Azıcık okumuş yazmış herkes memleketimizde önemli bir stratejisyen olmuş, istihbaratçılık oynuyor. Gazetecisinden akademisyenine devlet aklını temsil ve güçlendirme adına muazzam bir yarış var. Hele ki sözkonusu olan FETÖ ve beka meselesi ise kelimenin tam anlamıyla “atış serbest”. Söylenenlerin akıl ve mantıkla, hukuk ve adaletle, yaşadığımız tarih ve toplumla ilgisinin olup olmamasını dikkat almaya hacet duyulmuyor zaten.
15 Temmuz Fethullahçı darbe girişimiyle alakalı olarak yapılan özel programlarda kimi hakikatin izahı kabilinde kimi de Batıniliğe varacak düzeyde mübalağanın tezahürü şeklinde konuşmalar yapılıyor. Bu konuşmalardan biri de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse tarafından TRT ekranlarında yapıldı. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki özel yayında konuşan MÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse “15 Temmuz’dan gerekli dersin alınmadığını” iddia ediyor ve şöyle ekliyordu: “Bir FETÖ gitti, bin FETÖ geliyor.”
Ali Köse hocamıza göre hala 15 Temmuz’dan gerekli dersleri almamıştık. Tedbir almamış, akıllı davranmamış ve vazifemizi yapmadan sadece Allah’a dua etmişiz sadece. Ali Köse hocamız bu durum karşısında çok sert bir ikazda bulunuyor bizlere: “Öyle bir Allah yok. Siz vazifenizi yapacaksınız, Allah da size yardımcı olacak.” Peki vazifelerimiz nelerdir, nasıl yaparsak Allah bize yardımcı olur acaba? İşte bu sorulara ve konulara dair açık, net, şahitli hiçbir önerme bulamıyorsunuz Ali Köse hocamızın cümlelerinde. “Bu uyarıyı yapmak benim vazifem” dedikten sonra devleti şu konuda gerekli önlemleri almaya davet ediyor, dinleyebildiğimiz kadarıyla: “FETÖ denen örgütün yapılanma şeklini aynı yolları kullanarak bugün hala devam eden başka gruplar” varmış meğer. Üstelik FETÖ ile benzer yapılanma tarzına göre örgütlenen bu “başka gruplar”a karşı yaşanan derin gaflet uykusu sebebiyle “Bir FETÖ gitti, bin FETÖ geliyor”muş.
Ali Köse’nin kast ettiği “FETÖ benzeri başka gruplar” kimdir, nasıl ve nerelerde örgütleniyorlar hiçbir işaret, isim veya adres yok.
FETÖ’ye karşı alınmayan tedbirler nelerdir, devlet ve toplum nasıl davranırsa akıllı davranmış olacak gibi sorular da boşlukta yüzüyor. Ceza kanunu mu değişmeli, takip ve gözaltı süreçleri mi kolaylaştırılmalı, kişiler yerine aile ve çevresi de mi cezalandırılmalı ki gerekli tedbirleri aldık, akıllı davrandık denilebilsin?
İlaveten kimlerin tutuklanması, kimlerin devlet kurumlarından ihraç edilmeleri gerekiyor; kimlerin pasaportlarına el konulmalı, hangi kurumların kapısına kilit vurulmalı ki vazifemizi yapmış ve Allah’ın yardımına layık olmuş olalım. İslami ilimlerin usullerini, kaynaklarını çok iyi bilen ve İngiltere’de modern bilimsel yöntemleri deruhte eden Ali Köse hocamız maalesef bu hususta ne İslami ilimlerin usul ve esaslarına, ne de modern sosyal bilimlerin yöntemlerine göre referanslar verebiliyor. O da ekranlarda konuşmanın şehvetine tutulmuş, bürokraside daha üst kademelere gelmek üzere siyasi iradeye sinyaller veriyor ne yazık ki.
Emekli kahvelerinde her gün tekrar eden tarzda önü arkası olmayan, bağlamından kopuk, somut hiçbir belge ve olaya işaret etmeyen, sistematik olmaktan yoksun amma ve lakin alabildiğine genellemeci, sloganik konuşmalar akademisyenlere hiç yakışmıyor. Üstelik adının önüne İlahiyat Fakültesi Dekanı, din psikoloğu gibi sıfatlar koyup ekranlara çıkan Ali Köse’ye hiç mi hiç yakışmıyor.
