Yetim Vakfı´nın hayata geçirdiği "Hayallere Değen Resimler" projesi ile 3 kıtadaki 13 ülkeden yetim çocuklar, savaş, doğal afet, hastalık, yoksulluk, açlık ve kuraklık ya da sömürge altında olmaktan kaynaklanan duygu ve hayallerini resimlerle anlatırken, kağıda ve tuvale resmedilen çizimlerin analizi yapılarak çocuklara psiko-sosyal destek veriliyor. Ayrıca, proje kapsamında her ülkeden bir çocuğun hayali gerçeğe dönüştürülecek.
Yetim Vakfı tarafından hazırlanan ve 29 Mayıs´ta çoğunluğunu Suriyeli yetimlerin oluşturduğu Hatay´ın Reyhanlı ilçesindeki Çocuk Yaşam Merkezi´nde başlatılan proje, Lübnan ve Tayland´ın ardından, Burkina Faso´da da hayata geçti. Hwayugi kentine bağlı Titao köyünde Türkiye´nin destekleriyle yaptırılan yetimhanede yatılı eğitim alan yetim çocuklar, duygu ve hayallerini çizip kağıda ve tuvale resmetti.
Projenin yazarı ve koordinatörü Canan Doğru, projenin sanat yönetmeni Meryem Büşra Orhan, ressamlar İlhami Atalay ve Cemal Toy, sanat tarihçisi İsmail Erdoğan ile proje gönüllüleri, yakın ilgi gösterdikleri çocuklara sanatın önemini anlatırken, kimi zaman da birlikte boyama yaptı. Proje ekibi, atölye çalışması yaptıkları çocuklara proje adının yazılı olduğu önlük ve şapka ile boyama defteri, kuru ve akrilik boya, şekerleme ve balon dağıttı. Çocuklar, molalarda gösteri yapan palyaçoya eşlik edip oyunlar oynayarak keyifli zaman geçirdi.
Birçok çocuk hayatında ilk kez resim yaparken, bazı çocuklar da resimlerinde ay-yıldız kullanarak Türkiye´ye olarak sevgilerini gösterdi. Sanat terapisi ile resim sanatına yönelik yeteneklerini sergileyen çocuklara analizlerle psiko-sosyal destek verildi.
Proje yazarı ve koordinatörü Canan Doğru, AA muhabirine, projenin Burkina Faso, Bosna Hersek, Endonezya, Etiyopya, Filistin, Filipinler, Lübnan, Pakistan, Sierra Leone, Sri Lanka, Suriye, Tayland ve Türkiye´yi kapsadığını belirtti.
Projeyi iki sene önce Suriye´de gördüğü savaş mağduru bir kızın resim yapmasından etkilenerek yazmaya başladığını, başta sadece Türkiye geneli için planlandığını ancak Yetim Vakfı´nda projenin yankı bulmasıyla yurt dışına açılma kararı aldıklarını anlatan Doğru, "Hayallere Değen Resimler projesi başta hayal gibi geldi, ´olmaz, yapamayız, bütçe bulamayız´ dedik ama fikirler ve kağıt üzerinde çalışmalar ilerledikçe projenin aslında zor olmayacağını düşündük ve kolları sıvadık. Şu an dördüncü ülkemizdeyiz. Hayallere değen proje benim nazarımda gerçeğe değen proje olarak hayatına devam edecek." dedi.
"Yetim çocuklarla iletişim kurmak için en renkli yolu seçtik"
İçine kapalı çocukların, resmettikleri çizgiler, boyalar ve renklerle konuştuğunu vurgulayan Doğru, "Yetim çocuklarla iletişim kurmak için en sessiz, en güzel ve en renkli yolu seçtik. Konuşamayan çocuklar çok güzel renklerle, çizgilerle konuştu. Doğal olarak iç dünyalarını bize sundular. Yetimle bir araya gelmek, onların yüzünü güldürmek bu projenin en güzel kokusuydu, en güzel rengiydi." ifadelerini kullandı.
Doğru, kendilerine, "24 saat yolculuk yapıp sadece resimle dönmek çılgınlık" diyenlerin bulunduğunu aktarırken, bu çılgınlığı büyük bir inançla seve seve hayata geçirdiklerini söyledi.
