“Sait Alioğlu Yazdı;
"Erdoğan’ın, oluşan sıkışıklığı aşabilmek için, ana muhalefet partisiyle mücadele değil, müzakere ile bir çıkış yolunu aradığı ve araladığı(daha doğrusu tüm taraflar açısından aranan ve aranılan) bir vasatta, yeni bir siyaset diline ve parti bazında ideolojik angajman farkı gözetmeden ufuk insan profilini oluşturulması gerekmektedir.” (1)
Bu seri içerisinde, bundan önce yazdığımız yazılarda, ufuk insan profiline vurgu yapmış ve böyle bir profilin, pek de istenmemiş olduğu halde tek parti döneminin kendi şartlarında elde edildiğini belirtmiştik.
Onun oluşum şartı her ne kadar siyaset açısından tek adamcılığı ve dolayısıyla otoriterlik durumlarını içermiş olsa da, böyle bir profilin, ne yazık ki, çok partili hayata geçildiğinden itibaren büyük oranda imaj kaybettiği söz konusudur.
Bununla birlikte, bu profilin, parti farkı gözetmeksizin hemen her siyasi yapıda bir karşılığı olagelmiştir.
Yukarıdaki alıntıdan yola devam ettiğimizde, önplanda AK Parti ve CHP bulunmakla birlikte, hemen, hemen toplumda belli bir karşılığı bulunan tüm siyasi yapılarında dâhil olması gereken ve geleceği “yeniden” onarma adına savlanan “siyasi müzakere için” ufuk insan profilinin ne kadar gerekli ve reddedilemeyecek kadar bir öneme sahip olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
31 Mart yerel seçimlerinin akabinde, o döneme kıyasla, AK Parti’nin, yerelde büyük oranda oy ve mevki kaybetmesine koşut olarak, “mücadele değil, “yapıcı” müzakere” söyleminin dile getirilmesi iktidar açısından başlı başına stratejik bir hamleye benzemektedir.
Bu müzakere konusuna, yeni bir anayasa yapma çalışmaları, partiler arasında mücadele, kavga ve gürültüden ziyade müzakerelerde bulunma hali, yargının, vesayet altında kalmadan adil kararlar alabilmesi durumu, ekonomiye yönelik kararların uygulanma hali ve taraflarının nitelikli seçimine dayanması gereken Kürt sorununun çözümüne yönelik atılacak adımlar dâhil edilebilir.
Seçimler öncesinde, Cumhur İttifakı ile başta CHP olmak üzere tüm siyasi partilerin kendi propagandalarına dayanan söylemlerine bakıldığında; İktidar kanadının muhalefeti, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi hezimete uğratacağı, bunun yanında ise, muhalefet açısından Erdoğan’ın, dolayısıyla Cumhur İttifakı’nın CB seçimlerinde kaybeden taraf olacağı öngörülmüştü.
Seçim sonuçlarına bakıldığında onun öyle olmadığı; halkın bir kez daha Erdoğan’ı, beş yıllığına yeniden ülkeyi yönetme görevini ona tevdi ederek, siyasete müdahil olduğunu görmekteyiz.
Halk Erdoğan’a o görevi tekrardan verirken, bu kez, AK Parti iktidarının yerelden ulusala dek, yaptığı olumlu işlerin yanında, o olumlu işleri gölgede bırakacak olan yanlışlar üzerinden ona “bu böyle gitmez, kendine çeki düzen ver. Beni alternatifsiz sanma” kabilinden etkisi büyük bir uyarıda bulunmuş oldu.
Önceki uygulamalardan örnek aldığını düşündüğümüz ve var olan birçok sorunun üstesinden gelen AK Parti’nin, kendini bugüne dek getirebilmesi, büyük oranda ufuk insan profiline işlerlik kazandırdığı gerçeğinin yanında, haliyle metal yorgunluğa yol açan uzun iktidar sürecinde ufuk insan profilinden giderek uzaklaştığı da gözlemlenmektedir.
