Kafkaslar da tıpkı Balkanlar gibi dinler, diller ve mezheplerin iç içe girdiği özellikle son 200 yıldır rahat yüzü görmeyen bir bölge.
Gürcüler, Ermeniler, Azeriler, Kabartaylar, Lezgiler, Adıgeler, Abazalar, Lazlar, Çeçenler, Ubıhlar, Osetler, Dağıstanlılar, Avarlar… ve daha nice halk yan yana, çoğu yerde ise iç içe yaşıyor.
Bu halkların bazıları Hıristiyan, bazıları Müslüman, ayrıca Ezidi Kürtler de var.
Halklar sadece etnik ve dini olarak da ayrışmıyor! Bazı halklar kendi içlerinde de dini ve mezhebi olarak ayrışıyorlar. Örneğin Gürcüler'in bir kısmı Müslüman önemli bir kısmı ise Hıristiyan.
Neredeyse tamamı Müslüman olan Azerilerin büyük bir bölümü Şii ancak Sünni Azeriler de var.
Sünni Müslüman halkların çoğunluğu Hanefi, başta Çeçenler olmak üzere önemli bir bölümü ise tıpkı Kürt şeyhleri Mevlana Halid-i Nakşibendi gibi Şafi.
Dini, mezhebi ve etnik olarak böylesine girift bir coğrafyada bir de son 200 yılda bölgeyi zorla işgal ederek yerleşen Rusya faktörü var.
Bugün sizlere anlatmak istediğim uzun uzadıya bir Kafkasya tarihi değil!
Kısa bir hatırlatmadan sonra son Ermenistan-Azerbaycan savaşına gelmek istiyorum. Bu konuda da bir 'mahkeme' kurarak kim haklı kim haksız tartışmasına da girmek istemiyorum. Dini ve etnik milliyetçilikle de bir işim yok.
Kürtçede bir atasözü var:
Tışté go çu pey nekeve, Te gırt bernede!
"Gidenin ardına düşme, tuttuğunu, yakaladığını ise bırakma!" anlamına geliyor.
Tabii ki geçmişi, tarihte olan bitenleri bilmeden bugünü anlamak ve geleceği inşa etmek (kurtarmak) mümkün değil; ancak geçmişe takılarak geçmişten 'çıkamamak' da çözüm değil.
Sürekli olarak aynı yerde patinaj yapmak acıları artırmaktan başka bir şeye yaramıyor.
Rusya'nın 1800'lü yılların başından itibaren bölgeyi işgali, bildiğiniz gibi çok büyük acılara neden oldu. Milyonlarca insan yerinden, yurdundan canından, cananından oldu.
Bu dönemde genelde Müslüman Sünni halklar Osmanlı'dan, Müslüman Şiiler İran'dan, Hıristiyan halklar ise Rusya'dan yana bir tavır ortaya koydular.
Özellikle basiretsiz ve hırslı siyasetçilerinin yanlış politikaları yüzünden Ermeni halkı topyekun yok olma durumuna geldi.
(Türk, Kürt, Arap, Alman, İtalyan… tüm basiretsiz ve hırslı siyasetçiler gibi, Ermeni siyasetçiler de adeta sütten çıkmış ak kaşık misali hiçbir yanlışlarını kabul etmiyor suçu hep karşıtlarına yüklüyor ve bu ifadelerimden de oldukça rahatsızlık duyuyorlar. Özellikle İttihatçı çetelere yüzlerce kez lanet okumama rağmen, katillerini haklı gösterdiğim demogojisi yaparak tepki veriyorlar. Bu sorumsuz ve utanmazlara cevap da başlı başına başka bir yazının konusu.)
Ermeni halkının dramı halen de devam ediyor.
Anadolu ve Kafkasların en az 3 bin yıllık kadim ve medeni bir halkı gittikçe eriyor. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Ermenistan'ın nüfusu 30 yıl içinde yaklaşık 4 milyondan bugün fiilen 2,5 milyona gerilemiş durumda.
Ekonomik kaynakların yetersizliği ve çok kötü yönetimler nedeniyle fırsatını bulan ülke dışına çıkıyor.
Halen tüm olumsuzluklara rağmen 50 binin üzerinde (Daha fazla diyenler de var. Gerçek rakamı bilmiyorum) Ermenistan vatandaşı İstanbul'da çalışıyor.
Ermenistan-Azerbaycan savaşına gelecek olursak!
Doğru soruları sormadan doğru cevaplar elde etmek mümkün değil.
Sorulacak ilk soru şu:
Ne oldu da tarihsel olarak Ermenileri destekleyen Rusya, Azerbaycan'ın Ermenistan'ı 'dövmesine' izin verdi?
Sözde bütün dünya ile 'kanlı bıçaklı' olduğu söylenen Türkiye nasıl oldu da hiç gizlemeye gerek duymadan açıkça Azerbaycan'a destek verdi, savaşın tarafı oldu?
Başta ABD olmak üzere (Macron'un boş salvolarını ciddiye almazsak) Batı dünyası Ermenistan'a neden fiili bir yardımda bulunmadı?
Siyasi analistler Rusya, Çin, Türkiye ittifakının yeni İpekyolu projesi çerçevesinde Kafkasları yeniden dizayn etmek istediklerini söylüyorlar. Bu ittifakın bir parçası olan İran ise kendi içindeki 25 milyon civarındaki Azeri nedeniyle şimdilik biraz 'kenar' duruyor.
Açık ve net olan bir durum var ki olan bitenlerin sadece Türkiye'nin desteğiyle değil, Rusya'nın da onayı ile olduğu.
Uzun uzadıya analizler ve malumatfuruşluklar yapmak mümkün; ancak işin özüne ve 'kısasına' gelecek olursak; kimin ne hesabı (Yeni İpek Yolu, petrol, gaz, ticaret…) olursa olsun bizim arzuladığımız din, dil, mezhep ayırmaksızın halkların huzur ve refahı.
Bundan sonra bizi ilgilendiren yaraların acilen sarılarak huzurun sağlanması.
Bunun da ilk adımı öncelikle Ermenistan-Azerbaycan barışından geçiyor.
Hemen sonrasında ise Türkiye Ermenistan ilişkilerinin hızla düzeltilmesi, Ermenistan-Türkiye sınır kapılarının açılması, Ermenistan'ın içine düştüğü yoksulluk ve çaresizlikten destek verilerek kurtarılması ve Kafkaslar'daki entegrasyonun sağlanması gerekiyor.
En büyük desteği de Türkiye vermeli.
Bu ise ancak Türkiye, Rusya ve İran'ın işbirliği ile sağlanabilir. Özellik le de Rusya ve Türkiye'nin.
Yaraları sürekli kaşıyarak kanatmak, acılara yeni acılar katarak siyaset yapmak halklara yoksulluk ve felaketten başka bir şey sağlamaz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.