gibi hükümlerde ve temel inanç konularında da değişiklik olmaz.

İcmâ-i Ümmet: Hz. Peygamber Efendimizin (S.A.V.) vefatından sonraki herhangi bir devirde dini bir meselenin hükmü konusunda müctehitlerin fikir birliği etmeleridir. İcmâ´nın meydana gelebilmesi için müçtehidlerin görüş birliğine varmış olması, Hz. Peygamberin (S.A.V.) vefatından sonra olması ve icmâ edilen konunun şer´i bir hüküm olması gerekir.

Ümmetin müctehidlerinin, üzerinde ittifak ettiği ve icmânın vuku bulduğu hükümlerde de değişiklik ve yenileme yoktur. Mesela: ?Müslüman bir kadının gayr-i müslim bir erkekle evlenmesinin caiz olmayışı? gibi. İcmâ-i Ümmet, yani ümmetin müctehid imamlarının tamamının ittifak ettiği konularda tecdid yapılamaz.

 

Kıyas-ı Fukaha: İslâm´da herhangi bir mes´elede hüküm vermek için Kur´an-ı Kerim, Sünnet-i Seniyye ve İcmâ-i Ümmet´e bakılır. Bu kaynaklardan birisinde delil bulunamazsa müctehid âlim, kıyas yoluyla hüküm verir. Buna ?re´y? veya ?ictihad? denir. Müctehid kıyas´ını kendi kafasına göre vermez. Kur´an, Sünnet ve İcmâ´nın ışığında, onlardaki benzer hükümlere bakarak ictihad eder. Mesela: Şarap, Kur´an-ı Kerim´de yasaklanmıştır. Ancak daha sonraki devirlerde ?bira, rakı, votka, şampanya, viski? gibi değişik adlarla içkiler ortaya çıkmıştır. Şarabın sahoşluk verme illetine ile diğerlerinin aynı illeti kıyas edilerek hükme bağlanması ?kıyas?tır. Ancak bu kıyası yapabilmek için mutlaka müçtehid olmak gerekir. İslâm´da sarih ve kat´i nasslar olan Kur´an, Sünnet ile veya İcmâ-i Ümmet ile sabit olan hükümlerde ictihad câiz değildir. Bunlarda yenilik yapmak ?sabit olan bir hükmü değiştirmek ve bozmak; nassları aklın tahakkümüne teslim etmek, ilahi emri re´ye feda etmek, Allah ve Resulünün hükümlerini değiştirmek ve beşerileştirmek? demektir. İslâm´da kesin naslarla sabit hükümler zamana ve şartlara göre değişmez. Mecelle´de bahsedilen, ?Ezmanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz/Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr edilemez? hükmü ?fer´i delillerle? ortaya koyulan örfe dayanan cüz´i hükümlerdir.

Hz. Peygamber (S.A.V.), sahabe, tabiin ve müctehid mezheb imamlarımız döneminden sonra ortaya çıkan bazı meselelerde fetva vermek ve ictihad etmek caizdir. Mesela: ?Klonlama, nükleer silah üretimi, sigara içmek, uyuşturucu kullanmak? gibi meselelerde ehliyetli bir müctehid kıyas yoluyla hüküm verebilir. İslâm´ın hükümleri, bugün olduğu gibi kıyamete kadar cari, dinamik ve evrenseldir. İslâm asla tarihsel değildir.