Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Yeryüzünde, kültürde ve İslam´da KADIN

Sinan Eskicioğlu

Yeryüzünde, kültürde ve İslam´da KADIN

Gün geçmiyor ki, kadınları aşağılayan, hor gören, kötülüğün merkezine koymaya çalışan yazılar bazı kesimler tarafından ifşa edilmesin.

Sanki bazı insanlar ve kesimler inadına yaparcasına ?KADIN´ları hedef tahtasına oturtmaya çalışıyorlar ve bunda da başarılı oluyorlar.

Neden mi?

Çünkü insanımız kanıyor bu tiplere. İnsanımız, dine saygısından, bu insanların dediklerini dinde var sanarak, onlara kulak veriyorlar ve hatta inanıyorlar.

Sebebi ne derseniz?

Sebebi, kadınları baskı altında tutma isteği ve arzusu. Çünkü işlerine geliyor.

??.

Bu yazıyı isterseniz yazarının sesinden dinleyebilirsiniz de:

Kültürel kodlara geçmiş olan birçok yanlış inanç ve bilgi de aynı amaca hizmet etmiyor mu?

?Saçı uzun, aklı kısa´, ?kızını dövmeyen dizini döver´, ?elinin hamuruyla erkek işine karışma´, ?kadının görevi ev işleri ve çocuk doğurmaktır´ gibi.

Nereden gelmiş bu saçma sözler ve inanışlar?

Türk kültürü böyle cinsiyetçi ve kadınları yok sayan bir kültür mü? Hayır, kesinlikle öyle değil. Türk kültüründe kadınlar erkeklerle aynı mecliste olup, kararlar alabilen önemli şahsiyetlerdir.

Ha o zaman bunların kaynağı din, yani İslam?

Geçen haftaki yazımda bir skaladan bahsetmiştim. Kimileri çok beğendi, kimileri de (işlerine gelmediği için olduğunu düşünüyorum) fütursuzca eleştirdi.

Hani İslam, kadınlara birçok hak vermişti, hani İslam kadınların hak ettikleri yere gelmesi için uğraşmış bir dindi.

O skalayı tekrar ifade edeyim: İslam´dan önceki Arap toplumunda kadınlara bakışaçısı sıfır noktasının altında bir yerde idi. Kadınların değeri yoktu, kadınlar aşağılanıyorlardı, kadınlar mal gibi görülüyordu. Kısacası kadınlar bir hiçti.

İslam´la ve Hz. Peygamber´in yaklaşımıyla kadınların durumu, sıfırın altındaki eksiden, sıfırın üzerine artı 1 noktasına ulaştı.

Bu yeterli miydi? Hayır, yeterli değildi ama o zamanki şartlarda ancak o kadarı gerçekleştirilebilmişti.

Hz. Peygamber, kadınlara saygı duyan, onlarla vakit geçiren, onlara önemli görevler veren bir kişiydi.

Peygamber olduğu için de müslümanlar seslerini çıkaramıyorlardı.

Ama O´ndan sonraki dönemlerde kadınlar tekrar sıkıntılar yaşamaya başladılar. Kanıtı mı? İslami eserlerin genelde erkekler tarafından meydana getirilmesi ve erkek bakışaçısı ile yorumlanması buna çok güzel bir örnektir.

Başta da ifade etmiştim, kendini bilmezler o kadar çok ki, hangi biriyle uğraşacaksınız.

Biraz sakalı olan, üç beş ayet-hadis ezberlemiş olup dini zorlaştırdı mı, en iyi hoca o. Ha bir de bunun üzerine kadın düşmanıysa, tamam. Ondan daha büyük hoca yoktur.

Bu kadar mı basit? Evet, bu kadar basit.

İnsanlık tarihi içerisinde kadınların konumları, hakları gelişmiş ve iyileşmiştir. Skaladan örnek verecek olursak, bugün kadınların konumları çok iyi olmasa da, artı 1´den daha yukarı konumdadır. Bundan dolayı da müslümanların, o zamanki iyileştirmeye takılıp kalmaları ayakları yere basmayan sonuçlar oluşturur, oluşturuyor da.

İslam hiçbir erkeğe, kadınları aşağılama hakkını vermemiştir. Siz kim oluyorsunuz da, kadınları ?münafık görerek´ onlara görev verilemeyeceğini ifade ediyorsunuz?

Siz, Hz. Peygamber´den daha mı kutsalsınız?

Siz, Hz. Peygamber´den daha yüce bir konuma mı sahipsiniz?

Hz. Peygamber´in kadınlara tanıdığı hakları-özgürlükleri kısıtlamaya çalıştığınıza göre, demek ki, kendinizi Hz. Peygamber´den daha üstün görüyorsunuz. Buna da HADSİZLİK denir.

Camilerde, okullarda, fakültelerde bu ve benzeri davranışlar yeni değil, eskiden de vardı, bugün de var, yarın da olacak.

Sorunumuz, bu hadsizlere alan açılması.

Sonunumuz, bu hadsizlerin prim yapması,

Sorunumuz, bu hadsizlerin İSLAM´I bozmalarına göz yumulması.

Hz. Peygamber ile ilgili karikatürler yayınlandığında ayağa kalkan müslümanlar, bugün o olaydan daha tehlikeli olan, İslam´ın alenen bozulmasına neden sessiz kalıyorlar, esas sorulması gereken soru bu olsa gerek.

Kadın gibi kutsal varlığı hakir gören, aşağılayan, değersiz sanan ve hatta düşmanlaştıran bu kişilerin akıl sağlığı yerinde değildir. Akıl sağlığı yerinde olmayanların hoca, eğitmen, üniversite elemanı olmaları, sistemin ne kadar yanlış işlediğini göstermektedir.

İslam´da mükellef olmak için akıl şarttır. Akıl sağlığı yerinde olmayanlar mükellef sayılmazlar. Akıl sağlığı olmayanların mükellef bile olmadığı bir dinden bahsederken, bu kişilerin o dinle ilgili görevli ve söz sahibi konumunda olmaları, müslümanların gelmiş olduğu acınacak durumu gözler önüne sermesi açısından çok önemli bir örnektir.

 

Sevgi ve Bilgiyle kalın



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER