Yunanistan´da "Syriza" seçimi kaybederken...

Osmanlı´dan ayrılıp bağımsız bir devlete kavuştuktan ve yaşamış olduğu iç savaştan sonra bir NATO ülkesi olarak önem kazanan Yunanistan´da, gerek yerel seçimlerle birlikte genel seçimleri, Türkiye ile kıyasladığımızda, bizdekinden farklı olarak, dönem dön

Yunanistan´da

Sait Alioğlu´nun Aylık Dünya Gündemi Gazetesi´nde kaleme aldığı yazı...

"?Syriza; Hayaller, gerçekler, manipülasyon ve herkesin solu kendisine??

Yunanistan´da yükselen solun adı SYRIZA mı?

Agos gazetesinden Evren Dede´nin yerinde tespitiyle Syriza´ya bakalım; ?Yunanistan´da yıllardır hiç kimsenin itibar etmediği aşırı radikal sağ veya sol partilerin sadece iki ay içerisindeki ani yükselişleri ve radikal sol SYRIZA´nın neredeyse iktidara oynar duruma gelmesi, benim açımdan ilginç bir gözlem sürecine dönüştü..? diyor.

Daha sonra ise, kendisinin itibar ettiğini belirttiği AB kriterlerini önemseyen, ama ?sol adına´ radikallerin zafer(!) elde etmeye başladığında ise, bu kriterlerden eser barındırmadan radikalliğe soyunan insanların hareketlerinden yola çıkarak şunları dile getiriyor; ?Soruyorum kendime, 17 Haziran´daki seçimden galip ayrılan merkez sağ ND partisini destekliyor muyum diye veya 30 yıldır Yunanistan´ı ND ile yöneten merkez sol PASOK partisini? Sonra fark ediyorum yaptığım hatayı: Acaba ne olursa olsun desteklemem gerekiyor mu bir partiyi; hatalarına rağmen gönülden bağlanmalı, körüne körüne desteklemeli miyim illa? Ve rahatlıyorum, PASOK iktidarda iken hata yaptığında PASOK´u, ND iktidarda iken hata yaptığında ND´yi ve diğer partileri eleştirdim bunca yıl. Doğru bildiğim yol, Avrupa demokrasisi ve Avrupa değerleri oldu. Hangisi AB yolundan ayrılmaya, AB değerlerinden sapmaya veya bu değerlere dinamit yerleştirmeye kalksa, eleştirdim?

Bizde de bunun örneklerini, 12 Eylül öncesi sözde sistem karşıtı olan, ama bal gibi hem de Kemalist sistemden beslenen, bununla birlikte kendi devrimci hedeflerini Kemalizm´le birleştirdiği bilinen sol tayfaya mensup birçok kişinin naçar ihtilal sonrası dönemde, kapitalizmin olmazsa olmaz ritüellerinden olan reklamcılık kanalıyla türüne özgü bir liberalizme kaydıklarını, ama hem Refahyol iktidarına ve hem de on küsur yıllık ?muhafazakâr´ Ak parti iktidarına karşı şahinleşmeye çalıştıklarını kendi namı hesaplarına görmekteyiz?

Gerçi, bu radikalizmlerinin bizde hiçbir etkisi olmayacaktır. Bununla birlikte, Evren Dede bundan tam üç yıl önce, yani 2012 Haziranında Syriza´nın Yunannistan´da yapılan seçimlerde gösterdiği başarı üzerine ?Düşünüyorum da, ?kapitalist sömürü´ye (!) karşı seferber olan 12´lik radikal SYRIZA tabanı, iktidara gelene kadar, ekonomik kriz yüzünden barut fıçısına dönmüş kesimleri tekrar galeyana getirerek yeni direnişlerle, devasa sokak gösterileriyle Yunanistan´ı bir daha kaosa, işlemez duruma sokar mı acaba?? diye sormuştu.(Agos,  24.06.2012)

Şimdi ise Syriza iktidarda, ama bunca tehditlere rağmen başını Almanya´nın çektiği Troykaya karşı süngüsünü düşürmüş görünüyor. Bununla birlikte, iktidarının daha ilk günlerinde, Syriza´nın normalde içerisinde bulunduğu sıkıntılı durumlardan bıktığı apaçık ortada olan geniş halk yığınlarının ?şimdilik´ sessiz duruşlarına rağmen, Syriza´nın iktidar yolculuğunda ?solun geleceği adına´ aşırı beklentiler içerisine girdiği gözlemlenen radikal solcuların, troyka yenilgisinin ilk raundunda, gelecek umutları kalmamış olacak ki ani reflekslerle hareket edip iktidar partisinin binalarını işgale kalkışmışlardı.

Yunanistan´daki seçimleri nasıl okumalıydık?

Sol açısından Yunanistan seçimlerini, belki yarım devrim olacakmış gibi, büyük bir şevk ve heyecan içerisinde, -yerine göre- derinlemesine girmeden, salt zafer bağlamında olduğu üzere, bir sebep, sonuç ilişkisini ya pek önemli bulmayan, bulsa dahi, temelini kendi gerçekliğinde arama sevdasında bulmaya azimli bir ruh haliyle izah edilirdi!

Bize göre ise, Syriza´nın başarısı, son on yılların değişen konseptinde dünya geneli açısından solun zafere eriştiremeyeceği bir vasata işaret ediyor olsa da, Yunanistan özelinde bir yandan troykanın Yunan halkına reva gördüğü uygulamalara koşut olarak, Yunanistan´ın Avrupalı bir zeminde bulunmasının, onun birçok iç ve dış sebepten ötürü, kendini onarmasının vermiş olduğu ruh haline uygun sıçrayışlar içerisinde olmasının mevzi bir zaferi ve belki de bir daha tekrarlanma imkânı bulunmayacak olan bir yönü bulunmaktaydı!  

Yine de umutlu olmak, umutta kalmak ne güzeldi? 

İnternet ortamında yayın yapan Genç Gazete yazarlarından İbrahim Kurban, işi biraz daha ileriye taşıyarak şu tespitlerde bulunmaktadır. ?Sol açısından, SYRIZA´nın galibiyeti olumludur. Dünya´nın birçok ülkesinde, geniş kitleler sola bakmaya başlamıştır. Solcular ise geniş kitleleri örgütleyip, kendi safına katma olanağını elde etmiştir. Türkiye solu da Yunanistan´ın seçimlerine bu çerçevede yaklaşmalı, Yunanistan´ın seçimlerine Yunanistan ölçeğinden değil Dünya ölçeğinden bakmalıdır.?

İbrahim Kurban bu tespitinden sonra, Syriza´yı KKE açısından değerlendirip Syriza´yı onun mevcut yapısı açısından sağda bulmakta belirtip ?KKE´nin seçilmesi tüm solcuların istediği, arzuladığı bir durum olsa da KKE bunu başaramamıştır?  dedikten sonra, işe birde dünya ölçeğinden bakmayı önermekte ??ve bu Dünya ölçeğinde yaklaşıldığında ise, öyle ya da böyle sol bir özne iktidara gelmiştir. Bu durum diğer sol öznelere alan açacak, ideolojik olarak meşruiyet sağlayacaktır. Sol bu olanağı değerlendirmek zorundadır. Ortaya çıkan bu olanak, Dünya´daki sol özneler açısından olumludur. Devrimciler tarafından değerlendirilip, daha devrimci koşullar yaratılmak zorundadır, Dünya solu açısından olumsuzdur.? İfadesini öne çıkarmaktadır.(Genç Gazete, 26.01.2015)

Sonuçta bize göre ise, bu durum çok rahatlıkla yukarıda da belirtmeye çalıştığımız üzere; Yunanistan´ın Avrupalı bir zeminde bulunmasının, onun birçok iç ve dış sebepten ötürü, kendini onarmasının vermiş olduğu ruh haline uygun sıçrayışlar içerisinde olmasının mevzi bir zafer olarak okunabilirdi. Ve umut edilirdi ki Syriza eğer troykanın elini zayıflatıp Yunan halkına kısa ve uzun vadede nefes aldıracaksa başarılı olsundu!