Gönül isterdi ki, siyasette kendine az buçuk yer bulmuş olan bu profilin tüm partilerde yer bulması ve trend haline gelme suretiyle halk nezdinde siyasete itibar kazandırması arzulanır.
En başta da, siyasete itibar kazandırmanın bir adresinin de CHP olması, böyle bir profilin onun “ilk ve tek” iktidar döneminin şartları içerisinde düşünüldüğünde anlam kazanacaktır.
Böyle bir profilin, sadece saydığımız bu iki parti ile sınırlı tutulması mümkün olmadığı gibi, gerek baştan beri muhalefet içerinde bulunan partiler ile AK Parti’den kopanlarca kurulan, ama toplumsal bir karşılığı elde edemeyen partilerin şu anki varlığı bu profili önplana çıkaramamaktadır.
Kendine siyaset arenasında yer bulan tüm partilerin; kurucu felsefeleri, ilkeleri ve topluma yönelik hizmet anlayışları dikkate alındığında, “siyasetin ne adına ve nasıl yapılacağı” sorusu, partilere bir misyon ve görev yüklemektedir.
Bu misyon ve görev yüklenme durumu açısından bakıldığında, Kürt sorunu bağlamında, DEM Parti’nin(HDP ) “sırtında yumurta küfesi” bulunmayan ve o soruna yönelik de bir çabası söz konusu olmayan sair partilerle kıyasla, salt bu sorunun çözümünün hatırına ufuk insan profiline yer vermesi beklenecektir.
Bu da ona gerek Kürt toplumu nezdinde ve gerekse de ülkenin tümü açsısından bir avantaj sağlamış olacaktır.
Ama onun bu avantajı izlenen vesayet siyasetine binaen yer yer dezavantaja dönüşmektedir.
Bu çizgide, öteden beri ufuk insan profiline uygun siyasetçiler yer almış olmasına rağmen, partiyi oluşturan ideolojik kümelere bir göz atıldığında; radikal Marksist soldan, salt Kürt ulusalcısına/milliyetçisine ve muadilini bulamadığı için bu parti içerisinde kendine yer bulan birçok İslamcının da içerisinde sayıldığı çeşitli gurupların kendi kararlarını alma aşamasında politbüro engeline takılmaları bu ufuk insan profilini işlevsiz hale getirmektedir.
Kürt siyasetinin bu ikircikli durumu, hem kendi ufuk insan profilini ortaya koyamamakta ve hem de buna bağlı olarak var olan sorunların çözümünde, ona bir arpa boyu yol aldırmamakta ve bunun ceremesini de tüm toplum ziyadesiyle çekmektedir.
DEM Parti’nin, kendini, politbürosunun(Kandil=PKK) vesayeti altında hissetmesi ve o şekilde hareket etmesinin yanında, yukarıda da belirttiğimiz üzere Kürt sorunu gibi önemli bir konuya binaen sırtında yumurta küfesi bulunmayan sair partilerle hareket etmesi de onun ufuk insan profiline halel getirmektedir.
Bu toplumun inanç aşısından Müslüman bir profile sahip olması, onun adına siyaset yapacağı öngörülen siyasi partilerin İslami hassasiyete –ama inancı temsile soyunmadan- azami oranda itibar etmesi ne kadar gerekli ise, hem Müslüman ve hem de kültürel kimlik açısından birhayli farklı olan Kürt halkı adına siyaset yaptığı savlanan bir hareketinde iyi bir insan profiline ev sahipliği yapması ve bunu sürdürmesi düşünülmelidir.
Bunun da en sağlam yolunun topluma Fransız kalmamak olduğuna inanmak gerekir.
Devam edecek…
1)https://farklibakis.net/yazarlar/sait-alioglu-yazdi-yeni-bir-siyaset-seklinin-ve-dilinin-elzemligi-uzerine-3/
Kaynak: Farklı Bakış