02.09. 2018 Pazar
Birçoğunun çocukluğunun masal kahramanı olarak ondan iyiliği, saflığı ve temizliği öğrendiği Keloğlan´ın bugüne kadar pek çok masalı kitap olarak yayınlandı. İsmail Dümbüllü, Öztürk Serengil ve Rüştü Asyalı Keloğlan´ı canlandırdı. Nasıldı Keloğlan´ın türküsü? Ben bir garip Keloğlanım/ Eşeğimin yok palanı/ Varım yoğum doğruluktur/ Hiç de sevmem ben yalanı/ Olmam kimseye kul köle/ Halkın kulağı, diliyim/ Namertlere avuç açmam/ Sivri akıllı biriyim/ Keloğlanım budur özüm/ Haram malda yoktur gözüm/ Garip hakını yiyene/ Elbet vardır bir çift sözüm. Saflığı ve sivri zekasıyla gönlümüzde taht kuran Keloğlan´ı sinemada bu kez genç oyuncu Atilla Doğukan Türkyılmaz canlandırıyor. Keloğlan: Yeni Masal filmi 7 Eylül´de vizyona girmeden önce Türkyılmaz ve filmin Cankız´ı Yağmur Ün ile bir araya geldik.
Senaryosunu Ferhat Ergün´ün kaleme aldığı filmin yapımcılığını Galip Gültekin ile Sonku Gültekin üstlenmiş. "Kürkler yalnızca hayvanlara aittir" sloganıyla vizyona girmeye hazırlanan filmde ayrıca Asuman Dabak, Kaya Akkaya, Yakup Yavru ve Esvet Şahin de rol alıyor. Bu filmin diğer Keloğlan filmlerinden çok daha farklı olduğunu söyleyen Yağmur Ün, mesaj içerikli bir film hazırladıklarını da vurguluyor. Atilla Doğukan Türkyılmaz ise "Standart Keloğlan hikayesine, onun saf imajına sadık kalınarak biraz daha yeni nesil bir Keloğlan ortaya çıkardık. Dünyanın sadece insanlara ait olmadığını düşünmememiz gerekiyor. Sloganı ´Kürkler yalnızca hayvanlara aittir´ filmimizle çocuklara hayvan sevgisini küçük yaşta aşılamayı umuyoruz" diyor.
Bugün birçok genç gibi Yağmur Ün ve Atilla Doğukan Türkyılmaz da çocukluklarında Keloğlan filmleri izlemiş. Ün, insanlara yardım etmek isteyen, saf, iyi niyetli, kötü düşünmeyen, başına ne gelirse gelsin yılmayan bir şekilde bir yolunu bulan Keloğlan´ı birçok yönüyle Polyanna´ya benzetiyor ve "Keloğlan filmlerinde iyiler ve kötüler var ve iyiler her zaman kazanır. Keloğlan iyi olmanın erdemlerini aşıladı. O hep iyilikten yana hareket ediyordu" diyor. Türkyılmaz da Rüştü Asyalı´dan izlediği Keloğlan filmlerinden her zaman keyif aldığını belirtiyor.
Türkyılmaz, yeni mezun olduğu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi´nde iki sezon boyunca Keloğlan´ı oynamış. Rolüne hazırlanmakta katkısı olup olmadığını sorduğumuz Türkyılmaz, bu soruya şu cevabı veriyor: "Başlarda içimde birtakım korkular vardı. Rüştü Asyalı ile efsaneleşmiş karakter. Keloğlan denince Rüştü Asyalı, Rüştü Asyalı denince de Keloğlan akla geliyor. Acaba taklit gibi mi görünecek, yoksa insanlar eski tadı vermiyor mu diyecek diye soru işaretleri vardı kafamda. Ama senaryoyu okuduktan sonra Keloğlan´ın kendi yapısına sadık kalınmış olması, aynı zamanda günümüz izleyicisinin ilgisini çekecek olması tüm korkularımı yenip yerini kocaman bir heyecana bıraktı. Birçok açıdan aslında Türkiye´de daha önce denenmemiş denenmeye cesaret edilmemiş bir film oldu."
Keloğlan gibi Anadolu´nun binlerce yıllık kadim kültüründen süzülüp bugünlere ulaşan geleneksel ve bize ait kahramanlarının sinemaya uyarlanması her zaman heyecan verici. Keloğlan´ın yeni Cankız´ı Yağmur Ün de nasıl kırk yıl önce yapılan filmleri konuşuyorsak bundan kırk yıl sonra da bu projenin konuşuluyor olmasını dilediğini söylüyor ve ekliyor: "Biz bu geleneksel kahramanlarımızla büyüdük. Eskiden okuyup izlediğimiz masalların içindeyiz. Umarım bizden sonra da filmler yapılır. Yapılmalı. Keloğlan´ı çok süper kahraman olarak görmek istemiyorum çünkü o, Anadolu kültürünün yetiştirdiği çok önemli bir karakter. Onun yeri farklı. Onlar günümüzün süper kahramanları gibi fantastik güçleri yok. Ancak gönlüyle insanları fethedebilirler. O yüzden kıymetli bir şey yaptık bence."
Keloğlan Yeni Masal´ın Keloğlan´ı Atilla Doğukan Türkyılmaz´ın oyunculuk dışında ilginç hobileri var. "Küçük bir stüdyomuz var. Arkadaşlarla orada müzik yapıyoruz. Hatta okuldaki müzik öğrencileriyle birlikte de stüdyoya girdiğimiz oluyor. Bir zaanatı olmayanın sanatı olmayacağını düşünüyorum" diyen Türkyılmaz zanaat için kendine su kabağı oyup süslemeyi seçmiş. Henüz yeni başladığı ve çizim yeteneğini konuşturduğu bu hobisini şöyle anlatıyor: "Su kabağının üzerine motifler çiziyorum, oyarak şekil veriyorum. Tiyatrocu bir ağabeyimden görüp etkilenmiştim. Ben de bir merakla başladım. Su kabağından sanat eseri ortaya çıkarmak etkileyici bir şey. Bir yandan da sabrı öğreniyorsunuz. Çünkü kabağı oymak öyle kolay değil. Bazen aylarınızı alabiliyor. Henüz kendimi bu konuda yetiştiriyorum ama belki ileride bir sergi açabilirim."