Eğitimci yazar Hüseyin Akın yazdı;
İlk akla gelen şekliyle söyleyecek olursak; öğrencilerin öğretmene, öğretmenin öğrencilere ve öğrencilerin birbirine dönük olarak eğitilme biçimidir, diyebiliriz. Alıştığımız yüz yüze eğitimle sakın karıştırmayın. Mutat anlamdaki yüz yüze eğitim online olmayan, gerçek, dokunsal eğitimdir. Peki, durum gerçekten böyle mi? Öğretmen öğrenci ilişkisinde yüz yüze ve dokunsal bir taraf var mı? Böyle davrananlara zaten “sıra dışı öğretmen” diyorlar.
Sahici yüz yüze eğitimle sözde yüz yüze eğitim arasındaki fark tahta ile çelik arasındaki fark gibidir. Kalorifer sıcaklığı ile insan sıcaklığı nasıl aynı olmazsa öyle. Öğrenci ve öğretmenin müşterek bir mekânı belli bir zaman içerisinde birlikte paylaştıkları eğitime yüz yüze eğitim diyoruz.
Yüz yüze denildiğine bakmayın bu lafın gelişi. Kimsenin yüzü birbirine dönük değildir. Öğretmen tahtaya yöneldiğinde sırtı öğrencilere dönüktür. Öğrencilerin yüzleri de birbirine değil tahtaya bakar.
Tahta yeşil, beyaz ya da akıllı veya yarı akıllı olsa da alabildiğine siyahtır. Çünkü dünün bir kalıntısı olarak korku ve endişeyi yansıtır. Okul yıllarına dair kaç hatıram varsa hepsi tahtaya dairdir. Sanki tahtaya yaklaştığım zaman ısırılacakmışım gibi bir korku taşımışımdır içimde.
Bazı ülkelerde gerçek anlamda yüz yüze eğitim olduğunu biliyoruz. Öğrenciler bir küme etrafında çember oluşturarak veya hilal şeklinde dizilirler, öğretmen öğrencilerin arasındadır. Tahta monitörleşmez.
Sahici yüz yüze eğitimde öğretmenin yerini tahta almaz.
Tane tane söyleyecek olursak, sahici yüz yüze eğitimde şunlar olmaz:
* Öğretmen dışarıdan biri gibi görülmez, çünkü o içeridedir. Öğrenci öğretmenin göz bebeklerine oturur. Arkasından konuşmaz, çünkü arkasında değildir. Öğretmen de öğrencilerin hüzün, sevinç, umut ve umutsuzluğunu yüzlerinden okur. “Hey sen!” diye bağırmaz. İsimleri ile hitap eder. Öğrencilerin isimlerini diline yakıştırır.
* Sınıfta sınıflaşma olmaz. “Seni ilk defa görüyorum.”, “Dört yıl aynı sırada oturduk, ama ismini bilmiyorum” gibi sözleri duyamazsınız.
* Sınıfta kimse kimseye yanlış yapmaz, ayıp etmez, fenalık yapmaz. Yüz yüze bakıyoruz şurada, diye niyet etse bile vazgeçer.
* Öğretmen sınıfı arkasına almaz, sınıfa arka çıkar. Kopya çekildiği zaman sanki kendi cüzdanı çalınmış gibi olayı şahsileştirip abartmaz.
* Yoklamayı dersin parçası gibi düşünür. Dersin başında hızlı bir yoklama yapıp bir daha öğrencilerin adını anmamazlık, halini sormamazlık etmez.
* Öğrenci iki dakika geç geldiğinde hemen onu “yok” yazmaz. “Er geç gelir” kuralını işletir. Bu nasıl olsa gelecek esnekliğidir. Makul bir süre beklemekten ne zarar gelir.
* Yüz yüze eğitimde öğrencinin yüzü öğretmen nazarında harita metot ya da kareli matematik defteri gibi değil müzik ya da resim defteri gibi görülür.
Yüz yüze eğitimde yüzün rakamsal değeri değil anlamsal ve şiirsel değeri vardır.
* Yüz yüze eğitimde matematik derslerinde şiir okunur, beden eğitimi derslerinde felsefe yapılır ve din kültürü derslerinde gitar ya da bağlama çalınıp türkü söylenir.
* Yüz yüze eğitim yüzde yüz başarıyı insan olmakta gören eğitimdir. Bu ilkeden sapma olmaz.
Yüzde yüz başarı öğrencinin yüzünde 100 aramak değil, sevgiyi, yaşama sevincini ve insanlığı görebilmektir. Bu başarı arayana değil görebilene aittir. İyi dersler!