Sriza Türkiye´de hangi partiye benziyordu?

Türk medyasında, özelikle de sol cenahta Syriza ve lideri Çipras ile ilgili ilk günlerde birçok haber yayımlanmış, onunla ilgili birçok da yorum yapılmıştı. Yıllardır PASOK gibi sol yelpazenin sosyal demokrat tarafında bulunan ve uzun bir dönem iktidarda bulunan partilerin, sözde halktan yana halkçı politikaları bile çözüm olmamış ki, Ortodoks bir dinî geleneğe sahip bir ülkede, liderinin ateist olduğu ve birçok ?radikal sol partinin çatı hareketi olan Syriza, verdiği sözlere binaen halkın oylarıyla iktidara gelmişti.

Nasıl bir politika (iç ve dış) uygulayacak ve nasıl bir yol takip edecekti ve nasıl başarılı olacaktı? Hareketin başında bulunan ?ör.Çipras- siyasetçilerin ilk ifadelerine göre troykaya karşı duracaklardı, onlara Yunanistan ile ilgili geri adım attıracaklardı. Ama troyka daha ilk günden itibaren işleyişlerinden ?asla´ taviz vermeyeceklerini dünyaya ilan ediyorlardı.

Dimitris Avramopulos kötü sinyal veriyordu

Diplomatikgozlem.com´un bildirdiğine göre; ?Yunanistan Dışişleri Bakanı Dimitris Avramopulos´un yaptığı açıklamalar Türk-Yunan ilişkilerinin bugün olduğundan daha iyi bir noktaya ulaşmasının kolay olmayacağını ortaya koydu. Belki gelecek için daima iyimser olmak lazım, ama söz konusu Türk-Yunan ilişkileri olunca ve bugünkü şartlara bakınca, muhtemelen o iyimserliği ?temkin? ile desteklemek lazım. Çünkü Dimitris Avramopulos´un açıklamaları, Atina´da ?tutarsızlık? ve ?akıl karışıklığı? olduğunu gösteriyor.?

Normalde solun, gerek iktidarda bulunduğu, ya da iktidara gelmek istediği ülkelerde, onun kendi gerçekliği üzerinden çizmeye çalıştığı profiline bakıldığında, birazda, onun uğraşılarını medyal yollardan yaymaya çalışan mahfillere bakıldığında, etk umudun o olduğu görülür.

Bununla da kalınmaz tabii ki, bir defa eğer iktidarlarda hasbelkader sağcı partiler varsa, onlara karşıtlık açısından solun sınır tanımayan evrensel, hümanist bir yapısı olduğunun altı kalın çizgilerle çizilir ve öyle lanse edilir. Hatta, bir ülkenin solu, aralarında tarihi, toplumsal, dinsel uyuşmazlıklar varsa bile, o ülkeye ?iyi gözle´ bakıldığı telkin edilip durur.

Ama gerçekten böyle mi? Biz, bunun böyle olmadığının şimdilerde de Syriza hükmetinin Dışişleri Bakanı Dimitris Avramopulos´un yaptığı açıklamalardan anlıyoruz. Gerçi, işin hünhüne vakıftık, ama bu da yeni bir tecrübe oluyordu bizler için. ?Yunanistan Dışişleri Bakanı Dimitris Avramopulos´un yaptığı açıklamalar Türk-Yunan ilişkilerinin bugün olduğundan daha iyi bir noktaya ulaşmasının kolay olmayacağını ortaya koydu. Belki gelecek için daima iyimser olmak lazım, ama söz konusu Türk-Yunan ilişkileri olunca ve bugünkü şartlara bakınca, muhtemelen o iyimserliği ?temkin? ile desteklemek lazım. Çünkü Dimitris Avramopulos´un açıklamaları, Atina´da ?tutarsızlık? ve ?akıl karışıklığı? olduğunu gösteriyor.? (www.diplomatikgozlem.com)

Sonuçta; Avramopulos´un bu sözleri için bunun dışındaki diğer sözleri ve değerlendirmeleri için de, yine ona ait olan şu ifadeyi asla göz ardı etmemek lazım; ?Diplomasi ve dürüstlüğün iki çelişkili kavram olduğunu söyleyebilirdik?

