Tarih: 05.09.2019 03:10

YENİ DÜNYA DÜZENİNİ OLUŞTURAN KAOTİK OLAYLAR...

Facebook Twitter Linked-in

Amerika birleşik devletleri 300 yıl gibi kısa bir geçmişi olmasına rağmen, bugün dünya üzerinde süper güç konumunda bulunan ülkelerden biri olup dünya siyasetine yön vermektedir. Özellikle geçtiğimiz yüzyılda yaşanan savaşlar, ABD’nin bu kadar güçlenmesinde inanılmaz etkili olmuştur. Ancak daha sonra ortaya çıkan belgeler, yaşanan olaylardaki aydınlanamayan soru işaretleri ve gizemler, özellikle II. Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan savaş ve çatışmalara, Amerika’nın nasıl müdahil olduğu ve adeta gizli bir operasyon çekilerek bahaneler ile savaşların başladığı konusundaki iddiaları doğrular nitelikte görülmektedir.
 
Kaotik, Fransızcadan gelmekte olup karmaşık ve alt üst olmuş anlamında kullanılan bir sıfattır. Yıllar sonra ortaya çıkan bazı belgeler ve hala ortaya çıkmayan karanlık sırlar ve cevapsız sorular, ABD’nin örtülü operasyonlar ile sanal bahaneler üreterek ülkelere nasıl müdahale ettiğini yada işgal etmek istediğinin çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Lusitania Faciası

gemi
 
l.Dünya savaşı başladığında ABD, İngiltere’nin yoğun ısrarına rağmen savaşa girmemiştir. Ancak savaşın taraflarına hammadde satarak kazanç sağlıyordu. İngilizlere olan eski düşmanlıkları ve yoğun Alman kökenli nüfusu sebebiyle,ABD halkı Almanya taraftarıydı.
1915 yılında yaşanan gemi faciası ile ibre tersine döndü ve ABD’nin, l.Dünya savaşına girmesi için zemin hazırlanmış oldu.
Hala olayın ardındaki gizemin aydınlanamadığı Lusitania yolcu gemisi, Alman denizaltılarının İngiliz deniz sahası içerisine giren nerdeyse her gemiyi batırdığı savaşın hararetli dönemde, 1 Mayıs 1915 günü New York’tan Liverpool’a gitmek için yola çıkar ve 7 Mayıs 1915 günü Liverpool açıklarına ulaşır.
Yolcu gemisi olmasına rağmen,İngiltere’ye verilmek üzere ABD tarafından gönderilen silah ve mühimmat dolu gemi, Alman denizaltılarının 2 torpili sonucu 18 dakika içerisinde batmış ve gemide bulunan 1198 kişi hayatını kaybetmiştir.
 
Geminin batırılması ve binin üzerinde kişinin ölümünün ardından, ABD ve İngiltere’de bulunan medyanın etkisiyle birlikte halk içerisinde, Almanya’ya karşı büyük bir tepki oluşmuş intikam çığlıkları yükselmiştir. Buna rağmen ABD Başkanı Wilson, savaşa girmemiş Almanya’dan tazminat almıştır. Ancak savaşa girmenin altyapısı oluşmuştur. Nitekim 1917 yılında Almanya dışişleri bakanı Zimmerman imzalı Meksika’ya gönderilen ve içeriğinde, ABD ülkesine savaş açılmasını söyleyen mektubun itilaf devletlerinin eline geçmesiyle uyarılan ABD savaşa dahil olmuştur. İlginçtir savaş ilanında Lusitania Faciası da yer almıştır. 1915 yılında geminin batırılmasına rağmen savaşa girmeyen ABD, 1917 yılındaki savaş gerekçesinde Lusitania Faciasına değinmesi kafaları karıştırmıştır.
 