“Bin FETÖ geliyor” sloganının hukuken bir karşılığı varsa usulüne uygun bir biçimde ortaya koyacaksınız. Yok eğer “Bin FETÖ geliyor” vaveylasıyla ortalığa çıkıp da “kim bunlar, nasıl ve kimlerle suç işliyorlar?” gibi temel sorulara “kuş diliyle” cevap verirseniz ayıp olur, günah olur, rezillik olur.
Son birkaç yılda Türkiye’de yaşanan bütün kötülük, yoksulluk, yolsuzluk, usulsüzlük ve işbirlikçilikleri FETÖ’ye hamletmek hem bir moda oldu hem de risksiz kazanç ve itibar kapısı. Başta ilahiyatçı ve hukukçu akademisyenler olmak üzere 15 Temmuz vesilesiyle FETÖ’yle hesaplaşmayı, FETÖ’cü kadro ve yapılarla mücadele etmeyi şiar edinmiş bu hanım ve beyler 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleriyle halkın üzerine çöken Kemalist ideoloji ve kadrolara karşı etrafını cami, ağyarını mani kabilinden esaslı bir karşı duruşları var mı?
Kemalist ideoloji, kadro, sembol ve teamüllerle İslam’ın kamusal alandan tecrit edilmesine yönelik zorbalıklar karşısında ne zaman konuşacak acaba muhterem hocalar, saygın akademisyenler? Muhterem hocaları, saygın akademisyenleri dinleyenlerde Türkiye’deki askeri darbe meselesi 15 Temmuz ve Fethullahçı cunta ile eşit ve kayıtlı olarak kalacak. Kemalizm’in ideolojik, sınıfsal, örgütsel açıdan Türkiye’de nasıl bir ifsad mekanizması kurduğunu ve bu ifsad ideolojisine karşı adalet ve takva üzere nasıl mücadele edileceğini konuşabilecek, davranışlarıyla topluma örnek olacak hocalar beklemek boşuna mı yoksa? Seküler hayatın nasıl dayatıldığı, İslami sembol, değer ve davranış modellerinin nasıl bastırıldığı üzerine tahlil ve tenkit yapılabilmesi için en az bir asır daha bekleyeceğiz anlaşılan.
Evet tekrar başa dönmek icap ediyor. İlahiyat Fakültesi Dekanı, akademisyen, gazeteci, marangoz, kasap, futbolcu vd. durumdan vazife çıkarmaya, istihbarat elemanı gibi hareket etmeye, muhbir ve provokatör gibi davranış modellerini içselleştirirse bu ülkede hukuk devleti, adalet toplum, kardeşlik ilkimi uzak bir ütopya olur sadece. Siz İlahiyat Fakültesi’nde Kur’an ve Sünnet’in hakkıyla öğrenecek ve topluma hakkıyla örnekleyip öğretecek öğrenciler yetiştirebilirseniz vazifenizi yapmış olacaksınız. Muhterem hocalarım, saygın üstadlarım siz bırakın da polis müdürlüğüne, istihbarat şefliğine veya acar savcı rolüne emekli kahvesinde sabah akşam çene çalanlar öykünsün.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse’nin 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümü vesilesiyle özel yayın gerçekleştiren TRT'deki konuşmasının ilgili bölümü:
“Biz bu konudan söz açıldığı zaman hep şu duayı yapıyoruz. Allah bir daha bu memlekete 15 Temmuz’lar yaşatmasın. Ama dua bizim vazifemiz, fakat siz tedbirinizi almazsanız, akıllı davranmazsanız, o FETÖ denen örgütün yapılanma şeklini aynı yolları kullanarak bugün hala devam eden başka gruplar hakkında gerekli tedbirleri almazsanız Allah size yardımcı olmaz. Öyle bir Allah yok.
Siz vazifenizi yapacaksınız, Allah da size yardımcı olacak. Benim bu konudaki kanaatim 15 Temmuz’dan gerekli dersin alınmadığı ve yeterli önlemlere gidilmediği şeklindedir. Hatta ben bunu ‘Bir FETÖ gitti, bin FETÖ geliyor’ diye değerlendiren, bu şekilde sloganlaştıran birisiyim. Bu uyarıyı yapmak benim vazifem.
FETÖ ile alakalı daha sonra biz ilahiyatçılara neden bu konuda uyarı yapmadınız diye hep sitemler oldu. Özellikle akademisyen ilahiyatçılara… Ben bunu alıyorum ve kabul ediyorum ve bugün diyorum ki, bu konu Türkiye’nin en önemli konusudur. Devletin bu konuda gerekli önlemleri alması şarttır. Bunun vebalini kimse üstlenemez.”
Kaynak: haksozhaber.net