Yunanistan Dışişleri Bakanı Dimitris Avramopulos´un bu ifadeleriyle paralellik arzeden ve Türkiye ile ilişkilerinde, belki temeli ta Bizans´a kadar uzanan ilişkiler yumağı çerçevesinde bir açıklamayı da Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Konstandinos Kutras yapmıştı. Kutras, BM´nin ve uluslararası toplumun Kıbrıs´ta devlet olarak sadece "Kıbrıs cumhuriyetini" tanıdığını ileri sürerek, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu´nun buna uyması gerektiğini belirtmişti. Kutras, gazetecilerin, Cumhurbaşkanı Eroğlu´nun, "Çipras, Kıbrıs´ta Rumlar kadar egemen bir Kıbrıs Türk halkı bulunduğunu kabul etmelidir" şeklindeki açıklamasıyla ilgili sorularını yanıtlamıştı.

Bu konuda; Kıbrıs´ta, "tek vatandaşlıklı, tek egemenliği olan ve Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türkler olmak üzere iki toplumdan oluşan tek bir devlet olduğunu ve bunu Türkiye´nin  dışında herkesin tanıdığını" iddia eden Kutras, "Kıbrıs´ta devlet olarak sadece Kıbrıs Cumhuriyeti var. Sayın Eroğlu, artık uluslararası yasal düzene uysa ve Kıbrıs Türk toplumuna iyi hizmetlerini sunarak Kıbrıs sorununun çözümüne katkı sağlasa iyi olacak" ifadesini kullanmayı yeğlemişti.

Şimdi sormak gerekir, Türk solu içerisinde Yunanistan ve Kıbrıs konusu ile ilgili, böyle açıkça görüş beyan edebilecek birileri var mı? Olması pek mümkün görünmüyor oysa. Zira bir defa Türk solunun oluşumunda, onun düşünsel bağlamda ?katkı sağlayan? insan kaynaklarının içerisinde Osmanlı dönemi gayr-i Müslim azınlıkları içerisinde Rum/Yunan solcuları önemli yer tutardı. Bu bir. İkincisi ise, her ne kadar Mustafa Kemalin´ dillendirdiği Yurtta sulh, cihanda sulh? ilkesi? lafzen böyle algılanıyor olsa da doksan yıllık pratik tercümesi; ?Yurtta sulh(!) cihanda ?ise´ sus!? idi?

Gel gelelim troykanın durumuna?

Seçimin kazanmasının akabinde ayağının tozu ile iktidarı devralan Syriza hükümetinin, sadelik ve belki de kendi   tabanına yönelik olarak yaptığı bir iki  göz boyama kabilinden işlerden sonra, oklarının hedefini troyka ve hasetsen de Merkelli Almanya´ya doğru yönelten Çipras ve ekibinin ?troyka´ya teslim olmayacağız!? kabilinden, zahiren kararlılık belirtisi sayılabilecek söylemlere her gün bir yenisi ekleniyordu. Önceleri troykaya ihtiyacımız yok açıklaması, sonra ise, troyka Yunanistan´ın borçlarını silsin/silecek beyanlar ve daha sonra, ilk raundundan sonuç alınamayacak olsa da, anlaşılan o ki, tüm rauntları troykanın kazanacağı görüşmeler Çipras hükümetine geri adım attıracaktı.

Ama bundan önceki gelişmelere baktığımızda,  SYRIZA´nın iktidarı hem Avrupa´da hem de Ortadoğu´da büyük yankı uyandırmıştı. Buna paralel olarak AB, SYRIZA´ya ekonomik açıdan bakıyor, Ortadoğu´da ise İsrail´in SYRIZA endişeleri vardı. Peki SYRIZA, Avrupa ve Ortadoğu´da nasıl bir etki bırakmıştı?

