Yıl biter asra bedel!

Vedat Bİlgin- 01.01.2017

Yıl biter asra bedel!

Bazen günler uzar Cengiz Aytmatov´un dediği gibi Asra Bedel olur, bazen yıllar uzar yüz yıl olur. Türkiye´nin son yılda yaşadıklarına bakınca neredeyse ancak yüz yılda bir karşılaşılacak olayların bir yıla sığdığını görmemek mümkün değildir. Zamanın akışı mı hızlanmıştır, bir düşünürün dediği gibi ?zaman mekân sıkışması´ mı yaşanmaktadır bilinmez fakat zamanın ruhunun değiştiği, değişmekte olduğu kesindir.

?Peki, neler oluyor? Önce Türkiye´ye bakalım. Türk tarihi tam anlamıyla yüz yıl sonra büyük bir kırılma, bir dönüşüm yaşamaktadır. Toplumsal değişme dalgaları diye ifade edebileceğimiz uzun vadeli değişim dinamiklerinin harekete geçmesi sonucu, yerleşik iktidar yapısı değişme sürecine girmiştir; bu öylesine bir değişimdir ki adeta bir siyasal deprem etkisi meydana getirerek sadece içeriye değil dışarıya uzanan bağlantılarıyla beraber sarsıntılar yaratmaya başlamıştır.?

Eskinin tortusu

Türkiye´deki kurulu düzenin tarihsel yapısına bakıldığında bürokrasinin, askerlerin, kapitalist yapı içinde onları birbirlerine bağlayan ideolojinin nasıl güçlü bir ilişkiler ağı oluşturduğunu tahmin etmek zor değildir. Benim sık sık tarihsel iktidar bloku diye adlandırdığım bu yapının ideolojik adlandırılması zaman zaman değişse de değişmeyen tarafı Batıcı olma vasfıdır. Batılılaşma ideolojisini biz daha çok Batı´nın yükseliş veya sömürgeci döneminde Batı dışı toplumların bürokrat/aydın zümresinin Batı karşısında duydukları ezikliğin veya aşağılık duygusunun yansımaları olarak görürüz.

Meselenin bu boyutu vardır ve başat olanıdır fakat ülkemizde yaşananlara bakınca meselenin önce fazla görünmeyen diğer tarafının, başka bir boyutunun olduğunu görmemek mümkün değildir; bunu ihmal etmenin nasıl bir hata olacağını, analitik bakımdan yapılan değerlendirmelerin eksik kalacağını, şimdi daha iyi anlayabiliriz.

?Aslında Batılılaşma ideolojisi, sadece toplum içerisindeki bir farklılaşmanın, bir iktidar grubunun kendi hegemonyasını haklılaştırma işlevi gören bir ideoloji olmasının yanında, doğrudan doğruya Batılı merkezlerin sadece Türkiye üzerindeki taleplerini değil, bütün Ortadoğu coğrafyasındaki çıkar ve taleplerini de meşrulaştıran bu bölgenin üzerinde kurulan hegemonyayı da rasyonel bir formda kabul ettirmek isteyen bir ideolojidir.?

Geleceğe hazırlanmak

Demek ki geçtiğimiz yıl yaşanılan olaylar zincirinin içerideki ve dışarıdaki halkaları, aslında son yıllarda yoğun olarak değiştirilmeye çalışılan Türkiye´nin kurulu düzenin çatırdamasıyla bağlantılı olan olaylardır. Siyasal yapı içerisinde kurulmuş olan militarist kurumsal yapı hiyerarşisinin askerlere verdiği siyasal rolün tasfiye edilmesi, yargı ve siyasal bürokrasinin demokratikleşme yönünde ilk adımların atıldığı 1950´lerden bu yana siyasal yapının üzerindeki vesayet ilişkisinin kaldırılması ilk sarsıntıların ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Devletçi politikalarla sadece kapitalist yaratılmakla kalmayıp, onlara tekel konumunda imtiyazlar sağlayan çarpık ekonomik ilişkilerin, piyasa mekanizmasının inşa süreciyle birlikte değişmeye başlaması bu değişimin diğer önemli öğesidir.

?Bunlar yapılırken, ?Ortadoğu´nun her sorunu bizim sorunumuzdur´ yaklaşımına dayanan bir dış siyasetin ortaya konulmasıyla, önce Avrupa cenahından, arkasından ABD tarafından Türkiye karşıtı tavırların arka arkaya yükseltilmesi, Türkiye´ye karşı adeta bir kuşatma siyasetinin, üstelik terör örgütlerini kullanarak devreye sokulması şaşırtıcı mıdır? FETÖ´nün darbe girişimi, PKK/PYD saldırıları hatta DAEŞ denilen karanlık odağın Türkiye düşmanlığı, bu kuşatmada kendilerine verilen rolün gereği olarak değerlendirilmelidir.?

Geçen uzun yılda Türkiye bu yalnızlaştırma siyasetlerine, bu kuşatma girişimlerini yararak cevap vermiştir. Bugün Türkiye yeni bir geleceğe hazırlanmaktadır.