BRICS liderleri ABD´yi ve ticaret savaşlarını eleştirdi ve yeni bir dünya düzeni önerdi. Bu dünyada Türkiye hem kilit rol oynuyor hem de oyun kurucu statüsünde
Güney Afrika´dayız. Johannesburg´daki BRICS zirvesinde liderlerin dilinden şekillenen yeni dünya tehdidi; ticaret savaşları ve bunun uluslar üzerindeki etkileri dillendiriliyor. Liderlerin ortak bildiri başlığı şöyle; Ticarette tek taraflılık ve korumacılıkla savaşacağız.
Ticaret savaşıyla savaş bildirisi bu aslında? Daha doğrusu barış için savaş. Barış derken, bizim de dillendirdiğimiz "kazan/kazan" prensibiyle insanlığa hizmet eden ekonomi ve işbirliklerini yeniden tesis etmek. Yeniden diyorum zira ABD bu barışı bozdu. Bozmakla kalmayıp, önüne gelene bir tekme şımarıklığındaki haydut çocuk gibi dünya barışını risk altına sokuyor.
Bildiriye bakıyoruz; BRICS liderleri, ´Dünya Ticaret Örgütü´nün (DTÖ) kuralları doğrultusuna açık, kimseyi dışarıda bırakmayan ve çok taraflı bir ticaret sistemini desteklediklerini´ söyledikleri bir bildiri bu? Metne bakınca, isim vermeden ABD Başkanı Donald Trump´ın vergi silahıyla giriştiği yıkıcı uygulamalara yer verilmiş; "Çok taraflı ticaret sisteminin benzeri görülmemiş tehditlerle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Açık bir dünya ekonomisinin önemini vurgulamak istiyoruz."
Zirvenin derdi bununla da sınırlı değil kuşkusuz. Su kaynakları, tarım, bölgesel havacılık, teknoloji ve dijital ekonomi gibi alanlarda hükümetlerarası işbirliği öngören çeşitli anlaşmalar da bu zirvenin kazancı olarak karşımıza çıkıyor.
Trump´ın "dolardan başka para düşüneni yakarım" yaklaşımı, ABD´nin haydutluğunu sergilediği coğrafyalarda, yeni ittifakların arayış ve inşasını da hızlandırmışa benziyor. Yeni dünyada mevcut kurumlar önemini kaybederken yenileri filizleniyor. Trump´ın güç kaybına güç aşısı gayretleri süredursun, bu yeni kurumlar hayatımıza girmeye başladı bile.
Misal buraya özel davetle geldiğimiz BRICS zirvesinde Türkiye, çok özel bir öneme sahip. Zira güç dengelerinin sürekli değiştiği ortamda ülkemiz, bu güç trafiğinin tam ortasında ve karar noktalarında?
9 yıl önce başlayan krizden bu yana geçen süre, böylesi trendleri belirginleştirmede yeterli olmasa da ipuçları yok değil. Mesela G7, eskisi gibi gürleyemiyor, gürlese de yağamıyor. G20 daha etkin hale geliyor. Dünya üretiminin 3´te 2´sini elinde tutan zenginler, BRIC ile başlayan sonra BRICS´leşen ve yakın gelecekte BRICST halini alacak olguyla baş etmek için beyhude uğraş veriyor.
NATO, eşdeğeri olan Varşova Paktı´nın çökmesi ardından kendine iş arar durumda. Çocuk pornosu, kara para aklama, uyuşturucu mücadelesiyle uğraşıyor. AB, Eurosu´nun derdinde, birliğini koruma telaşında. OECD, çoktan istatistik yığını haline geldi. IMF kemer sıkma işinden çıktı, varlığını sürdürebilmek için "büyüme nasihatine" başladı. Dünya Bankası, IBRD ise küresel kriz ölçeğinde çoktan "dev-cüce" oldular.
Yetmedi, yeni yetme kısaltmalar girmeye başladı hayatımıza; BRICS ile başlayan süreçte; CIVETS (Kolombiya, Endonezya, Vietnam, Mısır, Türkiye, Güney Afrika), MIST (Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye), VISTA (Vietnam, Endonezya, Türkiye, Arjantin), ŞANGAY BEŞLİSİ (Çin, Kırgızistan, Rusya, Kazakistan, Tacikistan) ve diğerleri?
KURAL KOYMAK BÖYLE BİR ŞEY
Yeni dünya yeni kurumlarını var ederken dikkati çeken Türkiye´nin bu yeni oluşumlarda yer almaya başladığıdır. Kurala uymak yerine kural koymak böyle bir şeydir zaten?
Kısaca, içinde "T" barındırmayan ittifakların artık güçten düşeceği bir sürecin içindeyiz ve ne yazık ki kendimizi gömdüğümüz kısa vadeli güncel sorun yumağından, kur-faiz-enflasyon üçgeninden kafamızı kaldıranımız az. Burada dikkatimi çeken, yabancıların bizi, bizden daha net görebildikleridir. Anadolu Ajansı´nın notlarına bakıyorum; benzer analizleri görüyorum: Türkiye´nin özel davetle Güney Afrika´daki BRICS zirvesine davet edilmesi, yükselen bir ekonomi niteliğinden kaynaklanıyor. Türkiye´nin BRICS ile geliştireceği ilişkinin siyasi sonuçları, küresel siyasi sistem açısından Türkiye´nin elini güçlendirecek bir etkiye matuf olacak. Türk dış politikası açısından Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ile ikili ilişkilerin geliştirilmesi, Türkiye´ye ilgili ülkelerin bölgelerinde de siyasi ve diplomatik derinlik kazandıracak. Özellikle Sahraaltı Afrika bölgesine yönelik gerçekleştirilecek üst düzey resmi ziyaretler, bölge ülkeleriyle Türkiye arasındaki iletişimi kalıcı hale getirip sağlamlaştıracak.
Netice; Yeni dünyada Türkiye ağırlığı, giderek daha çok hissediliyor ve bu süreçte bize düşen, yeni sisteme biran önce işlerlik kazandırarak, oluşan bu fırsat penceresini kullanmak. Ancak bu sayede, yeni dünyanın, ufukların efendisi olabileceğiz.