AKP Hükümeti´nin Suriye´deki Alevi Esad rejimini devirme teşebbüsü, Türkiye Cumhuriyeti´nin kuruluşundan bu yana girişilmiş en beyhude ve en pahalı dış politika hamlesidir.
Bu girişim, Esad´ın alaşağı edilmesinin kolay olacağı varsayımına dayanıyordu.
Bu varsayımın dayanağı da Esad´ın ait olduğu Alevi toplumunun, 20 milyonluk Suriye nüfusunun yüzde 13´ünü, Sünnilerin ise yüzde 74´ünü teşkil etmesiydi.
Türkiye´nin küçük bir itmesiyle çoğunlukla azınlık yer değiştirecek, Ankara, Şam´da ona medyun bir rejim kurmuş olacaktı.
Kâğıt üzerinde bu proje çok yapılabilir görünüyordu. Ama kâğıt üzerindeki diğer gerçekleri görmezden gelmek koşuluyla:
Bu gerçeklerden en önemlisi, Suriye´nin tamamı Amerika sevdalısı olan Orta Doğu´daki Arap ülkeleri içinde, Rusya ve İran´ın tek dostu olmasıydı. Bu iki devlet, Suriye´nin Amerika´nın Orta Doğu´daki Sünni müttefiklerinin kucağına düşmesine izin vermek niyetinde değildi.
Sonuçta savaşın gidişatını ve yaklaşan sonucunu belirleyen bu niyet oldu.
Moskova ve Tahran, Suriye´ye askeri güç yığdı ve yavaş yavaş Esad´a karşı savaşanları ezdi.
Washington bu gelişmeye karşı koymadı, zira orada kayda değer bir çıkarı yoktu. Suriye zaten Rusya´nın peyki idi.
Amerikalılar perde arkasından Esad´la cebelleşen Türkiye ve müttefiklerine, yani Suudi Arabistan ve Körfez emirliklerine, yardım ettiler ama çatışmaya doğrudan katılmadılar.
Ta ki IŞİD ortaya çıkıp kelle koparmaya başlayıncaya kadar. IŞİD, Orta Doğu´daki küçük Hristiyan topluluklarını hedef almaya başlayınca Washington bu terör ordusuna karşı büyük bir koalisyon meydana getirdi.
Ve Erdoğan´a güvenmediği için IŞİD´e karşı savaşta Türkiye´yi elinin tersiyle iterek otorite boşluğundan faydalanıp otonom bir idare kuran Suriye Kürtlerini yanına aldı.
Suriye´deki savaş sekizinci yılını doldururken milyarlarca dolara mâl olan bu girişimden Türkiye´nin envanterinde zarardan başka bir şey yoktur
Mart´ta Suriye´deki savaş sekizinci yılını doldururken milyarlarca dolara mâl olan bu girişimden Türkiye´nin envanterinde zarardan başka bir şey yoktur.
- Esad devrilmedi.
- IŞİD ezilmekle beraber varlığını sürdürmekte.
- Türkiye´nin güneyindeki büyük bir bölge PKK´nın acentesi olan YPG´nin yönetiminde bulunmakta.
- Türkiye dört milyona yakın Suriyeli göçmenin masrafını çekmeye devam etmekte.
Bu zehirli bileşim Trump´ın Suriye´de bulunan Amerikan askerlerini geri çekme kararıyla daha habis bir hal aldı.
Erdoğan ?o zaman ben de giderim,? demek yerine Amerika´nın boşalttığı yeri doldurmaya, Suriye´nin derinliklerinde IŞİD´in ayakta kalan varlığını ortadan kaldırmaya talip oldu.
Bunları yaparken YPG´yi de ortadan kaldıracaktı.
Başında bu projeyi onaylayan Amerika, daha doğrusu Amerika´nın bazı tahtaları eksik başkanı Trump, sonradan danışmanlarının baskısıyla fikir değiştirdi. Yeni fikrinin ne olduğu belli değil ama muhtemelen, Erdoğan´ı Kürt bölgesine saldırmaktan caydırmak için Amerikan askerleri Suriye´de kalmaya devam edecek.
Erdoğan ise Amerika gitsin veya kalsın, Suriye´nin Kürt bölgesine girip PKK´nın devamı addettiği YPG´yi yok etmeye kararlı olduğunu söyleyip duruyor.
Bu iç politikaya yönelik bir retorik mi yoksa gerçek bir niyet mi, bilmek mümkün değil.
Erdoğan´ın istediği sonucu elde etmek için daha kansız bir yol var: Suriye ile diplomatik ilişkileri yenilemek ve Esad´ın, eskiden olduğu gibi, Kürt bölgesine hâkim olmasını sağlamak.
Ve zararın neresinden dönülürse kâr olduğunu hatırlamak.