Yol Hikayeleri 2. Gün: Antep´ten Mardin´e Bir Otobüs Yolculuğu

Veysi DÜNDAR

Yol Hikayeleri 2. Gün: Antep´ten Mardin´e Bir Otobüs Yolculuğu

 

Yol hikayelerinde ikinci günüm aslında gerçek anlamda yolda geçti. Erken saatlerde sevgili Celal Doğan ile söyleşi için buluşmanın keyfi ve yoğun program içinde bana ayırdığı zamanın ve sorularıma eksiksiz samimi yanıtların huzuru ile Antep´ten gönül rahatlığı ile ayrıldım. Tabii ki sevgili Celal Doğan´ın rakibi İyi Parti adayı Ejder Demir´i de zikretmeden geçmemeliyim. Kendisi mükemmel bir ev sahibi oldu bana. Celal Doğan´ın yanı sıra onunla da söyleşi yaptım. Celal Doğan ?CHP aday çıkarsaydı aday olmazdım? diyerek rekabet kapısını açtı. Bakalım seçim sathında sonuç ne olacak. Ejder bey de Celal bey de demokratik olgunluk sınavını geçtiler.

/resimler/2019-3/3/1000235908288.jpg

Bu sınava en tepeden bir tavır ile burun kıvıran AKP cenahının alt ekiplerine doğru yayılan tavırları ise farklılık içeriyor. Ahmet Hakan dahi dünkü yazısında Bursa adayının akıllara ziyan tavrı ile Yenimahalle adayının tevazuu arasındaki farkı yazmak zorunda kalmış. Her ne kadar o Bursa adayının rol modelini belirtmese de bizim yazılarımızı okuyanlar bu konuda hiçbir zaman tereddüte düşmez.

Gaziantep-Mardin arasındaki ilk durak Şanlıurfa. İstanbul´da hoş bir tesadüf ile rast geldiğim Karaköprü Belediye Başkanı Metin Baydilli´yi bu vesile ile andım. Kendisi ile Vefa Bozacısında karşılaşmıştık. Ailesi ve arkadaşı olan bir Kuran alimi ile beraber bozanın keyfini çıkarıyordu. AKP´nin Bursa adayından farklı olarak kendine rol model olarak daha makul davranmayı seçenlerden olduğunu görmüştüm. Bindiğim otobüs Urfa sınırlarında iken kendisini aradım. Bugün için değil ama uygun bir zamanda söyleşmek için ilkesel bir mutabakata vardım.

Şanlıurfa-Viranşehir-Kızıltepe üzerinden Mardin´e doğru yol alan otobüsümün geçtiği şehirlerde gördüğüm tektipliğe içim acıdı. AKP´nin inşaat ekonomisinin şehirleri birbirine benzeyen yeknesak mekanlara dönüştürdüğünü gördüm ve üzüldüm.

Otobüste en ön sırada olmanın ayrıcalığı ile şoför ve muavin arasındaki 3 dilli diyalogların hemen tamamına şahit oldum. Kürtçe, Arapça´ya Arapça Türkçe´ye Türkçe Kürtçe´ye dönerek çınladı durdu. Bir otobüsün ön koltuğunda dahi bu kadar çok kültürlülüğü hazmederken nasıl oluyor da bu ülkeyi yönetmeye talip olanlar bu denli ayırıcı bir dili pelesenk edebiliyor açıkçası anlamış değilim.

Yolun uzayan kıvrımları beni geçmişe, çocukluğuma, ilk gençliğime götürdü. Yolculuklar iyidir. İnsanı arındırır. Meşhur Kızılderili Şefin dediği gibi ?ruhlarımızı geride bırakmadan seyahat etmeliyiz?. Ben de seyahatimi özellikle otobüsle yaptım. Hem etrafı gözledim hem de biraz ruhumu sakinleştirdim. Geçmiş dostlarımdan hala bölgede yaşayanlara telefonun sağladığı o anlık selam gönderme imkanı ile merhaba dedim. Bunların içinde bir de özel bir insan vardı ki onu da ifade etmeden geçmeyeyim. Velhasıl Suriye sınırına paralel tam 367 km´lik yolun benim için dinlendirici bir etkisi de oldu.

Tabii Nizip´ten sonra yol alırken, El Bab, Azez, Münbiç, Suruç´u pas geçerken, Kobani sınırın öte yakasındaki paralel hayatları bana anımsattı. Her biri kuş uçumu 20-30 km´lik mesafelerdeki bu isimlerin bundan sonra artık hiçbir savaşı anımsatmamasını diledim.

Mardin´e yaklaşırken hem günün muhaebesini çıkardım hem de ertesi günün programında neler olabileceğini düşündüm. Ahmet Türk´ü mutlaka programa dahil etmem gerektiğini düşünürken, Celal Doğan ve Ejder Demir söyleşilerini de okurlara ulaştırmak için çalışmaya bir an önce başlamayı planladım.

Tabii ki benim için dünyadaki en özel kadın olan annemi görecek olmanın heyecanı da içimde idi. Annemin doğum günüydü dün. En güzel hediyenin beni görmek isteyeceğini düşünerek sürpriz yaptım kendisine. Yalan söyleyemem bu seyahat hem bir yol hikayesi arayışı hem de anayurt özlemine adreslidir. Bu yazıyı da Mardin´de onları Nusaybin´den beklerken kaleme aldım.

Yorucu ama keyifli bir gün karanlığa kavuşurken ata toprağım Mardin´de olmanın keyfini çıkarıyorum. Bakalım yarın bize ne yol hikayeleri getirecek.