ABD’nin l. Dünya Savaşına girmesine neden olan şartların olgunlaşmasını sağlayan Lusitania Faciası üzerine hala teoriler üretilmektedir. Çoğu tarihçiye göre, ABD’nin savaşa girmesinin sağlanması için savaş komplosu olarak Lusitania Faciasının tezgahlandığı savunulmaktadır. Buna göre İngiliz deniz suları içerisine giren her geminin, Almanlar tarafından batırılacağı ve tehlikeli olduğu bilindiği halde, yolcu gemisi bilinerek gönderilmişti. ABD’yi savaşa ısrarla sokmak isteyen İngiltere’nin de yolcu gemisini bilerek korumadığı ve batırılmasına göz yumduğu yine iddialar arasındadır. Ayrıca Lusitania kaptanı Turner, geminin hızını yarıya düşürerek Lusitania’nın kolay vurulabilir bir hedef olmasını, bilerek mi yoksa bilmeyerek mi sağladı bilinmez. Ancak ABD’nin savaşa girmesi ile ibre İtilaf kuvvetleri lehine dönmüş ve dünya tarihi kökten değişmiştir.

Pearl Harbour Atom Bombası İçin Yem mi Edildi?

harbor
 
Önce, Pearl Harbour olmasa ne olurdu bir ona bakalım. ABD ll. Dünya Savaşına girmeyecek, Atom bombası atarak gücünü gösteremeyecek, eskimiş durumda bulunan Pasifik donanması, Hawaii açıklarındaki Pearl Harbour koyunda çürümekte iken, yine çürümeye devam edecekti.
Hiç kuşkusuz ABD, ll. Dünya Savaşından en karlı ve en az zarar gören devlet olarak çıkmıştır. Günümüzde ki politik etkisinin büyük bölümünü ise ll. Dünya Savaşına borçludur.
 
ABD, (1939 yılı) ll. Dünya savaşı başladığında aynı bir önceki dünya savaşı gibi ilk anda tarafsız kaldı. Ancak, Japonların ve Almanların saldırgan tutumlarına karşısında hazırlığını yapıyordu. Hitler Avrupa’da durdurulamadan ilerlerken, Japonlar ise Mançurya’yı işgal etmişti. Başkan Roosevelt, savaşa dahil olmak istese de kongrede çoğunluğu sağlayamıyordu. Savaşa girmek için bir bahane gerekliydi. Aradıkları bahaneyi veren Japonya, 7 Aralık 1941 günü ABD’nin Hawaii adasında bulunan Donanmasına, sabah saatlerinde gerçekleştirdiği sürpriz bir saldırı sonucu 2043 kişi ölürken, yaklaşık 18 savaş gemisi ve 188 ABD uçağı Japonlar tarafından imha edilmiştir. Bu saldırı sonucu ABD, halkın tam desteğini alarak ll. Dünya Savaşına dahil olduktan sonra, ilk önce Avrupa’da Nazilerin yenilmesini sağlarken, Pasifikte savaştığı Japonya’ya attığı 2 adet atom bombası sonucu teslim almasıyla savaşı sona erdirdi.
 
Pearl Harbour sonucu yaşananlar hem ABD’yi süper güç olarak savaştan galip çıkmasını sağladı, hemde atom bombası tehdidi ile dünya tarihinde yeni bir sayfa açıldı. ABD adeta bir taşla kuş katliamı yapmış oldu.
 
Savaşın ardından ortaya çıkanlar ortalığı bulandırmaya ve kafalarda yanıtlanmayan soru işaretleri oluşmasına fazlasıyla sebep olmuştu. Çünkü, ABD’ye Peru dahil pek çok devletten Japonların Pearl Harbour’a saldıracağına dair istihbarat raporu gelmişti. Buna rağmen ABD hiçbir şey yapmadı. Adeta yem gibi bıraktıkları donanmanın vurulmasını beklediler. Donanmanın yem edilmesi teorisini Başkan ve Büyükelçi arasında geçen “zaten donanma eskimişti Japonlar imha ederek bize iyilik yapmış oldu” diyerek desteklemektedir. Yine Savaşın ardından SSCB Başkanı Stalin’e “Japonlar bize saldırmasaydı, Avrupa’ya asker göndermemiz zor olurdu.” demiştir.
 
