Birleşik Arap Emirlikleri ile bir barıştık pir barıştık. Öyle görkemli jestler yapılmış ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gezisinde, heyette yer alanlar bile hayret etmişler.
Ben Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Suudi Arabistan’a yaptığı ziyareti izlemiştim gazeteci olarak, onda da ciddi itibar görmüştü sayın Gül.
Ama o ziyaret, Türkiye – Suudi ilişkilerinin yükselme trendi içindeyken yapılmıştı.
Şimdiki BAE ziyareti ise, “15 Temmuz ukdesi”inin peşinden gerçekleşti.
15 Temmuz ukdesi ne demek?
15 Tammuz’u BAE’nin finanse etmesi demek. Bunun manşet manşet ilan edilmesi demek. Öncesinde ve sonrasında Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Libya gibi bütün alanlarda ayağına çelme takılması demek. “Dış tehdit”in, ya da “Beka sorunumuz”un oluştuğu odaklardan birisinin BAE olması demek. “Arkadan hançerleme”nin 2000’ler versiyonu demek…
Şimdi, iktidarın dış problemleri barış zeminine çekmesi ve ülkeyi “yalnızlaşma” çemberinden kurtarması adına olanlardan pozitif sonuçlar çıkarmaya çalışıyoruz da, gelinen durum, “15 Temmuz sürecinde gerçekte ne olmuştu?”yu anlamamızı zorlaştırıyor. Sonuçta 250 şehidin verildiği, binlerce insanın yaralandığı bir olay 15 Temmuz. Tüm resmi söylem “ülkenin uçurumun kenarından döndüğü” yönünde. Bu durumda, 15 Temmuz’a katkı veren her odak, mercek altına yatırılmalı değil mi? Mesela soralım: Birleşik Arap Emirlikleri’nde yapılan herhangi bir toplantıda 15 Temmuz’daki rollerinin hesabı sorulmuş mudur?
Daha ilginç bir soru sormak zamanıdır:
-Yoksa, gerçekte 15 Temmuz’un arkasında BAE’nin ya da başka bir dış gücün bulunduğuna inanmıyor muyduk?
İçerde 15 Temmuz’un üzerinden 6 yıl geçmiş olmasına rağmen FETÖ’ye karşı temizlik operasyonları sürüyor. Evlere baskın yapılıyor, asker, polis, öğretmen, kadın - erkek vs… toplanıyor. 84 yaşındaki birisi Bankasya, yardım derneği ilişkisi gibi gerekçelerle FETÖ bağlantısı sebebiyle cezaevinde hayatını kaybetti. Hastalığı, yaş durumu bile, affından geçelim, denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulmasına imkan vermedi. Binlerce insan içerde. Peki nasıl affedildi peki BAE?
Yoksa gerçekte yok muydu BAE parmağı da, biz iç kamuoyunu “beka söylemi”ne inandırabilmek için mi üretmiştik böyle kıytırık dış güç manipülasyonunu? Ben o zaman “Bu BAE ne zaman böyle stratejik hamleler yapacak role büründü?” diye yazdım. Malum, Mısır’daki darbenin arkasında da BAE’nin parmağı var denilmişti. Körfez ülkesi eti ne budu ne ki, böyle uluslararası operasyonları kotarıyor?
Şimdilerde Mısır’la da barışmak için çaba harcıyoruz.
Suud’la hakeza.
Daha önemlisi İsrail ile buzlar eriyor. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, 9 Mart’ta Türkiye’ye gelecek.
Dış güçlerle irtibatlı “Beka sorunu”muz kaldı mı hala? Ne dersiniz?
Biraz Avrupa var sanki, biraz Amerika var. AİHM ve Avrupa Konseyi, tam bir beka sorununa dönüşmüş durumda bizim yargı sistemimizi sorgulamaları cihetiyle!!!
Hoş, İngiltere’ye gidiyoruz finans lordlarıyla görüşmek ve ülkeye para çekmek için. Onların parasından zarar gelmez zahir. Onlar “faizsiz” çalışıyorlardır muhtemelen. Hem onlar, Türkiye ekonomisine tuzak da kurmazlar. “Paranın dini imanı yoktur” ne de olsa, ara sıra “Faiz lobisi” hüviyetine bürünseler de başkalarına sıfıra yakın faizle verdiklerini bize risk primi sebebiyle çok daha yüksek faizle kredi açmaları “Beka sorunu” içinde görülmez.
Bilmiyorum Amerika ile “15 Temmuz hesaplaşması”nı nasıl kapatırız? Onlar da 15 Temmuz’a destek vermişti ya İçişleri Bakanımıza göre. Biden’la görüşme olursa masaya koyarız bir madde olarak, BAE Şeyhi ile görüşmemizde yaptığımız gibi.
Bilmiyorum, sanki dışarıyla daha kolay çözüyoruz 15 Temmuz hesaplaşmasını…
….
Her neyse, aslında dış ilişkileri barış ikliminde tutmak iyidir.
Özellikle kendi coğrafyamızda ve tarihi – kültürel yakınlıklarımızın bulunduğu ülkelerle dostane ilişki iyidir. Ekonomik iş birliğini geliştirmek iyidir. Hele taa Londra’lara gidip yana yakıla dış finans aradığımız bir zamanda.
Mısır’la ilişkileri geliştirmek de iyidir. İhvan halde anlar eminim.
İsrail’le diplomatik kanalların açık olması da iyidir. Dünyada Yahudi diasporası ile ilişkileri iyi tutmak da iyidir. Filistinliler de halden anlar ne de olsa.
Ülkeye makul ölçülerle yabancı sermaye girmesi de iyidir.