Milli Gazete'den Gökçen Göksal'ı 'konuya dair' özel haber analizi...
İranlı Korgeneral Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesinden kısa bir süre önce İsrail Meclisi önemli bir karar aldı. İsrail Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi tarafından hazırlanan ve Tnuva (Savunma Gücü) adlı askeri plan, Savunma Bakanlığı tarafından kabul edildi. Bu karar ‘Yüzyılın Anlaşması’yla beraber hayata geçirildi. Bu tesadüf değil. Planın ana omurgası Hizbullah ve İran üzerine kurulu. Zaten Süleymani’nin öldürülmesi ve Hakan Fidan’ın tehdit edilmesi de bu planın bir parçası. Nasıl mı?
İsrail’de yayımlanan ve Benyamin Netanyahu’ya yakın sağcı ve milliyetçi bir çizgide yayın yapan Makor Rishon gazetesinde Pazit Rabin adlı bir gazeteci MİT Başkanı Hakan Fidan’la ilgili çok önemli bir yazı yayınlanmıştı. Yazıda hakan Fidan ile Irak’ta ABD operasyonuyla öldürülen İranlı General Kasım Süleymani karşılaştırılıyordu. Haberi tüm Türkiye’ye devletin ajansı olan Anadolu Ajansı servis etti. Bu haber bir anda Türkiye’nin gündemine oturdu. Yazıda “Süleymani ve Fidan arasındaki bölgesel politika görüşündeki benzerlik sadece Suriye ve Irak ile sınırlı değil. Süleymani, İran’ın bölgesel hegemonya arzusu için bir kampanya yürütürken; Fidan, Türkiye’yi tarihsel bir imparatorluk olarak restore etmeyi amaçlayan Neo-Osmanlı ideolojisinin ayrılmaz bir parçası. Fidan ve Süleymani arasındaki en büyük fark, ‘baba’ figürüyle ilişkileri. Süleymani, mezarı üzerinde gözyaşı döken Hamaney ile çok yakındı. Fidan ve Erdoğan ilişkisi ise çok daha karmaşık ve şüpheli. Şimdi Kasım Süleymani, yerin üç arşın altında yattığına göre, onun ikizi olan Türk İstihbarat Servisi (MİT) Başkanı Hakan Fidan’ın komplolarına odaklanma zamanı geldi.” ifadeleri yer alıyordu.
MOSSAD Başkanı Yossi Cohen geçtiğimiz aylarda Süleymani öldürülmeden önce yine Netanyahu’ya yakın bir gazeteye yaptığı açıklamada ilginç değerlendirmelerde bulunmuştu. Cohen ellerinde prestijli bir suikast listesi olduğunu açıklamış ama bu listede Kasım Süleymani’nin olmadığını söylemişti. Cohen, Süleymani’nin her an listeye girebileceğini çünkü yürüttüğü faaliyetlerin İsrail’in çıkarlarına zarar verdiğini ifade etmişti. Cohen, bu açıklamayı 2019 ekim ayında yaparken, Süleymani çoktan İsrail’in hedefindeydi, Cohen bu açıklamasıyla açıkça burada işimize fazla karışmayın yoksa hedefimiz olursunuz mesajı veriyordu. Mesaj Süleymani’ye geri adım attırmadı ve haliyle İsrail’in hedefi oldu. Süleymani MOSSAD’ın takip listesinde en öndeki isimlerden biriydi çünkü İsrail’e verdiği zarar büyüktü özellikle Filistinli gruplara verdiği destek Tel-Aviv’in hiç hoşuna gitmiyordu. İran proxy savaşlarda bölgede çok üst düzey bir etkinlik ve üretkenlik içindeydi, “İsrail’in burnumuzun ucuna geldiler” demesindeki kasıt aslında Süleymani’nin bu alanda gösterdiği başarının teyidiydi. Süleymani’yi İsrail Trump’a ihale etti, çünkü İran’ın vereceği cevaptan korkuyorlardı. Süleymani suikasti hem İsrail’i rahatlatacak hem de Netanyahu ve Trump’a prestij katacaktı. Her zaman suikastleriyle övünen İsrail neden Kasım Süleymani olayında sıcağı sıcağına biz yapmadık dedi. Oysa Süleymani ABD’nin değil İsrail’in stratejik çıkarlarını hedef alıyordu. Süleymani suikastini bile sahiplenemeyen ve ABD’ye yıkan bir İsrail’in olduğunu görüyoruz.