AB, Syriza iktidarına nasıl bakıyor?

Ekonomik pencereden bakıyorlar. Çünkü borçların ödenmeme ihtimali ya da yeniden yapılandırılması hatta Yunanistan´ın Euro bölgesinden çıkması gibi ihtimaller var. Yeni Başbakan Çipras´ın IMF´ye borçları ödememe gibi açıklamaları oldu bu durum borçların bir kısmının silinmesi geri kalanının da yeniden yapılandırılmasını içeriyor. Troyka bu işe ne der bilinmiyor.

AB, Yunanistan nedeniyle dağılma yaşar mı/ydı?

Yunanistan´ın Euro bölgesinden çıkması gibi ihtimallerin konuşulması şu durumda pek de gerçekçi değil. Zira Çipras, ?AB´den ayrılma? tehdidinde değil borçları ödememe gibi bir ihtimalden bahsetti. Böyle net bir söylem yok. Ama SYRIZA´nın varlığı ve bundan sonraki süreçteki icraatları AB için daha belirleyici sonuçlar doğurabilir.

Syriza  AB´de sarsıntıya neden olur mu/ydu?

Yunanistan Euro Bölgesinden çıkmayabilir ama SYRIZA gibi solun solu bir partinin iktidar olması, Avrupa´da hem aşırı sol hem de aşırı sağa kaymalara neden olabilir. Zaten Yunanistan´la birlikte bu ihtimal en çok yine bir ekonomik krizle boğuşan ülke olan İspanya için konuşuluyor. Aşırı çizgilerin iktidar olması ya da iktidarı tehdit eder olmaları Avrupa için pek de istenen gelişmeler değil.

AB şimdi ne yapacak/tı?

AB ve IMF, SYRIZA iktidarıyla yeni bir müzakere sürecine girecek. Bu süreçte hem eski borçların ödenmesi hem de yeni kredi diliminin müzakeresi var. Tabi yeni Başbakan Çipras, elinde bir takım tehdit unsurlarıyla masaya oturacaktır ve AB´yi biraz zorlamaya çalışacaktır, yeni bir müzakere süreciyle ortadaki krizin aşılması planlanacaktır.(Sabah, 28.01.2015)

Syriza sahi b ir sol parti miydi?

AB ile Syriza iktidarı arasında bu tür soruları sormak mümkündü elbette, ama ?Seçim sürecinde Avrupa ve ABD kaynaklı bazı yayın organlarında ABD´li yatırımcı George Soros´un SYRIZA´ya finansal destek sağladığı yönünde iddialar yer aldı. Bunu daha da ileri götürenler SYRIZA´nın aslında aşırı sol falan olmadığını aksine ABD düzenine hizmet ettiğini savundu. Bu tezi konuşanların en büyük gerekçesi/nin ise faiz lobisi olarak adlandırılan bu sistemin, Yunanistan´ı gerçekten de aşırı sol bir iktidara emanet edemeyecek kadar dikkatli bir yapı olması?na bağlayabilirdik. Bir efsane konusu olarak radikal Avrupa solu dilemmasıyla karşı karşıya olsak dahi, bunu, kendi bütünleşme sürecini tamamlayan ve tarafını küresel liberalizmden yana koyan Avrupa´nın radikal sola müsaade etmeyeceği gerçeği son dönem Almanya´sında kendi soluna karşı kırıcılığında belirginlik kazanmaktadır."

DÜNYA GÜNDEMÄ° Aylık Düşünce ve Analiz Gazetesi - Dergi (Ä°lk Sayı: 1, 15/Ocak 2015) Liberal Siyonistler, Batı´nın Yeni Ä°cadı: Ä°nsani Neo Kolonyalizm... Ayhan YILDIRIM, Engin DÄ°NÇ, Sait ALÄ°OĞLU

Kaynak: Aylık Dünya Gündemi Gazetesi, Mart 2015 sayısı