Projenin iki amacının bulunduğunu, birinin resim yapmak, ötekinin de çocukların ruhuna dokunmak olduğunu vurgulayan Doğru, şöyle konuştu:
"Hocalarımız resimle birlikte çocuklara sanat terapisi uyguluyorlar. Özel yönlendirmelerle çocukların ruh haritası ortaya çıkıyor. Bunlar kaleme alınıyor. Bu şekilde hikayeler de çıkıyor. Daha sonra bu alanda uzman buradaki hocalarına o çocuğun neler hissettiği ve neden iletişime geçmediğinin sırları anlatılıyor. Ayrıca bununla ilgili bir yazılım programı hazırlanıyor. Bu program ile yöneticiler yetimhanelerdeki çocukların çizdiği resimleri hocalarımıza gönderip analizini alabilecekler."
"Türkiye hayranlığı var"
Türkiye´nin dünyanın birçok ülkesine yardım elini uzattığını ve bunun herkes tarafından bilindiğini hatırlatan Doğru, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye hayranlığı var burada. Bizim rehberimiz de Türkiye´de okuyan bir öğrenci. Eğer Türkiye böyle bir çocuk yetiştiriyorsa binlerce çocuk yetiştirebilecek kapasitededir demektir. Bu ülkede çok gelecek yok. Bu çocukların başka bir şansı yok. Ülkede misyonerler var, gördüğümüz en güzel binayı onlar yapmış. Ya bu çocuklara, ümmetimize biz sahip çıkacağız ya da onlara teslim edeceğiz."
"Türkiye´de okumuş ve iyi bir yere gelmiş, ülkede söz sahibi olmuş çok temsilcileri var. Doğal olarak bu çocuklar da onların izinden yürüyorlar. Onlara baktıklarında nerede okudular, Türkiye´de okudular. Türkiye bu konuda çok numune vermiş buraya." diyen Doğru, Türkiye´nin dünya mazlumlarının ilgi odağında olduğuna işaret etti.
Her ülkeden bir çocuğun hayali gerçeğe dönüşecek
Doğru, Vakıf Katılım´ın projenin ana sponsoru olduğunu, her ülkeden birer çocuğun hayalinin Vakıf Katılım tarafından gerçeğe dönüştürüleceğini bildirdi.
Proje kapsamında söz konusu ülkelerde toplanan 1001 resmin Türkiye´ye getirileceğini, bu resimlerin İstanbul Büyükşehir Belediyesi´nin desteğiyle kentteki kültür merkezlerinde sergileneceğini söyleyen Doğru, büyük sergiyi Cumhurbaşkanlığı külliyesinde yapmak istediklerini kaydetti.
Doğru, şunları kaydetti:
"Resimler İBB Kültür Merkezlerinde sergilenecek ama bizim gözümüz Külliye´den yana. İnşallah Cumhurbaşkanımız sesimizi duyar. Biz sadece resimle gelmiyoruz, onu çok seven çocukların duasıyla geliyoruz, mesajlarıyla geliyoruz. Onu Tayland´da çok güzel resmeden tablolarla geliyoruz. Türkiye´nin adım adım, karış karış bu ülkeye ne yaptığını anlatmaya gideceğiz onun yanına. Ümit ederim yankı bulur ve 20 Kasım Dünya Evrensel Çocuk Hakları Günü´nde Külliye´de bu çocuklarımızı da ağırlarız. Cumhurbaşkanımıza her ülkede bir parçası çizilen Türkiye´nin puzzlenı hediye etmek istiyoruz. Kabul görürse en büyük hedefimiz bu, kabul görmezse de İBB destekleriyle kültür merkezlerinde sergilenecek. Sergide resimler satılacak, elde edilen geliri hak sahiplerine teslim edip çocuklarımızla paylaşacağız."
"Her çizginin, boya darbesinin, her rengin psikoloji var"
Ressam İlhami Atalay da projeye teklif aldığında önce önyargılı yaklaştığını ancak konu başlığını görür görmez kendisine teklif edilen ücreti, "Bu parayı alırsam projenin hiçbir kıymeti kalmaz" diyerek geri çevirip projeye dahil olduğunu söyledi.
Çocukları çok sevdiğini ve halis niyetlerle projede yer aldığını ifade eden Atalay, çocukların sanata olan eğilimlerini de iyi bildiğini belirtti.
