Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Yeni hayat- Travma

Ayşe Böhürler, akademisyen Zafer Toprak’ın “Türkiye’de Yeni Hayat - İnkılap ve Travma” adlı eserinden hareketle, Meşrutiyet’ten buyana Türkiye’nin “yeni insan” arayışının mahiyetine işaret ediyor.

Yeni hayat- Travma

“Yeni hayat” her zaman travmalar ve ardından bunalımlarla beraber gelmiş. Meşrutiyet, Cumhuriyet ve her yeni ile tanımlanan değişim evrelerine uyum sağlama çabası, yeni insan ortaya çıkarma çabaları, beraberinde bunalımı da getirmiş.

Zafer Toprak “Türkiye’de Yeni Hayat - İnkılap ve Travma” isimli kitabında bu konuyu detaylıca ele alırken, Cumhuriyet’in 1930’dan sonra ancak eğilmeye imkan bulduğu “yeni insan” oluşturma sürecine neden kadınlar merkezinde başlandığının zaruri sebeplerini de çok iyi ortaya koyuyor. Kitabı hararetle tavsiye ederken bir iki notu paylaşmak istiyorum.

Yeni hayat ekseninde detaylıca ele alınan başlıklardan birisi kadın intiharları.

1918 -1928 arasında kadın intiharlarında artış gözleniyor. Birçok ruh hekimi yazar bu konuda yazıp çiziyor. Sefihane aşkın ruhi bozukluk yaptığını yazanlar da var, Durkheim’in sosyolojisinden medet umanlar, konuya “bencil intiharlar” perspektifinden bakanlar da, Freud’un psişik sebeplerine tutunanlar da var. Bunun beraberinde ortaya çıkan bir ahlaki çözülme, artan fuhuş sebebiyle de konu yine aile ve kadına gelip dayanıyor… Yeni bir insana ihtiyacı vardır. Bu da ancak kadınları merkeze alarak mümkün olur.

Ziya Gökalp’in “Yeni İnsan”ı bir “ideal”in peşinde olmalıdır. Çünkü Osmanlı’nın çöküş nedeni bu ideal eksikliğidir. İdealin olmadığı ortamda kitle kendini boşlukta hisseder. On yıl süren savaşlarda düzen sarsılmış, toplumun omurgasını oluşturan aile kurumu çökmüş, ahlak sorunları ön plana çıkmıştır. Bu nedenle sosyoloji dersleri özellikle de ahlak sosyolojisi önem kazanır. Cumhuriyet fakru zaruret içerisinde, son derece yoksul bir toplumu devralır. Savaşlar nedeniyle beşeri sermayesinin önemli bir kısmını yitirmiş. Hayvan varlığı dörtte bire düşmüş. Yaşam umudu ortalaması 30’un altında... Bebek ölüm oranı ise felaket… Cumhuriyet bu travmayla birlikte devrimleri inşa eder.

Toprak’a göre Cumhuriyet 1930’larda “kendi yeni insanına” kavuşur. Bu da üniversite reformları, kadınların eğitimde yeni fırsatlar elde etmesiyle başladı. 1929 Büyük Buhranı bir tür kültürel dönüşüm için uygun bir ortam hazırladı. Kıta Avrupası’nda giderek güç kazanan “Yeni İnsan” anlayışı Cumhuriyetçi çevrelere de cazip geldi. Bu arada nüfus sorununa çözüm getirici önlemler alındı. Evlilikler özendirildi ve yaşamı aşırılıklardan arındırmaya yönelik ahlaki normlar pekiştirildi. Bu “Yeni İnsan” ve özellikle kadın üzerinden yeni insan inşası Cumhuriyet tarihinin farklı dönemlerinde yeniden yeniden yenilenecekti. Bu ağır yükün kadınlar üzerindeki etkisini kadın sorunları çerçevesinde başka bir yazıda ele almak mümkün olacak. Şimdilik Prof. Dr. Zafer Toprak’ın kitaplarına referans vermekle yetineyim.

Bu yılların Kürt meselesi, kimlik sorunları, dindarlık üst başlıklarında pek çok konuya kaynaklık ettiğinin altını çizerek çok iyi anlaşılması gerektiğine inanıyorum…

RUSLARLA İMTİHANIMIZ

17. yüzyıldan bu yana Ruslarla imtihanımız bitmemiş. 12 savaş onlarca anlaşmanın ötesinde bir de kültürel karşılaşmalarımız da var. Yine Zafer hocanın çalışma başlıklarından birisi de bu. Türk düşüncesinde ve entelektüellerinde Rusların etkisi… Fransızlar kadar üzerimizde etkileri var. En önemlisi de kültürel etkileri. Mütareke döneminde İstanbul belki de en karmaşık dönemini yaşamış ve İstanbul’da işgal güçlerinin bulunması, Beyaz Rus göçleri nüfusu bir hayli artırmış bu da bazı sorunları beraberinde getirmişti. Özellikle Rus göçleri, İstanbul’un yeni kültürel alışkanlıklar, estetik değerler edinmesine yol açtı. Sinema ve barlar en çok rağbet gören yerler haline geldi. Bunun yanında umumhaneler ise sorunların başını çekiyor imiş.

SİYAH RUS

Bolşevik Devrimi sonrası İstanbul’a gelen beyaz Ruslar arasında bir de siyah Rus var. İş Bankası Kültür Yayınları’ndan bu isimle çıkan kitap oldukça ilginç. Amerika’dan Rusya’ya göç eden Fyodor Fyodoroviç Thomas lokantalar açarak zengin olur, 1917 devrim sonrası İstanbul’a kaçar ve burada gece kulüplerinin organizatörlüğünü yapar. İşlerinin kötü gitmesi sonucu borçlarını ödeyemeyince hapse düşer ve orada ölür.



Anahtar Kelimeler: hayat- Travma

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER