Yunus Özdemir: Sabır ve Hassas Bir Diplomasi: Arap İsyanı

Orta Doğu coğrafyası insanlık tarihinin köklü ve etkili bir medeniyet konumundadır. İnsanlığın tarihsel serüveninde Orta Doğu dediğimiz kendisine münhasır bir çekim ve cazibe yönleri ola gelmiştir

Yunus Özdemir: Sabır ve Hassas Bir Diplomasi: Arap İsyanı

Yunus Özdemir, “İngiliz Arşiv Belgelerinde Arap İsyanı”adlı eser üzerinden konu ile ilgili bir değerlendirmede bulundu.

Orta Doğu coğrafyası insanlık tarihinin köklü ve etkili bir medeniyet konumundadır. İnsanlığın tarihsel serüveninde Orta Doğu dediğimiz kendisine münhasır bir çekim ve cazibe yönleri ola gelmiştir.

Siyasî Tarih alanında kitap, makale çalışmaları yapan İsmail Köse; Türk Dış Politikası, Türk – Amerikan İlişkileri ve Avrupa Tarihi dersleri vermektedir. İngilizlerin 1882’de Mısır’ın işgalinden sonra Filistin ve Hicaz Politikaları, İngilizler ve Şerif Hüseyin, Arap İsyanı ve İsyanın İkinci Yılı ve Sonrası dört başlıkla “İngiliz Arşiv Belgelerinde Arap İsyanı” kitabı; Osmanlı’ya karşı Arap kabile şeyhlerini bağımsızlığa ve kendi devletlerini kurmaya destek veren İngilizler, Osmanlı’nın Arap Yarımadasını kaybetmeleriyle başarıya ulaştılar. Arap Yarımadasının İngilizlere bağlı Arap kabile şeyhleri, kendi krallıklarını kurmak için İngiliz yönetimine her türlü desteği verdiler. İsmail Köse, kitabın ilk konusunu İngilizlerin Hicaz’da Araplara ait bir devlet kurması ve Filistin’de Yahudilere “Ulusal Bir Yurt” vaatleriyle yaptığı politikaları anlatır.

İngiltere, 93 Harbi’nden dört yıl sonra Hindistan sömürge yollarını bahane ederek Mısır’ı işgal ederek Filistin ve Hicaz’a genişleme politikası izledi. İlkinde maden işletme bahanesiyle İngilizler, Filistin ve Hicaz bölgelerine ajanlarını göndermeyi başarmıştı. Bu dönemde Osmanlıyla direk savaşmak maddi yönden zor ve ağır olduğu için başka bir yolu seçmişlerdi. O da halkın üzerinde nüfuz sahibi olan kabile şeflerini yanlarına çekerek, Osmanlı’ya karşı isyan ettirmekti. İngilizler için bu yol; daha kolay ve kazançlı olacaktı. Nitekim öyle de oldu.

Siyonistler, İngiltere’nin yönetici çevrelerini etkilemeyi başararak Filistin topraklarında Ulusal Yurt isteklerini kabul ettirmişlerdi. Köse, Lloyd George Hükümeti’nin I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla da Yahudi Siyonizm’le sıkı bir ilişkinin olduğunun altını çizer. Bu ilişkinin sonucunda Lloyd George Hükümetinin Siyonist Yahudilere verdiği sözlerinin yazılı taahhütleri Balfour Deklarasyonu ile yayınlanmıştır. Gizli görüşmelerin açık bir şekilde kendini göstermesi, İngiltere ve Fransa arasında yeni bir siyasî meselenin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bunun birçok yönünü Köse, kitabında bahsetmektedir. Siyonistler ile Avrupalı devlet arasında başlayan Filistin’de Ulusal Yurt kurma istekleri kısa sürede Rusya hariç İngiltere, Fransa, İtalya devletlerin desteklerini almışlardı.

İngilizlerin, Arap asileri kullanarak Osmanlı’ya karşı isyan ettirmesi, Arap Yarımadası’nda kayıp vermeden Osmanlıyı ortadan kaldırma hedefiydi. İngilizlerin bu politikalarını kabul eden Arap Şeflerinden en önemli olanlardan bir tanesi Şerif Hüseyin’di. Köse, kitabın ikinci bölümünü Şerif Hüseyin hakkındadır.

1853’te Mekke’de doğan Şerif Hüseyin, 25 yıl kaldığı İstanbul’da II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle 1908’de İstanbul’dan ayrılmıştır. İttihat Terakki’nin Mekke Emirliğine getirilen Şerif Hüseyin, 1908 – 1916 dokuz yıllık otoritesinde Osmanlıya karşı ihanet, İngilizlere karşı ise işbirliğine gitti. İngilizlerin Arap Yarımadası üzerindeki politikalarını en iyi uyan ve ön ayak olan Şerif Hüseyin’di. Bu dönemde Şerif Hüseyin gibi Arap Yarımadasını yöneten beş tane Kabile Şefi vardı. Şöyle:

  • Şerif Hüseyin: Hicaz Emirliği
  • Seyit İdrisi: Asir Bölgesi
  • İmam Yahya: Yemen Bölgesi
  • İbni Reşit: Şamar Bölgesi
  • İbni Suud: Necd Bölgesi

Osmanlı Devletine doğrudan ya da dolaylı bağlı olan Arap Yarımadasının bu beş etkin idarecileri aralarında sürekli savaş halindeydiler. En önemli mevki Kutsal Yerleri elinde bulundurduğu için, Hicaz’ın tamamında etkinlik sahibi olan Mekke Emiri Şerif Hüseyin’e aitti. İngilizlere uymayıp Osmanlıya isyan etmeyen bu beşli içerisinde sadece İbni Reşit ve İmam Yahya’ydı.

İngiliz savaş gemileri Cidde’yi bombalamaya başladığında Şerif Hüseyin, Mekke’deki isyandan bir gün önce Cemal Paşa’ya bir telgraf göndererek; Mekke Emirliğinin kendisine kalıtsal olarak verilmesini 24 saat içinde olmasını istedi. Ancak cevap gelmesini beklemeden Şerif Hüseyin McMahon ile anlaştığı şekilde Mekke’deki isyanı başlattı. İsyanın planına göre Şerif Hüseyin Mekke’deki Türklere, Büyük oğlu Abdullah Taif’teki Türklere, Şerif Hüseyin’in yeğeni Naip Abdul Muhsin El Berakati Cidde’deki Türklere saldıracaktı. Böylece isyan başladığında diğer Arap kabileleri Şerif Hüseyin’e destek verecekti.

5 Haziran’da Arap İsyanı Medine’de başlayarak; Taif, Cidde ve Mekke’de de isyanlar başlayarak tüm Hicaz bölgesinde Osmanlı Yönetimine karşı bir savaş durumuna geldi. Köse, kitabında bu süreci en ayrıntısına kadar anlatarak, olay ve şahısları analiz etmektedir. İsyan öncesindeki zaman dilimi ile isyan sürecini arşivler ışığında gün gün anlatılmaktadır. Bu anlatımla şahısların içinde bulundukları durum ve yaşanan olaylar ayrıntılı anlatılmıştır.

Kitabın son başlığı “İsyanın İkinci Yılı ve Sonrası” anlatılarak Arap Şeyhleri ile İngiliz Hükûmeti arasında başlayan politik süreci anlatmaktadır. Arap İsyanın getirdiği siyasi dengenin oluşumu ve geleceği nasıl şekillendiği yönünde önemli bilgiler verilmektedir. Arap İsyanın ikinci yılında İngiltere’de Henry Asquith kabinesi değişerek yerine Lloyd George başkanlık, Sir Edward Grey’in yerine Arthur Balfour da Dışişleri Bakanlığı görevine geldi. Bu kabine değişikliği Şerif Hüseyin’in Londra’daki konumunu sarsmıştı.

Arap İsyanı’ndan sonraki gelişmelerden bir tanesi de Şerif Hüseyin, Mekke’deki ulema, ileri gelenler ve her sınıftan temsilcilerin bir araya getirdiği düzmece bir kurul oy birliğiyle kendini Arap Ulusunun Kralı ve Dinî Lideri olarak seçtirmesiydi. Hüseyin’in krallık oldubittisi ne Fransa ne de İngiltere’yi memnun etmemişti. Arap Yarımadasında ki Suudlar, İbni Reşit ile İdrisi de kendi egemenlik sahalarını hiçe sayan bu ilandan rahatsız olmuşlardı.

Arap İsyanı, Orta Doğu’daki İngiliz egemenliği yolundaki kilometre taşlarından birisi, belki de en önemlisidir. Şerif Hüseyin ve oğulları hırslarının, Bedeviler ve Arap asiler ise aç gözlüklerinin kurbanı olarak isyan süresince İngilizler tarafından kullanılmışlardır. Fransa’nın da destek verdiği bu isyanın amiral gemisi Kahire’deki Müstemleke İdaresi ile Cidde’deki İngiliz temsilciliğidir.

İngilizler, Arap İsyanı ile amaçlarına ulaşarak en kârlı kişiler oluştular. İsmail Köse, “İngiliz Arşiv Belgelerinde Arap İsyanı” değerlendirmesiyle İngiltere’nin Mısır Müstemleke İdaresi tarafından Arap İsyanı’nı  sabır ve hassas diplomasi ile planlanmış, Şerif Hüseyin’i kullanarak halkın desteğiyle nasıl başarıya ulaştıklarını, anlatmıştır. İngiltere ve Fransa arasında 1916 Mayıs ayında imzalanan ve gizli tutulan Sykes – Picot paylaşım anlaşması Arap milliyetçiliğinin başarısızlığını göstermektedir.

İsmail Köse, İngiliz Arşiv Belgelerinde Arap İsyanı, Kronik Yayınları, 4. Baskı, Mart 2021, İstanbul, 451 sayfa.

 

Kaynak: Farklı Bakış