Chul Han, her çağın kendine has hastalıkları olduğunu ve çağımızın önceki çağa göre viral değil sinirsel bir çağ olduğunu söyler. Bu çağın insanı tükenmiş insandır ve yaşadığı toplum Foucault´un bahsettiği gibi hastaneler, tımarhaneler, hapishaneler, kışlalar ve fabrikalardan oluşan bir disiplin toplumu değil; fitness salonları, ofislerle dolu gökdelenler, bankalar, havaalanları, avm´ler ve gen laboratuarları ile dolu bir toplumdur. Sakinleri ise önceki yüzyılın itaatkâr öznesi değil performans öznesidir. Han, disiplin toplumunun negatifliği nedeniyle deliler ve caniler doğurduğunu performans toplumununsa depresif mağluplar ortaya çıkardığını söyler. Bu depresif hâlin sebep olduğu tükenmişlik sendromu yorulmuş bir benliği kaçınılmaz olarak karşımıza çıkarır. Bu toplumda, en son ortaya çıkan toplumsal gelişmeler ve dikkatin yapısal dönüşümü, insan toplumunu yapısal olarak sürekli vahşi doğaya yaklaştırır. İyi bir hayat yaşama kaygısının, gitgide hayatta kalma kaygısına dönüştüğünü dile getirir.
Chul Han, ?Hayat hiçbir zaman bu kadar geçici olmamıştı. Tam anlamıyla çıplak ve kökten geçicilik haline dönüşmüş yaşama insanlar hiperaktiviteyle, işkoliklikle ve üretimle karşılık veriyor. Günümüzdeki hızlanma da, bu varlık noksanlığıyla alakalıdır. İş ve performans toplumu kesinlikle özgürlük toplumu değildir. Bu zorunluluk toplumunda her bir insan teki, çalışma kampını da yanında taşır.´ der. Han´a göre gelecek uzatılmış şimdiye kısaltılmıştır. Kişi bu toplumda kendisiyle otistik bir ilişki yaşar. Bu toplumda insan, otistik bir performans makinesine dönüşür ve başarıyı azamileştirerek yoğun çaba harcar. Bu durum, merkezde olabilmek için kendini hâkimiyet noktasına ulaştırma talimidir.
Ona göre insanların vakit öldürmek için çırpındığı zamanlar bitti. Artık vaktin ölü olarak doğduğu, bir gelecek ufkunun yerini "hemen şimdi"nin aldığı cağda yaşıyoruz. 80´lerle beraber eskilerin "sürat asrı" dediği devri kapatan, hızın sadece fiziksel değil sanal bir dünyada da bir mevzu haline geldiği, insanların, malumatın her an ulaşılabilir olduğu, sosyal ilişkilerin yerini ´etkileşim´e terk ettiği bir döneme girdik. Merakımız varsa dâhi ilgi duyamıyoruz, dikkat kesilemiyoruz.
Dikkatimiz yazılım ara yüzeylerinin arasında, bir yüzeyden diğerine atlamakla meşgul. Ara´nın yerini hiperaktiflik, yani oradan oraya atlamak aldı. Yerimizde duramıyoruz. Gündemimiz aralıksız olarak "güncel"leniyor, ve tüm bu bitmek bilmeyen yepyeni şimdiden bezmiş durumdayız, bugün olmazsa yarın...
Yorgunluk Toplumu´nu Almanya´da son on senenin en çok satan kitaplarından biri yapan şey kapitalizmin son yirmi yılında ortaya çıkan yeni bir yaşam biçiminin insanı nasıl ufaladığını göstermesi; çünkü sıfırı tükettik ve buna durmadan devam ediyoruz, her şey angarya gibi geliyor. Byung-Chul Han´ın eseri sürüncemede kalmış, depresyondan çıkamayan, sürmenaj olmuş insanın durumuna dair bir eser.
_________________________________
Yorgunluk Toplumu
Byung-Chul Han
Açılımkitap Yayınları
Tercüme: Samet Yalçın
İstanbul 2017