Pek çok uzman ve tarihçi ABD’nin atom bombalarını kullanmak için Pearl Harbour baskınına göz yumduğunu ve saldırıyı aslında önceden bildiğini öne sürmektedir. Yani Pearl Harbour Baskını ABD’nin kendi düzeni için neleri gözden çıkararak feda edebileceğini gösteren, çarpıcı ve hala aydınlatılamamış konulardan biri olarak kalmaktadır.

Northwoods Operasyonu

 
Fidel Castro ve Che Guevara’nın başını çektiği komünist gerillalar, ABD destekli Küba diktatörü Batista’yı devirip, Amerika’nın burnunun dibinde komünist bir ada cumhuriyeti kurması ile birlikte, dünya tarihinde önemli bir çekişme başlamış oldu. Haliyle ABD Castro’dan kurtulmak istiyordu. Ancak Küba’nın en büyük destekçisi Sovyetler birliğiydi. ABD ilk etapta başarısız olan Domuzlar Körfezi (Nisan 1961) operasyonunu yapsa da Castro’yu devirememiştir.
 
Bunun üzerine ABD ve CİA’nın şeytani bir operasyonu devreye sokmak istediğini, tüm dünya aradan yıllar geçtikten sonra 1997 yılında açığa çıkan resmi raporlar ile öğrenebilecekti. Northwoods Operasyonu ile anlaşıldı ki ABD, Küba’ya yapacağı işgal planını dünya kamuoyunda legal hale getirmeyi istemişti. O dönem ABD medyasında ve halk içerisinde Komünizm korkusu ile Küba’ya duyulan antipati had safhadaydı. Bundan beslenen CIA ve ABD yönetimi, operasyon kapsamında kendi uçakları ile ilk olarak ABD askeri üssünü vuracak, Küba’nın ve Castro rejiminin yaptığını söyleyecekti. Ardından yaptıkları Plan kapsamında bir uçak kaçırılacak ve Florida sahillerinde, Küba’dan ABD’ye göç eden mültecilerin botları batırılacaktı.
 
Yani ABD, kendisine saldırı düzenleyecek ve suçlu olarak Castro’yu ilan ettikten sonra, Küba işgal edilerek kendilerine uygun olan rejimi geri getirecekti. Hazırlanan tüm bu sahte plan ve belgeler içerisinde kaç kişinin kaybedileceğinden tutun, saldırıların yapılmasını düşündükleri tarih içerisindeki hava tahminleri dahi yer alıyordu. Bu şeytani plan, dönemin ABD başkanı Kennedy’ye sunuldu. Kennedy bunu kesin bir dille reddedip yasaklayınca Northwoods Operasyonu rafa kalktı.
 
1962 yılına ait Northwoods Operasyonu belgelerinde ki şeytani plan, kaotik bir düzen için oluşturulan sahte savaşı gözler önüne seriyordu. Nitekim 1963 yılında düzenlenen suikast sonucu Kennedy’ in öldürülmesi, Northwoods Operasyonuna onay vermeyen başkanın ortadan kaldırılmasına yönelik olarak gerçekleştirildiği öne sürülmektedir. Yani Domuzlar körfezinin başarısız olmasının ardından geçen bir yıl içerisinde Northwoods Operasyonu planlanmış, başkanın izin vermemesinin ardından 1 sene geçmesi ile de Kennedy’e suikast düzenlenmesi, bağlantılı karanlık olayların sıralı bir kronolojisi olmaktadır.

Tonkin Körfezi Olayı

 
1954 Cenevre Konferansı ile Fransa’nın denetiminden çıkan Vietnam, Kuzey ve Güney olmak üzere aynı Kore gibi bölünmüştür. Ardından Kuzey Vietnam’da komünist Çin ve SSCB yanlısı yönetim var olurken, Güney Vietnam ise Saygon merkezli ABD –Batı güdümünde bir yönetime girmiştir. Zamanla iki kardeş arasında gerilimler artmaya başlayınca ABD, Kuzey Vietnam’ı ortadan kaldırarak Vietnam’ı kendi politikalarının çizgisinden ilerleyen bir ülke yapmaya karar verdi. Ancak ortada ufak bir sorun vardı, Vietnam’da savaş nasıl başlayacaktı?