Atalay, "Çocuklar doğuştan sanatkardır. Onlara sanatla yaklaştığınızda dayanılmaz bir aşkla buna saldırıyorlar, bunu görüyoruz. Benim daha önce yaptığım çalışmaları gösteriyorum. İzleyip motive oluyorlar, hepsi birden sanatkar olmak istiyor. Heyecan gösteriyorlar ve bizi bırakmıyorlar. Hayatlarında hiçbir zaman yaşamayacakları, belki de asla da yaşayamayacakları bir heyecanı yaşatmış oluyoruz. İki günde büyük sanatkar yetiştireceğiz diye bir iddiamız yok ama onları renklerle, boyalarla tanıştırıyoruz. Böyle bir atmosfer içinde mutlu oluyorlar." görüşünü dile getirdi.
Resim yaparken her çizginin bir ruh durumunun bulunduğunu dile getiren Atalay, şu bilgileri verdi:
"Her çizginin bir ruh durumu vardır. Her çizgi insanın kişiliğini, ruh dünyasını yansıtıyor. Resim, renklerle, boyalarla konuşmak demektir. İnsanlar başkalarına hiçbir şekilde anlatamadıklarını, içini dökemedikleri şeyleri renklerle, boyalarla döküyor. Renklerin sıcaklığı ve soğukluğunun psikolojiyle ilgisi var. Hangi rengi kullanıyorsa zaten psikolojileri ortaya çıkıyor. Mesela; kapkara gök içinde kapkara ay yapıyor. Bu çocuğun dünyasını anlayabiliyoruz. Kapkara, simsiyah bir güneş yapan bir çocuk düşünün, güneşi dünyada siyah yapan başka bir insan yok, ancak bunu bir yetim yapar. Her çizginin, boya darbesinin, her rengin psikolojisi var. Anlatmak istedikleri şeyi sözlü anlatmasalar da resimlerle anlaşılıyor."
"Mağara duvarlarına bizon resimleri çizen insanlardan tuvallere resimler yapan insanlara..."
Sanat tarihçisi İsmail Erdoğan ise binlerce yetimi, çok farklı kültürlerden insanları bir araya getiren, onları ortak bir dilde buluşturan, resim sanatının diliyle kendilerini ifade etmelerine imkan sağlayan böyle bir projeye karşı kayıtsız kalamadığı için projede yer aldığını açıkladı.
"Resim bütün kültürlerin ortak sanatı diyebileceğimiz bir sanat. 20-25 bin sene önce mağara duvarlarına bizon resimleri çizen insanlardan bugün tuvallere kimyasal boyalarla ister soyut ister somut resimler yapan insanlara. Baktığınız zaman bütün toplumlarda resim sanatı çok farklı formlarda da olsa yer edinmiştir." diyen Erdoğan, resim yapmak için özel bir eğitim alınmasına gerek olmadığını, sanatla uğraşan kişilerin yaşadıkları hayat ve yerin gözlemlerinden etkilendiğini dile getirdi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"O yüzden resim yapmak için etrafınıza bakmanız, yaşamanız, bir şeyleri incelemeniz, bir şeylerle iletişime geçmeniz yeterlidir. Bazı acıları, sevinçleri yaşamanız, çığlıklarınız, ümitlerinizin ya da sıkıntılarınızın olması yeterlidir. Elinize ister karakalem, kurşun kalem, ister yağlı ya da sulu boyu, ister pastel ya da akrilik olsun fark etmez. Bir düşünüz, bir hayal kırıklığınız, bir ümit çığlığınız varsa onu tuvale, onu kağıda yansıtmakta güçlük çekmezsiniz. Biz de resim sanatının bu ortak dilini kullanalım dedik. Gittiğimiz hiçbir ülkede, karşı karşıya kaldığımız hiçbir çocuk buna yabancı olmasın. Daha önce görmediği bir şeyle değil, bildiği, tanıdığı, ona sıcak gelen bir şeyle karşı karşıya kalsın. Bunun üstesinden gelsin. Acemiliğini attıktan sonra da bize güzel eserler armağan etsin istedik. Bu sebeple resim sanatını tercih ettik. Güzel de oldu, güzel eserler çıkıyor. Hiç resim dersi almamış, daha önce belki resim yapmamış kişilerin ellerine kalemi, pasteli, kuru ya da akrilik boyayı verdiğinizde neler yapabileceğine şahit oluyorsunuz. Bu gerçekten ümit verici."
Erdoğan, yetim çocukların kendilerini resim yoluyla ifade edip dünyaya seslenebilme imkanlarına sahip olmalarının da bu projenin belki de en orijinal ve güçlü tarafı olduğunu sözlerine ekledi.
Öte yandan, binlerce çocuğa ulaşılacak projenin yurt dışı çalışmaları 5 Kasım 2018 günü sona erecek ve ardından sergi programları başlayacak.