YENİ MATERYALİZMİN KEHANET MENKIBELERİ: HOMODUS/İNSANTANRI

Ergun YILDIRIM'IN ANALİZİ...

YENİ MATERYALİZMİN KEHANET MENKIBELERİ: HOMODUS/İNSANTANRI

İsrailli bir erkek yazar Harari. LGBT’yi savunuyor. “Toplumda genel kabul görülen ya da doğru olduğu varsayılan hiçbir şeye inanmak zorunda değilim” diyor. Ama kendisi bizi Homodeus kitabında, birçok yalana inanmaya çağırıyor. Bunu da bilim yaptığını söyleyerek yapıyor. Tarihteki örnekleri kendi yalanına göre seçiyor, sonra da onlardan genellemelere varıyor. Kesin ve romanımsı bir dil kullanıyor. Tarih değil, kurgu yapıyor: Bir tür post-modern materyalist menkıbe. Ama kendisini bilim diye pazarlıyor. İnsanların kuşku duyamayacağı ve kesin inanacağı bir hikâye tarzıyla yazıyor. Homodeus, çarpıtılmış bir tarih metni. Bir bilime tapma metni. Bir seküler kehanet metni. Pozitivist E. Renan’ın 1800’lerin ortasında Bilimin Geleceği adıyla bu düşünceleri yazmıştı. O da bunu materyalizm boya küpüne sokup çıkararak yeniden üretiyor. Bilimin Geleceği yerine Yarının Tarihi diyor. Materyalizm ve pozitivizmin insanı Tanrılaştırma ittifakı bu.

Harari, ilerlemeye din gibi inanıyor. İnsanların hep daha iyiye, daha refaha ve daha mutluluğa koşacağını düşünüyor. Düşünmeden öte buna kesin bağlı bir mürit. Oysa bu ilerlemeci müritler, iki yüzyıldır defalarca hayal kırıklığına uğradı. En çok da Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nda yaşadılar bu hayal kırıklığını. Milyonlarca insan gelişen bilimle daha hızlı, daha ekonomik katledildi! Mühendislik bilimleri geliştikçe yeni katil makinalar da gelişiyor. Kitapta bu gerçekliğin üstü örtülüyor.

Homodeus, yani Tanrı İnsan! Yazar bunu iddia ediyor. Bunun materyalist menkıbesini tarih ve bilim diye yutturuyor insanlara. Mesela Ortaçağ’da ölümün sadece rahip ve teologların kontrolünde olduğunu ve bilimsel çalışmaların olmadığını ileri sürüyor. Oysa İslam dünyasında İbni Sina gibi büyük tıpçılar, Daruşşifa gibi sağlık merkezleri vardı. İnsanlar Allah’a da dua ediyordu, şifahanelere de gidiyordu. Din ve tıp bilimi düşman değil, kardeşti.

Bu kurgu tarihçisine göre insanlar eskiden kıtlıklar, savaşlar ve hastalıklarla ölüyordu. Hayatın yaşam ve ölüm döngüsü bunlara dayanıyordu. Bunun için Tanrı’ya ve meleklere koşuyorlardı. Artık bilim bunlarla başa çıkıyor ve Tanrı’ya ihtiyaç yok! Hatta bilim ölümü de yenecek ve insanın kendisi de Tanrılaşacak. Yani Homodeus olacak! Tanrı insan…Cüretkar bir yalan... (Yalanıyla kendisi de çelişiyor. Bugün sadece şeker hastalığından 1.5 milyon insanın öldüğünü yine kendisi söylüyor). Gerçekte ise insanlar hiçbir zaman Tanrı’ya dua ederek yerinde oturmadılar. Hem dua ettiler hem de bilimsel yollarla çözüm aradılar. Antropolog Malinowski buna “ikili bilgi sistemi” adını veriyor. Ayrıca kıtlık ve savaşlar da hala en acımasız bir biçimde devam ediyor.

Harari, Epikürist hazcı mutluluk ütopyası ile insanları avlıyor. Grek materyalist ahlaktan medet umuyor. “Kim hayatı boyunca çileli yaşamak ister ki?” diyor. Sanki dinler hep çileli yaşayın diyor. İslam’da böyle bir şey yok. İslam düşünürlerinin mutluluk ve ahlak üzerine yazdıkları kitaplara bakınız! Ne Farabi’de, ne Ibn Miskeveyn’de, ne Tusi’de, ne de Kınalızade de böyle bir anlayış var. İnanan insan için mutluluğun ölümsüzlükle birleştiği yer cennettir. Harari ise bunu dünyada arıyor. Ölümsüzlük Tanrısal bir kudret olduğuna göre insanın da artık Tanrılaşacağını söylüyor. Behey cahil! İnsanın DNAsını değiştirdikten sonra artık o insan olmaktan çıkar. Bu çıkıştan sonra ne olacağını da tam manasıyla hiç kimse bugünden kestiremez.

Materyalist menkıbeci Hristiyanlık ve modernitenin Tanrı bilincinden yola çıkıyor. Çünkü Hristiyanlık “Tanrı İnsan” felsefesini benimser. “Hz. İsa Allah’ın oğludur” yaklaşımı budur. Antropolojik, yani insanlaşmış Tanrı. Menkıbeci de bunun yerine şimdi İnsan Tanrı (Homodeus) tezini savunuyor. Aslında bunu 19. Yüzyıl’da genç Hegelci solcular yapmıştı. Feurbach bunun mürşidiydi. Şimdi Harari de bunların post-modern tilmizi. “Kimsenin doğrularına inanmıyorum” diyor, ancak kendisi kurguyu kesin hakikat diye insanlara sunuyor.

Homodeus kitabında Tanrı, materyalist antropolojik bilinç temelinde inşa ediliyor. “Ezeli ve ebedi” Allah fikriyatıyla savaşılıyor. Tarihteki olaylardan çarpıtmalar ve indirgemeler yapılıyor. İslam’ın Allah anlayışına yabancı olan ve yine Müslümanların tarihini doğru dürüst bilmeyen gençler, rahatlıkla bu zehirli metnin romanımsı ve kesin inançlı diline kendisini kaptırabilir. Buna karşı uyanık durmanın yolu, Müslümanların akidelerini(Allah inançlarını) ve tarihlerini iyi bilmekten geçer.