SUİKASTLERİYLE ÜN YAPAN MOSSAD ŞEFİ
İsrail ve ABD Süleymani suikastiyle hem Yüzyılın Planı’na karşı olanlara, hem de bölgede girecekleri yeni operasyonlara karşı çıkacak olanlara kart açtılar ve niyetlerinin gayet ciddi olduğunu gösterdiler. Bu bir göz dağı olmakla birlikte aynı zamanda bir kararlılık beyanıydı. Bu gösterinin devamı hiç şüphesiz gelecektir, Hakan Fidan üzerinden Türkiye’ye verilmek istenen mesajın en açık hali ile bu işlere fazla burnunuzu sokmayın mesajıdır. MOSSAD’ın başında bulunan Yossi Cohen seleflerine göre şeflerine göre sağa yakın dünya görüşüyle öne çıkıyor. Cohen aynı zamanda Netanyahu ile de çok sıkı bir ilişki içinde bunu da gizlemiyor. Türkiye’ye yapılan salvoların Netanyahu cephesinden geldiğini düşünürsek Cohen’in söyledikleri dikkate alınmalı. Cohen MOSSAD’da kariyer basamaklarını tırmanırken kendisine en fazla prestij katan iş İranlı nükleer uzmanlara düzenlediği suikastlerdi. Cohen’in görev süresi bu yıl sona eriyor.
KİMSENİN AYAK BAĞI OLMASINI İSTEMİYORLAR
İsrail MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) Başkanı Sayın Hakan Fidan’a açıktan bir suikast yapar mı? sorusunun en basit cevabı yapmaz/yapamaz, öncelikle bunun altını çizmek lazım. Öte yandan Türkiye İsrail’in varlığını tehdit edecek bir çalışma içinde değil, tam tersi bölgede yaşanan gelişmeler Türkiye’nin varlığını tehdit eder bir halde. Altı çizilmesi gerek husus şu olabilir. Sayın Hakan Fidan “Teşkilatı” bölgede önemli bir aktör haline getirdi, herkesin ortak kabulü olarak MİT Fidan döneminde kabiliyetini ve saygınlığını daha da arttırdı. Fidan’ın kurduğu ilişkiler hem teşkilata hem de Türkiye’ye büyük kazançlar sağladı. Türk toplumu da hiç olmadığı kadar MİT’i sahiplendi/sahipleniyor. Bu Hakan Fidan’ın başarısı değilse nedir? İsrail’in bundan rahatsız olması gayet normal. 17 Temmuz 2019’da Türkiye'nin Erbil Başkonsolosluğu görevlisi Osman Köse'nin (kendisinin aslında MİT çalışanı olduğu ifade edildi) hain bir saldırı sonucu katledilmesi, bütün bu yazılıp çizilenlerden bağımsız değil. PKK’nın bu tür pratiklere başvurmadığı düşünüldüğünde tablo biraz daha netleşiyor.İsrail Hakan Fidan üzerinde vermek istediği mesajı Ankara anlamış olacak ki en üst düzeyden cevap verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan “O zaman doğru yoldayız” derken, Anadolu Ajansı aracılığıyla tüm Türkiye’ye servis edilen bu makale İsrail’in toplum nezninde teşhirini sağladı. Cohen’in Süleymani listemizde değil ama olabilir açıklaması ile Pazit Rabin’in Hakan Fidan Kasım Süleymani karşılaştırması elbette kıyas kabul etmez ama verilmek istenen mesajın benzer olduğu söylenebilir. Bölgenin içinde bulunduğu durum İsrail’e büyük fırsatlar sunuyor. Tel-Aviv’in yeni operasyonlara imza atmak için kendisini hazır hissediyor ve kimsenin de buna ayak bağı olmasını istemiyor.
KOCHAVİ’NİN VAAD ETTİKLERİ
Kabaca bakıldığında Netanyahu cephesinde bir isim daha var. İsrail’in 22. Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi. Neden kabaca dediğimi izah edeceğim. Kochavi bir yıldır Genel Kurmay Başkanı ve diğer Genel Kurmay Başkanlardan farklı bir grafik çizerek işe başladı. İsrail’in yerleşik askeri konseptini değiştirmeye kararlı, bunu sıcak çatışmaya girmekten kaçınarak gösterdi, bu yüzden çok sayıda eleştiri de aldı, fakat gelinen aşamada işlerin biraz farklılaştığı görülüyor. Kochavi’yi Genelkurmay Başkanlığı’na öneren ve destekleyen kişi Netanyahu’ydu. Liberman’ın karşı çıkmasına rağmen Netanyahu Kochavi için çok net durdu. Kochavi’nin dört sene İstihbarat Daire Başkanlığı yaptığı unutulmamalı, istihbaratı da iyi bilen bir asker, kolay kolay yönlendirmelere gelecek biri değil. Kochavi’nin İsrail’in savaş stratejisini önce dizginleyip ardından yeni bir konsepte geçmeliyiz çıkışının ardında da bu var, değişim istiyor, buna karşılık birileri Kochavi’yi bir şeyler zorluyor o da buna rağmen dozajı daha da azaltmanın peşinde, fakat İsrail Tel-Aviv’den yönetilmediği için işi zor. En az hasarla çıkmanın peşinde başarılı olacak mı göreceğiz.
İRAN SURİYE HİÇ MÜDAHİL OLMAK İSTEMEDİ
İsrail İran’ın Suriye’de burnun dibine gelmesinden rahatsız olduğunu düzenlediği saldırılarla zaten açıkça gösteriyor, ama aynı İsrail Suriye’yi zayıflatmak adına Esad’a karşı savaşan gruplara silah verdiğini de inkar etmiyor. Muhaliflerin Esad’a karşı kullandığı güdümlü tank savar füzelerinin fiyatına araştırmanız yeterli olacaktır. İsrail’in bölge ülkelerini siyasi askeri ve ekonomik açıdan yorma zayıflatma strateji biliniyor. İran Suriye iç savaşına müdahil olmak zorunda bırakıldı bu önce İsrail’in işine geldi İran hem para hem insan kaynağı açısında önemli kaynak aktarımlarında bulundu kesesinden harcadı hala da harcamaya devam ediyor. İran’ı bu iç savaşın içine sokmak zorunda bırakan İsrail şimdi de İran’ın Suriye’de olmasından şikayet ederek bu bahaneyle yeni bir saldırı hazırlığı içine giriyor. Suriye iç savaşı İsrail’e bir taşa üç kuş değil kuşlar vurma fırsatı veriyor.
Benyamin Netanyahu'nun ardından eski Genelkurmay Başkanı çiçeği burnunda Mavi-Beyaz İttifakı lideri Benny Gantz da Batı Şeria'da yer alan Ürdün Vadisi'ni ilhak etme vaadinde bulunmuştu. İki siyasetçinin oy uğruna yaptığı bu çıkışa karşı çıkanlardan biri de Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi ve Shin Bet’in bir numarası Nadav Argaman olmuştu. İki isim bu adımın İsrail’e ağır faturası olacağını söyleyerek tartışmalara bir es koydular. Yine unutmadan hatırlatalım Netanyahu 2018 yılında Orduya İran’a saldırı için hazırlanın emri verdiğinde MOSSAD Başkanı Tamir Pardo bu emri sorgulamış ve bunun bir hata olacağını söyleyerek beraberindekilerle birlikte bu planın hayata geçmesini engellemişti. Ha bu arada İsrail suikastleriyle bilinir, fakat bu suikastlar her zaman istenilen sonucu vermez. Örneğin Abbas Musavi suikasti. İsrail Hizbullah Lideri Abbas Musavi’yi katlettikten sonra yerine gelen Hasan Nasrallah adeta bir halk kahramanı olarak tüm dünyada saygı ve sevgi görüyor. Haliyle bu durum İsrail’in hiç hoşuna gitmiyor.
Kaynak: milligazete.com.tr