Babacan partisi DEVA’yı tanıttı ya...Yok sayan, görmezden gelen, konuşmasını canlı vermeyen, haberini küçültüp yasak savarcasına iç sayfalara, bülten sonlarına sıkıştırarak saklayan gazete ve TV’ler, bunu tartışıyor.
Okuyucularını kuruluşundan ve vaatlerinden doğru dürüst baberdar etmedikleri partinin, neden başarı şansı olmadığını anlatan baş yazılar bile okuduk dünkü gazetelerde.
Biri, koronavirüs kadar bile kendini konuşturamadığı için şansı olmadığını yazıyordu.
Bir diğeri, zamanlamasına dikkat çekiyor; adı DEVA olduğu halde dert, virüs salgını, bereketsizlik ve uğursuzluk getirdiği, kötü bir başlangıç yaptığı, bu yüzden tutmayacağı hükmüne varıyordu. Gayet emin olarak...
Bir başkası ise iktidarın hışmından korkan bazı destekçilerini ikna edip resmen partiye katılmalarını sağlayamadığı için, hiç şans tanımıyordu Babacan’a. Korkak ve tırsaklara korku duvarını aştıramayarak başarılamaz diye...
Kısacası; haberini görmekten korkan medya, kuruluşunu medyaya önemsetemediği için küçük görüyor. Küçük görmeleriniyse vatandaş gözünde de yeni partilerin haber değeri taşımadığı mazeretiyle örtüyorlar. Kim ölçtüyse!
İtip kakıyor, ufalayıp duruyorlar akılları sıra...
Kuruluşunu büyütmeyen, kundakta boğmaya kalkan medya, medyada büyütülmediği için ölü doğdu, ayağı uğursuz geldi diye küçümseyip küçültüyor bir de!
Cılız kaldığına, toplumda umut ve heyecan uyandıramadığına hükmediyorlar.
İsim seçimi de tesadüf olamaz zaten itikatlarınca. Koronavirüsü dünyaya yayan dış güçler kimse, ortam hazırlayıp DEVA adıyla yeni bir partiyi kurtarıcı gibi piyasaya sürenler de kesin onlardır.
Benim fikrime gelince...
Gelecek ve DEVA gibi yeni partilerin de eskilerin de en büyük şansı ve başarı güvencesi, işte tam da bu ‘dümen medyası’dır. Ve ölçüsüzlükleri, ayarsızlıkları, herkesi kör alemi sersem zanneden safsataları...
Bu güdük demagoglar, aklıyla alay edip milleti enayi yerine koydukça muhalefetin sırtı yere gelmez.
Yazın bir kenara...
İktidarın en büyük talihsizliği de aklı uçuk kaçık komplolardan, tutarsız ve budalaca propaganda kurnazlıklarından başka bir şeye ermeyen zilli maşalara kendini savundurtmasıdır. Deli saçması şirretliklerle medyada siyasetini temsil ettirmesidir.
Ekranlarında, sayfalarında göstermeyenlerle ‘varlık gösteremediler, bak işte yoklar ortada’ diyenler aynı. Muhalefeti hokus pokusla ortadan kaybetme numarası, ön kesmeye yarar mı? Yarasa AK Parti’ye karşı yaramaz mıydı?
Hem çürütme ve püskürtme rolü, sirk cambazlığına soyunan kuru gürültü yaygaracılarına mı emanet edilir?
Kendilerine karşı kullanılan ucuz karalama ve horlamalar dururken, yeni partilerin başka cila aramalarına gerek yok. İmajları, bu abuklukların yanında kendiliğinden parlamaz mı?
Burhan Kuzu’dan mesaj getirdim
Dünkü yazım üzerine aradı Hoca.
‘Yargıya baskı yapabileceğimi nasıl düşünürsün’ diye teessüflerini bildirdikten sonra...Zindaşti’yi ‘uyuşturucu taciri’ olarak tanımadığına, gerçek kimliğini serbest bırakılıp kaçtığıyla ilgili haberleri okurken ilk fark ettiğine beni yeminle temin etti.
“İnan ki bilmiyordum, yurtdışındaki bir cinayete azmettirmekten yargılanıyordu, siyasetçi olarak fotoğraf çektirdiğim herkesten sabıka kaydı soramam, öğrencim de olan bir avukat beni bulaştırdı, aradım ama tahliyesi için hakime baskı yapmadım, zaten Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulu üyeliğinden başka sıfatım yok, ne gücüm ve forsum olur ki, ayrıca salan hakim yüklü rüşvetten yargılanıyor, 8 aydır iddianamesi yazılamadıysa nasıl tutayım gerekçesiyle bıraktı, ama okka altına ben gidiyorum medyada, anlıyorum ki bilmeden tezhahlarına alet edilmişim, şu bu bahaneyle telefonla birkaç konuşturulmam da böyle, dahlim varmış gibi gösterilebilecek bir kurguyla tongaya düşürülmüşüm, hem şahsın vatandaşlık başvurusu da kabul edilmedi, savcılığa da bu yönde ifademi verdim, göreceksiniz suçlamalardan aklanacağım, masumum” dedi.
Kendisi için talep ettiği hukuka saygı, yargılama sonucunu bekleme, yalan ve iftirayla lekelenmeme, yargısız infazdan korunma ve soruşturmanın gizliliğine riayet hakkını başkalarına çok gördüğü örnekleri hatırlattım.
Üç yıla yakındır o iddianame yazıldı, bu yazılacak derken tutukluluğu sündürülen Osman Kavala için, içeriği belirsiz baz istasyonu sinyallerini telefonda yüzlerce saatlik şüpheli, esrarengiz casusluk görüşmesiymiş gibi sunduğu ‘yargısız infaz’ tivitlerini...Ve görüşme içeriği belli kendi HTS kayıtları ortaya çıktıktan sonra özeleştiri yapıp yapmadığını sordum.
Özeleştiri yaptığını, empati kurduğunu söyledi. Kendisi için istediği haklardan herkesin yararlanması gerektiğini kabul etti. Her zaman prensipte tutuksuz ve adil yargılamadan yana olduğunu da ısrarla ekledi.
Konuşmamızı özetle, mealen aktardım. Üstümde kalmasın, mahsus selamlarını iletti.
Takdiri sizin...
Dilerim, gerçekler en kısa zamanda aydınlatılsın ve hak neyse yerini bulsun.
Yine dilerim ki başkalarının hakkına, hukukuna hoyratça, önüne arkasına bakmadan palas pandıras girenler, başlarına bir musibet gelmeden, kafalarını duvara çarpmadan uyansın. Hak ve hukuk duyarlılığını, bir gün kendilerine de lazım olacağını yaşayarak öğrenmeden önce kazansınlar. Vesselam...