?Siyaset boşluk kabul etmez? derler; bu sebepledir ki, en küçük bir boşluğun oluştuğu yerde siyaseten yeni gelişmeler yaşanır.
Partilerin kurulması boşluktan mıdır yoksa ihtiyaçtan mıdır; bilinmez. Türkiye´de geçmişten günümüze onlarca parti kurulmuştur. Her kurulan yeni partinin hedefinde elbette iktidara yürümek vardır. Ancak bu ideal, yeni kurulan çok az partiye nasip olmuştur.
Ayakları yere basan, iddialı programı bulunan ve deneyimli bir ekiple iktidara yürümek zor değildir.
Türkiye bugünlerde yeni bir partinin daha ayak seslerini duymaya başladı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül´ün destekleyeceği ve liderliğini eski bakanlardan Ali Babacan´ın üstleneceğinin belirtildiği yeni bir parti yola çıktı.
Önce söylentilerle başlayan yeni parti, Ali Babacan´ın kurucusu olduğu AK Parti´den istifa etmesiyle ete kemiğe büründü. Çünkü Babacan, istifa açıklamasında yeni bir partinin kurulacağının da ipuçlarını veriyordu.
Peki, yeni bir partinin başarı şansı nedir veya neye bağlıdır?
Elbette yeni kurulacak olan partiden en başta iktidar partileri rahatsızlık duyar. Çünkü iktidarlarını kaybetme riski vardır. Bu nedenledir ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte kurulan partileri hatırlatıp ?Şimdi tarih oldular? göndermesi yapmıştı.
Hiçbir parti kurulurken ?tarih olmak´ için kurulmaz. Hatta yeni partilere ?yüzde 10 barajı´nı hatırlattığınızda, ?Bizim baraj diye bir sorunumuz yok? şeklinde cevap alırsınız. Bu nedenle anket şirketleri, yeni partinin ne kadar oy alacağına dair veriler yayınlamaya dahi başladılar.
Yeni parti için kamuoyuna yansıyan isimlere bakıldığında, çoğunun geçmişinin AK Parti ile kesiştiğini görebiliyoruz. Ancak bu isimler, AK Parti´nin son 8 yılında kenarda kalmış veya Erdoğan´ın ifadesiyle ?trenden inmiş? ya da ?trenden atılmış? isimlerdir. Memnuniyetsizler, buradan yola çıkarak yeni parti için daha şimdiden başarısızlık hikâyesi yazmaya başladılar.
AK Parti, kurulduğu dönemde ortaya koyduğu siyasi anlayışla, 90´lı yılların siyaset anlayışını tarih sahnesinden silmişti. Bu sebeple uzun yıllardır iktidarını sürdürüyor. Çünkü AK Parti´nin siyasi anlayışının üzerine çıkacak yeni bir siyaset anlayışı, diğer partiler tarafından ortaya konamadı.
Hak, hukuk, adalet, insan hakları, demokrasi, ekonomi, anayasa, Kürt sorunu, Avrupa Birliği gibi birçok konuda ilerici görüşleri ortaya koydu ve bazılarında bir mesafede aldı. Ancak geldiğimiz noktada AK Parti, eskiyi tekrar etmekten öteye gidemiyor, yeni bir anlayış ortaya koyamıyor.
İnandırıcılığı konusunda ciddi sorunlar yaşıyor. Hatta yer yer 90´lı yılları hatırlatan uygulamalara yeltenebiliyor. Zaten bunun işaretleri de 7 Haziran seçimlerinden başlayarak sandıkta kendini göstermeye başladı. İstanbul seçimleriyle birlikte sandık istatistikleri AK Parti aleyhine zirve yaptı.
Yeni partinin başarısı için birinci kural: AK Parti, nasıl 90´lı yıllardaki siyaseti silip onun üzerine çıktıysa yeni parti de AK Parti siyasetinin üzerine çıkacak bir anlayışla vatandaşa hitap etmelidir.
İkinci kural: Türkiye´nin şu an en temel iki sorunu var: Adalet ve ekonomi. Yeni partinin, bu temel sorunlar için getireceği çözüm önerileri ve karşılık bulması, başarısının aynı zamanda anahtarını oluşturacaktır. Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası adalet mekanizmasında oluşan aksaklıklar ve bunun oluşturduğu mağduriyetleri giderme adına nasıl bir adım atacağı büyük önem arz ediyor.
Üçüncü kural: Yeni bir anayasa ve Avrupa Birliği´yle ilişkiler. AK Parti iktidarı, dış politika bağlamında Avrupa Birliği (AB) konusunda eski performansını sergileyemiyor. Hatta ipler kopma noktasına geldi. Kıbrıs konusunda AB, Türkiye´ye yönelik yaptırım kararı dahi aldı. Rusya´ya yakınlaşma politikası, S-400 alımı ilişkileri iyice zora sokmuş durumda.
Dış politika, yeni partinin başarısında ana unsurlardan biri olacaktır. Türkiye, hala 1980 askeri darbe sonrası yapılan Anayasa ile yönetiliyor. AK Parti dahi toptan bu Anayasayı değiştirmeyi başaramadı. Bu konuda izlenecek yol da önemli.
Dördüncü kural: Kürt sorunudur. AK Parti´nin büyük bir cesaretle başlattığı çözüm süreci ve sonrasında yaşananlar, Kürt sorununu içinden çıkılmaz bir hale soktu. İktidar partisi artık bir Kürt sorunu olduğunu düşünmüyor. Yeni partinin bu konuya bakışı nasıl olacak? Ne tür çözüm önerileri getirecek? Hatta bu konu yeni anayasa bağlamında kendine nasıl bir yer bulacak?
Tüm bu konular üzerinde hazırlanacak parti programı, yeni partinin başarılı olmasında etkin rol oynayacaktır. Yoksa bir dönem tartışma konusu olan ?AK Parti fabrika ayarlarına dönsün? felsefesine göre hareket edilmesi, eskiyi tekrarlamaktan öteye gitmeyecektir.
Yeni partinin başarısı, AK Parti´nin fabrika ayarlarına dönmesinde değil; AK Parti siyasetinin üzerinde bir siyaset geliştirmesinde yatıyor.