Vietnam bölündükten sonra ABD, Güney Vietnam’a askeri danışman bahanesi ile binlerce asker göndermeye başladı ki savaş öncesinde bu sayı 23 civarındaydı. Askerlerle birlikte askeri mühimmat, silah ve savaş gemileri de bölgedeydi. Adeta Soğuk savaşın tarafları, bu ufak ülkede kozlarını paylaşmak için bir kıvılcım bekliyordu. Güney Vietnam, Kuzey’e karşı pratikte yeniliyordu. Her türlü desteği yapmasına, örtülü operasyonlar ve sabotajlar düzenlenmesine rağmen, Kuzey Vietnam’ın sürekli güçlenmesinin önüne geçemiyordu. ABD örtülü operasyonlar ile Kuzeyin vazgeçmeyeceğini anlayınca, 1964 yılında başkan L. Johnson kademeli bir şekilde askeri baskı stratejisine geçmeye karar verdi ve Kuzey’e karşı askeri operasyonlara ağırlık verilmeye başlandı. Ancak sınırlı kalan operasyonlardan sonuç almak için topyekûn bir savaşa dönüşmesini isteyen ABD’nin bir bahaneye ihtiyacı vardı. ABD’nin savaşa girmek için gerçekleştirdikleri bahanesi (Bahane olduğu ve kurgulandığı yıllar sonra ortaya çıkacaktı) Tonkin körfezinde ABD savaş gemisinin saldırıya uğraması ile gerçekleşti.

https://www.tarihkomplo.com/2019/07/abd-savas.htmlABD gemileri bir süredir Tonkin körfezinde, Kuzey Vietnam’a karşı denizden saldırı ve sabotaj eylemleri düzenliyordu. Bu nedenle Vietnam, deniz sınırlarını 12 mile çıkartmıştı. ABD gemileri Denizden Güney Vietnam komandolarını taşıyarak, saldırı ve sabotajlarda bulunuyordu. Haliyle provoke edilen Kuzey Vietnam hücumbotlarından biri, 2 Ağustos 1964 günü Maddox isimli Amerikan Destroyerine saldırmış, ancak ABD yönetimi bireysel bir hücumbot komutanın hamlesi olarak nitelendirip, sadece kendi askerlerine daha dikkatli olması çağrısı yapmıştır. Fakat eline kozu almıştı. İlk saldırıdan sonra Maddox gemisine yardım etmek amacıyla, Turnerjoy Destroyeride gider ve bu iki gemi 4 Ağustos 1964 günü ilk saldırıdan iki gün sonra akşam saatlerinde, Tonkin Körfezinde seyir halindeyken saldırıya uğradıklarını bildirir. İki savaş gemisinin saldırıya uğradıklarına dair alınan haber üzerine, ABD senatosundan Vietnam’a müdahale için onay alınır (7 Ağustos 1964 günü) ve ardından ABD için büyük bir hezimet haline dönüşecek olan Vietnam savaşı başlar. Yıllarca süren savaş iki ülke içinde büyük bir kayıp ve yıkım olur. ABD savaşı kaybederek geri çekilir ve Vietnam Cumhuriyeti Komünist ve tek çatı altında bağımsızlığını ilan eder.
 
Gelelim Tonkin körfezi olayına… 8 yıl Vietnam’da esir kaldıktan sonra, ABD’ye iade edilen ve Onur madalyası alan ABD’li pilot James Stockdale, 4 Ağustos akşamı Maddox’ta görevliydi. 1984 yılında yazdığı "In Love And War" isimli kitabında açıkladığına göre gemilerin, hiçbir neden yokken üç hücumbotun saldırısına uğradığı bilgisinin telsizden geçtiğini, ancak silahlar sustuğunda ise düşman botuna dair hiçbir kanıtın ortada olmadığını belirtir.
Ardından 1988 yılında Houston Chronicle’ye yolladığı mektupta yine aynı durumdan bahseder. Maddox gemisi kaptanı Herrick’in de saldırı ihbarı sonrasında, düşman ateşi ve varlığı konusunda şüphe duyduğunu ve galiba boş yere ortalığı velveleye verdiklerinden bahsetmektedir.
Devamı>>>



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —